Huccetul İslam Ekber Cedi’nin Ramazan ayının yirmi birinci günü sohbeti şu şekildedir:
Ramazan ayının özelliklerinden biri de imam Ali'nin (a.s) şehit olmasıdır. Dindar üstadın kişiliği bizim için merkezi bir şahsiyet olarak birçok yönden önemlidir ve İmam Ali öğretilerine geri dönmek, çeşitli şekillerde incelenebilecek anahtar konulardan biridir.
İmam (as), İslam dünyasında sahip olmadığımız seçkin bir şahsiyettir. O, tüm İslami mezheplerin onu kapsamlı ve kabul edilebilir bir figür olarak gördüğü bir şahsiyettir. Sünniler, İmam Ali'yi (a.s) dördüncü halife ve Peygamber Efendimizin (sav) yakın sahabelerinden biri olarak tanır ve ona saygı duyar. Şiiler ise Ali'yi (as), Peygamber'in tartışmasız halefi ve Veliyullah olarak görüyorlar.
Dolayısıyla Tevhid'den sonra tüm Müslümanlar, her Müslümanın kabul ettiği tek Allah'a, Peygamber'in şahsına ve her Müslümanın ilahi kitabı olarak kabul ettiği Kur’an’a inanırlar. Tek bir kıbleden sonra ki Müslümanlar ona doğru namaz kılarlar. İmam'ın şahsiyeti, İslam birliğimizin temel direklerinden biridir.
Müslümanların Vahdet İmamı hakkında fikirleri var. Manevi statüsü herkes tarafından kabul edilir sahabe ve Peygamberimize (sav) en yakın kişi, siyaset dünyasında ise dördüncü halife veya imam olarak kabul edilir.
Dolayısıyla birlik eksenine dönmemiz gereken bir durumda İmam'ın karakterine dikkat etmek çok önemlidir.
Kur’an ve Kur’an öğretileri ve Kur’an tefsiri Sünnilerin ve Şiilerin temel bilgi kaynakları arasındadır. İslam dünyasının en büyük müfessiri aslında İbn Abbas'tır. İbn Abbas, tüm tefsir kavramlarını İmam'dan almıştır, bu nedenle bugünün İslam dünyasında hem Sünniler hem de Şiiler arasında var olan Kur’an bilgisi İmam Ali (as) tarafından bırakılan öğretilerden kaynaklanmaktadır.
Bu nedenle bu büyük şahsiyetin irfani bilgili ve ilahi kişiliği tüm İslam mezhepleri arasında özel bir yere sahiptir. Ali (as)’nin karakterine dini bilgide kabul edilebilir bir eksen olarak geri dönmek İslam dünyasında ister Şiiler ister Sünniler olsun hepimiz için gereklidir.
3969014