IQNA

İslam Âlimlerinin Kardavi’ye önerisi: Vahdete uyulmalıdır

20:37 - October 26, 2008
Haber kodu: 1701145
Sloganla İslami vahdetin gerçekleşmeyeceği inancında olan İslam âlimleri, içinde bulunduğumuz hassas durumda Kardavi’nin, Tahran’daki yirmi birinci uluslar arası İslami Vahdet konferansında katılımcılar tarafından onaylanan farklı mezhep takipçilerinin birbirine yakınlaşması doğrultusundaki vahdet bildirisine daha fazla uyması gerektiği kanaatindeler.
Dünya Müslüman âlimler birliği başkanı Şeyh Yusuf Kardavi, daha önceleri vahdet savunucusu ve ılımlı bir şahıs olarak bilinirken, şimdi Şiileri Ku’ran’ı tahrif etmek, bidatçilik ve Sünni toplumları Şiileştirme çabalarıyla suçlamaktadır.

İran Kur’an Haber Ajansı (İKNA)’nın uluslar arası bölümü, iç ve dış basın yayın organları gözü önünde gerçekleşen tartışmalı açıklamaları sebebini ve kaynaklarını inceleme amacıyla Dünya İslam mezheplerini yakınlaştırma kurulu başkanı Ayetullah Muhammed Ali Teshiri, Arabistan Katif Cuma imamı Hasan Es-saffar, Hollanda “El-Kufe” Akademi müdürü Muhammed Said Et-Tureyhi ve Ürdün El-Liva gazetesinin müdürü Bilal Hasan Et-Tel ile röportajlar yaptı ve kısaca şu söyleşiler gerçekleşti.

Radikal grupların Kardavi üzerindeki etkilerinin rolü

Dünya İslam mezheplerini yakınlaştırma kurulu başkanı Ayetullah Muhammed Ali Teshiri, Kardavi’nin yalan haberlerin etkisi altında kaldığını ve bu haberlerin bazı radikal gruplar tarafından kulağına işittirildiğini vurguladı. Bu radikal gruplar İslam ümmetinin birliğini ve bütünlüğünü istemiyorlar. Gazetecilerin ve muhabirlerin de gerçekleri saptırmadaki rollerini göz ardı etmemek gerekir.
Arabistan gündemindeki din âlimi Şeyh Hasan Saffar da bu konuyu vurguladı: Kardavi’nin son açıklamalarıyla çeliştiğini gördüm. Kardavi, Bahreyn İslami Mezhepleri yakınlaştırma konferansında, ılımlı bir yaklaşımla Şia’ya nispet verilen iftiralara cevaben bilimsel bir makale sunmuştu, dedi.

Şeyh Hasan Saffar, sözlerinde: radikal gruplar, âlimler üzerinde olumsuz etkiler bırakmaya çalışıyorlar ve bir noktaya kadarda başarı gösteriyorlar. Bazı âlimler de onların etkisi altında fetvalar verdiler.

El-Mevsim dergisi müdürü Et-Tureyhi, bu görüşte değil. Ona göre Kardavi’nin açıklamaları zamana uygun biçimdeydi çünkü bundan önce Hizbullah ile Irak Şiilerinin zaferinden sonrada Şiiler aleyhinde ve Saddam Hüseyin’i savunmada buna benzer sözleri söylemişti.

Et-Tureyhi, İKNA muhabirine yaptığı açıklamada: Kardavi’nin El-Mısr’il yevm gazetesi vasıtasıyla yayınladığı sert konuşmanın gerçekleştiği gün, Sünni el-mustakbel hareketi ile Lübnan Hizbullah’ı arasında kardeşlik sözleşmesi gerçekleşmişti.

Ürdün araştırma merkezi müdürü Bilal Hasan Et-Tel de, “Dr. Yusuf Kardavi’nin sözlerine çok şaşırdım” diyerek: Kardavi’nin istemeyerek bir basın oyununa geldiğine emin olduğunu vurguladı. Bilal Hasan Et-Tel, radikal düşünceye sahip hareketlerin teşkilatlı bir yapıya sahip olmalarından duyduğu rahatsızlığı belirterek: bu hareketler, yanlış bilgileri yayınlayıp birçok ilim adamlarını etki altında bırakabilirler, dedi.
Dini konularda görüş belirtmek için, bilimsel ve akademik ortamlar seçilmeli
Dini Lider Ayetullah Hamane’yin islam dünyası kültür işleri danışmanı Ayetullah Muhammed Ali Teshiri açıklamalarında, söyleşilerin ve dini konularda görüş belirtmenin, bilimsel ve akademik ortamlarda gerçekleşmesi için çalışılması gerektiğini ve bunun basına taşınmaması gerektiğini vurguladı.
Ayetullah Teshiri, İKNA muhabirine verdiği demeçte: Irak’ta fitnelerin alevlendiği dönemde hepimiz, radikal din adamlarının nasıl Kardavi’nin tutumlarında etki gösterdiklerine şahittik. O etkilenmeler neticesinde Kardavi, İran’ın ve Şia mercilerinin tutumlarını eleştirmeye kalktı. Oysaki Şii âlimleri bütün gayretleriyle fitne ateşini söndürmek için çabalamaktaydı. Ben bu konuyu konferanslarda ve çeşitli görüşmelerde defalarca kez kendisine hatırlattım, dedi.
Şam âlimleri encümen başkanı Bilal Hasan Et-Tel de Şii ve Sünni âlimlerinin verdikleri cevaplara değinerek, Müslümanlar arasındaki fıkhi ihtilafların konuşulması için en uygun yerin konferanslar ve ilmi oturumlar olduğunu vurgulayarak: ihtilaflı konular halk arasında gündeme getirilmemeli ve gazete röportajlarında da bu konulardan bahsedilmemelidir, dedi.
Arabistan Katif Cuma imamı Şeyh Hasan Es-saffar, bu konuyla ilgili yaptığı açıklamada: Bu konu, İslami birlik anlayışını yok etmeye ve mezhepçilik fitnelerini alevlendirmeye çalışan basının siyasi oyunları arasına girmemeliydi, dedi.
Şeyh Hasan Es-saffar, açıklamasında: Kardavi’nin, umuma açık bir şekilde bu konulara girmemesini ve İslam düşmanlarına ortam hazırlamamasını arzulardım. Belki de Kardavi’nin öyle bir amacı yoktur ama İslam ümmetinin kritik durumu, bu tür açıklamaların fitneye dönüşmesi için yeterli olmuştur, dedi.

Medya Oyunundan Kaçınmanın Gerekliliği

Hollanda El-Küfe akademisi müdürü Muhammed Sait Et-Turayhi, bazı Şia ileri gelenlerinin Kardavi’ye gereğinden fazla önem ve değer vermelerini yererek şöyle dedi: ‘‘ Bu çeşit açıklamalar Kardavi’nin yaptığı ilk açıklama değil. Üzülerek söylemek gerekir ki; bazı dini liderlerde onu ciddiye alıp sözlerine değer veriyorlar. Oysa onun sözlerine ilgisiz kalarak cevabını vermeliler.

Kardavi’nin sert açıklamalarına karşı ılımlı bir şekilde ilk cevap verenlerden birisi olan Hasan Es-Saffar’da, Kardavi’nin açıklamalarına daha kısa cevap verilmesi görüşünde.

Es-Saffar, duygusal, mantıksızca ve düşünmeden Kardavi’nin açıklamalarına cevap vermek kabul edilemez çünkü bu çeşit açıklamaları düşmanların ve münafıkların eline bir koz vermek olarak algılıyorum ve dünya Müslüman âlimleri birliğinin başkanının açıklamalarını fazla büyütmemek gerekir. Diye düşünüyorum.

Ürdün El-Liva gazetesi yayın koordinatörü, bu tür konuları gündeme getirmek için uygun bir zaman olmadığı, çünkü bu çeşit açıklamaların İslam Ümmetinin günümüzde birlik ve beraberliğe ihtiyacı olduğu bir zamanda Müslümanlar arasındaki sorunları körükleyeceği ve ayrılık çıkaracağı kanaatinde.

Saffar sözlerine şunları ekledi: ‘‘Yağmacı güçler Müslüman devletler arasında sahte mezhebi ayrılıkları yayma çabasındalar çünkü ikilik çıkması uluslararası alanda Müslümanların konumlarının ve itibarlarının zayıflamasına neden olmaktadır.’’

Kuran’ın Tahrif Olduğunu İddia Eden Hadisin Aslı Kati Değildir

Ayetullah Muhammed Ali Tashiri de, hiçbir önde gelen Şia âliminin Kuran’ın tahrif olduğunu iddia eden hadise inancı olmadığını açıklayarak bu hadisin aslını reddetti ve bunun mezheplerin birbirlerinin hakkaniyetlerini sorgulamayla neticeleneceğini dile getirdi.
Tashiri, Kardavi’nin Şia’nın Kuran’ın eksik olduğuna inandığına ve ‘‘Velayet’’ suresinin ondan eksildiğine yönelik iddialarına karşı şaşkınlığını belirterek şöyle dedi: ‘‘Kardavi’nin kendisi bu iftiranın yalan olduğunu açıkça biliyor ve bundan öncede kendisi yazılarında bu konuyu reddetmiştir.
Şia’nın, Kuran’ın tahrif olup olmadığına yönelik Kardavi’nin tereddütlerine karşı görüşlerini dile getiren Arabistan “Katip” şehri Cuma imamı: ‘‘Kuran’ı Kerim, tarih ve inançlar gibi konular, taklit alanının dışındadır. Şiaların nezdinde taklit yalnız fıkhı konularla sınırlıdır. Şia âlim ve fakihleri hiçbir zaman kendilerini geçmiş âlimlerin görüşüne bağlı kalmakla yükümlü kılmamışlardır’’

Es-Saffar, Şiaların hiçbir zaman Kuleyni’nin kitabı (El-Kâfi) de veya Muhaddisi Nuri’nin kitabında yazılanların hepsinin doğruluğunu kabul etmemişlerdir. Şia ve Ehli Sünnetin farkı da buradan kaynaklanıyor ki; Ehli Sünnet ‘‘Sihah-ı Sitte’’ve özellikle de ‘‘Sahihi Buhari’’ ve ‘‘Sahihi Müslümü’’ doğru ve içinde hiç bir hata olmadığını kabul ediyorlar. Yani sadece Şiaların hadis kitaplarının birinde Kuran’ın tahrif olduğuna ilişkin bir hadisin bulunması Şia mezhebinin taraftarlarının da ona inandığı anlamına gelmez. Dedi.
İslam Dünyasının Ilımlı olmaya İhtiyacı Var
Yusuf Kardavi’nin Şia aleyhine yaptığı sert ve ayrıklıkçı açıklamalarının, Müslüman gruplar arasında bölünme ve düşmanlığı körüklemek ve İslam düşmanlarının ve radikal grupların hedeflerine ulaşmalarını sağlamaktan başka Kardavi de dâhil olmak üzere hiçbir kimseye faydası yoktur.

Şimdi akla gelen soru şu ki; bu tür açıklamalar Müslüman âlim ve düşünürler arasında vahdet unsuru olması gereken bir kurumun başkanı olan Kardavi’nin sorumluluklarıyla bağdaşıyor mu? Düşündürücü bir şekilde cephe değiştirmenin arkasında siyasi nedenlerden başka bir şey olabilir mi? Neden Kardavi gibi bir şahsiyet radikal Vahabilerin etkisi altında kalıp ara sıra bir biriyle çelişen ve iki yönlü açıklamalarda bulunuyor? İslam âlim ve düşünürlerinin çabalarını kendi mezheplerine yönelterek, diğer mezheplere karışmak ya da onlar hakkında hüküm vermekten kaçınmaları daha uygun olmaz mı?
Kendisinin iddia ettiği gibi eğer gerçekten Kardavi, Müslümanlar arasında yakınlaşma, birlik ve ılımlılıktan dem vuruyorsa neden Sünni toplumlarda bulunan radikal dalgalara karşı çıkma düşüncesi yerine – kendi kanaatince – Şia’nın İslam Dünyasında yayılmasına karşı cephe alıyor? Arap devletlerinden aldıkları para ve yönlendirmeyle Pakistan, Afganistan ve Irak’ta binlerce Şia Müslüman’ın ölmesine sebep olan bu radikal gruplar değil mi? Öyleyse neden Kardavi, daha fazla kanın dökülmemesi için Sünni toplumlarda Şia’nın yayılmasının önünü alma çağrısında bulunuyor ve bir defa bile olsa bu dalga ve radikal gruplara karşı cephe almıyor ve onların yanlışlarını dile getirmiyor? Yoksa Kardavi İslami koruma düşüncesinde değil mi?
İran İslam Cumhuriyeti, Kuran’ın öğretileri ve Peygamberin ve Masum İmamların sünnetine dayanarak her zaman İslami birlik ve mezhebi yakınlık çağrısında bulunmaktadır. İslam Peygamberinin doğum günlerini Vahdet haftası ve Kudüs gününü sembolleştirerek Müslümanların Filistin meselesi karşısında birliğinin gün be gün artmasını sağlayan da inkılâbın yüce kurucusu İmam Humeyni’dir.
Şimdi de inkılâbın seçkin rehberi Ayetullah Hamenei, Katarın başkenti Doha’da düzenlenen Kudüs’ü destekleme konferansına Doktor Velayetinin başkanlığında bir heyet göndererek bu sürtüşmenin dosyasını kapadı.
Gerçekte ‘‘Ali Ekber Velayeti’’ ve ‘‘Yusuf Kardavi’nin’’ dostça görüşmeleri, İslam dünyasının sahte savunucularının Müslümanlar arasında ayrılık çıkarmaya yönelik çabalarının birleştiği bir zamanda İslam dünyasına yeni bir huzur getirdi ve dost kılığındaki düşmanların çabalarını da boşa çıkardı.
Son olarak şunu söylemek gerekir ki; Yusuf Kardavi, bu tür açıklamalarda bulunmanın Şia’ya karşı düşmanlığa çağrı, İran aleyhine birleşme, Hizbullah’ın Lübnan’da ki başarılarının zayıf gösterilmesi ve Arap ülkelerinde özellikle de Irak ve Fars Körfezi devletlerinde Şia ve Sünni ayrılıklarına sebep olacağını biliyor. Öyleyse bu tür açıklamalarda bulunma yerine Müslümanların birincil meselesi olan yağmacı Siyonist Rejime karşı savaş ve –İslam’ın bir parçası olan- Kudüs’ün geri alınması için geri adım atmamaları yönünde çaba harcasın ve geçmişte olduğu gibi birlik ve beraberlik çağrısında bulunsun.
309331
captcha