IQNA

Ayetullah Teshiri’nin perspektifinden vahdet’in önündeki en önemli engeller

9:35 - November 13, 2019
Haber kodu: 3468284
Tahran, 13 Kasım 2019 - Dünya İslam Mezheplerini Yakınlaştırma Topluluğu Yüksek Konseyi Başkanı İslam Ümmeti düşmanlarının sömürge planları karşısında direnmek için vahdet ve Kur’an ehkamına göre amel etmenin gerektiğini vurgulayarak bazı alimlerin taassubu ve bilime inananların, Müslümanların vahdetinin önündeki en önemli engellerden olduğunu ifade etti.

IQNA’nın raporuna göre , Ayetullah Şeyh Muhammed Ali Teshiri 1323 yılında Necef’te doğdu. İranlı Şii din adamı, Uzmanlar Meclisi'nin beşinci döneminde Tahran vilayeti temsilcisi, Dünya İslam Mezheplerini Yakınlaştırma Topluluğu Yüksek Konseyi Başkanı ve İslam dünyası işlerinde İslam İnkılabı Lideri Yüksek Danışman’ıdır. Babası Ramser ahalisinden Huccetul İslam Velmüslimin Hacı Şeyh Ali Ekber Teshiri Tenkabani ve annesi İsfehanlı Enise Begim hanımefendidir. Küçüklüğünde Kur’anı yüzünden okumayı öğrendi .

Ayetullah Teshiri İslam mezheplerini yakınlaştırma amacıyla pek çok faaliyete bulundu. İslam ümmetinin vahdeti doğrultusunda farklı mezheplerden  İslam dünyasının alimleri , aydınları ve  Sünnilerle etkileşime girerek adımlar attı. İslam dünyasında Müslümanların birliği ve vahdetinin öncülerinden biri olarak tanımlanabilir.

İslam Peygamber (s.a.v)’inin doğum yıldönümü ve vahdet haftası vesilesiyle Ayetullah Teshiri’in ofisine giderek İran İslam Cumhuriyetinin  bu büyük düşünürü, müfessiri, yazarı, araştırmacısı ve İslam dünyasında birlikteliğin sesi bunun yanısıra yurtdışındaki faaliyetleri, El-Ezher’in İslam mezheplerinin yaklaşmasındaki rolü ve Müslümanların vahdeti önündeki engeller hakkında yapılan ropörtaj aşağıda yer almaktadır:

- Önce okuyucuların sizi daha tanıyabilmesi için kendinizden bahsedermisiniz?

Eğitim hayatıma Necef’te başladım. Daha sonra Ayetullah-ul Uzma Seyyid Ebul Kasım Huy’inin öğrencisi oldum. Ama daha çok  Ayetullah-ul Uzma Seyyid Muhammed Bakır Sadr’ın öğrencisiydim. Necef’te din okulu ve üniversite derslerini çeşitli hocaların yanında öğrendim.

Necef'te bilimsel çalışmalarımın yanı sıra İslami örgütlerle işbirliği yaparak politik faaliyetlerde bulundum. Bu faaliyetler sonucunda Saddam'ın hapishanesine düştüm, fiziksel ve psikolojik işkenceye maruz kaldım ve merhum İmam Humeyni’nin sayesinde  idamdan kurtuldum.

Baasçılara karşı siyasi faaliyetlerde bulunduğumdan dolayı 40 gün Saddam’ın işkence odasındaydım ve sonunda serbest bırakılıncaya kadar o hapishaneden bir diğer hapishaneye transfer edildim. 1351 yılında Necef'ten İran'a sürüldüm ve eğitimime burada devam ettim.

-Bugüne kadar hangi ülkeleri ziyaret ettiniz?

Onlarca yabancı ülkeye seyahat ettim, yüzlerce uluslararası konferans ve seminere katıldım ve konuşma yaptım. Bu toplantılar bazen kendi ülkemizde oldu ve bazen başka ülkeler bu tür seminerler düzenlediler. Bu faaliyetlerden amacımız tebliğ idi.

-Kaç kez El Ezher’e gittiniz ve yetkililerle görüştünüz?

Evet, El-Ezher'e gittim, konferans ve programlara katıladım ve El Ezher Şeyhleri ile görüştüm. Bu merkezde faydalı toplantılar yapılmıştır.

Ayetullah Teshiri’nin perspektifinden vahdet’in önündeki en önemli engeller

- El Ezher ve onun yakınlaştırma faaliyetleri hakkında ne düşünüyorsunuz?

El-Ezher, en başından beri, yaklaşımın amacı ve motivasyonu ile Mısır’da hakim olan Fatımiler tarafından oluşturuldu. Orada İslam’ın beş mezhebi  (Şii, Şafii, Hanefi, Maliki ve Hanbeli) hakkında eğitim verilmekte idi. El-Ezher yaklaşık miladi 1940 yılına kadar yakınlaştırma bayrağını taşıdı. Bu yıllarda da başarılı bir ivme başladı. El Ezher alimleri Kum alimleri ile işbirliği içinde mezhepler arasında Dar’ul Takrib’i kurdular. Mezhepleri yakınlaştırma alanında çok iyi faaliyette bulundular.

-El Ezher Dar’ul Takrib’inin akibeti ne oldu?

Miladi 1940’lı yıllardan 1970’e kadar El Ezher büyüklerinin,  Necef ve Kum’daki Şii büyüklerinin vefatıyla Dar’ul Takrib’in faaliyetleri durdu. İran İslam İnkılabı ve İran-Irak savaşının sonlanmasından sonra Inkılap Lideri Dar’ul Takrib’in  canlandırılması faaliyetine başladı. Dar’ul Takrib  yerine Dünya İslam Mezheplerini Yakınlaştırma Topluluğunu kurdu. Kahire’deki  Dar’ul Takrib’in faaliyetlerini devam ettirdi.

-Size göre El Ezher’de Dar’ul Takrib  açılması zaruri midir?

Evet, elbette. Sadece El-Ezher'de değil, Müslüman bir bilim merkezinin olduğu her yerde, mezheplerin yakınlaşması için çalışan dini bir kuruma ihtiyaç vardır;çünkü mezheplerin yaklaşımı bilimsel ve düşünseldir. Yaklaşım ve vahdet arasındaki fark düşünsel ve bilimsel meselede yatmaktadır. İslam birliği pratik olarak tüm İslam takipçileri ve tüm Müslümanlar arasında kurulabilir. Ama yaklaşımın daha çok bilimsel bir boyutu ve düşünsel faaliyeti vardır. Bütün Müslümanları bir formatta birleştiremeyiz. Müslümanların çıkarım farklılıklarına sahip olması doğaldır, Müslümanlar arasında doğal olarak farklılıklar vardır; fakat vahdet sağlanmalıdır.  Sadece Müslümanlar değil Hıristiyanlarda birlik sağlamak için çalışmalıdır. Çünkü 300 mezhep ve Kilisele bulunmaktadır. Her Kilisenin bir mezhebi vardır. Düşünce ve vahdet birliği için çaba göstermelidirler.

- Sizce bu dönemde Müslümanların vahdetinin önündeki en önemli engel nedir?

Bu alanda konuşacak çok şey bulunmaktadır. Ancak  sonuç olarak mezheplerin yakınlaşmasındaki en büyük engel taassub ve bağnazlıktır. Bazı İslam alimlerinin taassubu yada bilime karşı tutkulu olanların, taassub ve önyargıları bazılarını tekfir ve fasık olarak nitelendirmeye ve sapkınlıkla suçlamaya kadar gitmektedir.

Mezheplerin yakınlaşmasına engel olan diğer bir faktörde cehalettir. Bazı Müslümanlar birbirlerinin mezheplerinin gerçeklerini görmezden gelirler . Eğer bir anlayışa gelirlerse ortak noktaların yüzde 90 kadar gelebildiğini göreceklerdir. Ancak cehalet etkisini gösterdiği an herbiri diğerini suçlar buda vahdeti engeller.

Müslümanlar arasında Vahdeti engelleyen diğer bir faktör ise egemen hükümetlerin İslam dünyasındaki kişisel çıkarlarıdır.

-Farklı ülkelere seyahatleriniz ve konferanslarda en çok hangi konulara değindiğinizden  bahsedermisiniz?

Dediğim gibi, bugüne kadar yüzlerce uluslararası konferansa katıldım. Her konferansın kendi konusu ve hedefi vardı. Bazısı fıkhi, bazısı düşünsel ve bazılarıda ekonomi, eğitim ve İslam dünyasının sorunları gibi konularla ilgiliydi. Bu konferanslardaki konuşmalarımızın amacı, İslam gerçeğine dikkat çekmek ve Kur’ani hedeflere ulaşmanın gerekliliğini vurgulamaktı.

- Seyahatlerinizde Sünnilerle de tanışıp karşılaşıyorsunuz. Bu konuda neler söylersiniz?

Evet bu ziyaretlerde sünni alimlerle tanıştık bazıları amacımızı anladı bazıları anlamadı. Onlara Kur’ani vahdet konusunu hatırlatmaya çalıştık. Kur'an, İslami kardeşlik ve mantıksal diyaloga odaklanır ve mantıksal diyalog kesinlikle işe yarayacaktır. İslam ümmetinin sınırları tam olarak ele alındığında tevhid, nübüvvet, mead tüm Müslümanlar tarafından kabul edilmektedir. Şimdi, eğer fark detaylarda ise, İslam rasyonel diyalogu davet eder ve bu diyaloğu da beğenmektedir. İslam diyalog dinidir eğer mantıklı bir diyalog olursa kesinlikle bir anlayış oluşturulacaktır. Taraflar birbirlerini resmi olarak tanırlarsa hiçbir zaman aralarında tekfir, sapkınlık ve önyargı olmayacaktır.

- Birçok kitap ve makale yazdınız ve bu eserlerin birçoğunda İslam ile Batı arasındaki ilişkiyi ele aldınız. Bu çalışmalarda hangi hedefleri takip ettiniz?

Toplantılara katılmak, kitap ve makale yazmadaki amacım özellikle İslam'ın gerçeğine ulaşamamış olanlar için, İslam'ın görüşlerini ve İslam gerçeğini açıklamaktır. Bütün bu kitaplarda İslam'ın insani vizyonunu açıklamaya çalıştım. İslam'ın insani vizyonunu tarif edersek, bütün kalpleri bu dine çekebilir ve İslam'ın evrensel, insancıl ve eksiksiz bir din olduğunu söyleyebiliriz.

Ayetullah Teshiri’nin perspektifinden vahdet’in önündeki en önemli engeller

-Kur’ani eserleriniz varmıdır?

Evet, merhum hocam Seyyid Muhammed Bakır Sadr’ın isteği üzerine Arapça kısa bir Kur’an tefsiri yazdım. Kur’anın sözlerinin özetini  okuyuculara aktarmaya çalıştık.

Ayrıca Kur’ani makaleler ve Kur’an bilimleri hakkında birkaç kitap yazdım. Tefsir biliminden bahsettim ve bir dereceye kadar büyük Kur’an'a olan görevimi yerine getirebildim.

Kur’an kavramlarını yayınlayabildiği için Iqna’yı tebrik ediyorum, çünkü Kur’an kavramı yaşam kavramıdır.

-Son olarak neler söylemek istersiniz?

Allah’ın çeşitli dillerde yayın yapan ve Kur’an kavramlarını başkalarına aktarma görevinde başarılı olan bu kurumu koruyarak başarılarının devam etmesini diliyorum. Bu kurumda çalışan tüm insanların yaptıkları bu mukaddes iş bir ibadettir. Iqna’nın hedeflerine ulaşmasını umuyorum.

3856095

Etiketler: İkna ، vahdet ، ayetullah teshiri ، müslüman ، islam ، iqna
captcha