IQNA

Batı'nın hukuk sistemi "tekfirci fikirler"e yol açmıştır

16:04 - September 20, 2021
Haber kodu: 3474076
Bağdat Üniversitesi'nde profesör olan Hüsam Kaduri el-Cuburi, bu konu hakkında ‘’ Batı toplumlarını yöneten fikri ve hukuk sistemi, tekfirci fikirlerin gelişmesine yol açmış ve Batı'nın yaktığı yeşil ışık ile tekfirci düşünce ortaya çıkmıştır.’’ dedi.

IQNA ile yaptığı ropörtajda Hüsam Kaduri el-Ceburi tekfirci ideolojinin yayılmasının kökenleri ve buna karşı koyma yolları hakkında konuştu.

El-Cuburi'ye göre, tekfirci düşünceler özünde tecritçiliğe bağlıdır, bu nedenle Haricilerin ilk tekfirci düşünceleri tecritçiliğe inanan sert bir çöl ortamında ortaya çıkmıştır ve bu tecrit, başkalarını kabul etmeme düşüncesinin yolunu açmaktadır.

Bu konuşmanın tam metni aşağıdadır:

IQNA - İslam dünyasında tekfirci hareketlere ve Vahhabi düşünceye karşı en önemli mekanizma ve stratejiler nelerdir?

- Bu soruyu cevaplamak için tekfirci sistemin dayandığı fikri temelleri ve sonuçlarını netleştirmemiz gerekir.

İlk başta bu sorunun hem sosyal, hem siyasi hem de ekonomik olduğu görülüyor. Tekfiri yaratanın kesinlikle yoksul toplumlar olduğu fikrine güvenmek mümkün değildir, aksine, bir topluma dayatılan sosyal ve politik sistem, tekfirci düşünceyi kurumsallaştıran koşulları yaratır.

Ayrıca, tekfirci düşünce kendi içinde tecritçiliğe bağlıdır, bu nedenle Haricilerin ilk tekfirci fikirleri, tecritçiliğe inanan sert bir çöl ortamında ortaya çıkmış ve bu tecritçilik, diyalogu reddetme ve başkalarını reddetme pratiğinin yolunu açmıştır.

Buna göre, tekfirci düşünceye direnmek için iki strateji ile karşı karşıyayız: birincisi, tekfirci düşüncenin büyüme ortamını sosyal, siyasi ve ekonomik düzeylerde zayıflatmaya çalışmak şöyle ki  Tekfir koşullarının yaratıcı genişlemesine ve büyümesine karşı durabilmemiz için.

İkinci görev ise eğitmek ve yapıcı diyalog köprüleri oluşturmaya çalışmaktır ve bu bağlamda Tekfirci düşünce ile olası diyalog çerçevelerini bilmeliyiz. Elbette önce bu diyaloğun temellerinin atılması gerekir, çünkü temeli olmayan bir diyalog istenilen sonuçları getirmeyecektir.

Doğal olarak tekfir kaynaklarını tüm mezhepsel formlarda dağıtmalıyız, yani tekfir kaynakları hem dini hem de psikolojik boyutlarda kurutulmalıdır.

Elbette tekfirin kökü sayılan bir yalan rivayete ve tarihi mirasa şahit oluyoruz ve bunlara karşı durup onları yok etmeliyiz.

IQNA-  Batı toplumlarında Vahabi düşüncesinin yayılması, İslam'ın ve Müslümanların imajını zedelemede nasıl bir rol oynuyor?

- Burada iki önemli nokta var, birincisi, Batı toplumlarını yöneten fikri ve hukuk sisteminin tekfirci fikirlerin büyümesine ve gelişmesine izin vermesi ve tekfirci düşüncenin Batı'nın yaktığı yeşil ışık ile ortaya çıkması. Batılılar açıkça ve bizzat tekfirci grupları destekliyor. Hillary Clinton'a göre IŞİD, ABD tarafından yapıldı ve sunuldu. Bu nedenle, Tekfircilerin İslam imajını zedeleyip zedelemediği sorusu tuhaftır.

Şimdi, bu soruya teslim olursak, saf Muhammedi İslam'ı parlak yüzü ile göstermek için her türlü çabayı göstermemiz gerektiği söylenmelidir.

Doğal olarak, Batı medeniyeti İslam imajının zedelenmesinde önemli bir rol oynamıştır ve bu Tekfirciler, ucuz araçlar haline geldiklerinin farkında olmadan Batı talimatlarını uygulamışlardır.

IQNA - Tekfirci ve aşırı akımların fikir ve eylemleri ne ölçüde Vahabi düşüncesinden kaynaklanmaktadır?

- Tekfir inancı, kriz durumunda kişinin kullandığı (kültürel-psikolojik) bir komplikasyondur. Ancak Vahabi topluluğu, tekfirci grupların önemli bir destekçisidir.

Bir yanda radikalizm ve aşırılık ile diğer yanda tekfir arasında bilimsel ve doğru bir ayrım yapmalıyız. Ancak sorun şu ki, Abd al-Salam ibn Tamimah ve Muhammed ibn Abd al-Vahab'ın yazıları gibi aşırılığı güçlendiren binlerce rivayet metni var.

Tekfir ve aşırılık arasındaki farkı anlamak ve bu tehlikeli ikilemin sebeplerini ve gerekçelerini bulmak için tarih, psikoloji, sosyoloji, düşünce, hadis ve diğer vakalar gibi çeşitli alanlarda araştırma projeleri geliştirmemiz gerekiyor.

IQNA - Bazı uzmanlar ve analistler, Vahabiliğin Amerikalıların Müslüman Kardeşler'e karşı silahı olduğuna mı inanıyor? Fikriniz ve analiziniz nedir?

- Gerçek şu ki, tekfirin hangi köklerden geldiğini bilmemiz gerekir. Çağdaş dönemde tekfirin Müslüman Kardeşler'in ünlü yazarı Seyyid Kutub'un yazılarından kaynaklandığını vurgulayan çalışmalar bulunmaktadır. Ancak dikkat edilmesi gereken nokta, Enver Sedat'ın Cemal Abdül Nasır'ın aksine, siyasi oportünizm denklemini İslami aşırılıkçı grupların güçlü bir örgütlenme ile komünist akımları bastırmasına izin verecek şekilde benimsemiş olmasıdır. Bu gruplardan biri de Al-Tekfir ve Al-Hicra'dır ve bu konu tekfirci grupların varlık, ortaya çıkış ve yayılım açısından kökenlerini anlamamıza yol açmaktadır.

Afganistan'da cihatçı hareketler bölündü ve birbirleriyle pazarlık yapmadılar ve aralarında kanlı çatışmalar çıktı, ancak Afgan toplumunun gerçeğini daha da zorlaştıran ABD müdahalesinin yarattığı siyasi ve sosyal gerilimlerdi. Böylece dünün ortakları bugünün düşmanları haline geldi ve bugün "Tekfiri IŞİD" ile "Tekfiri El Kaide" ve "aşırılıkçı Taliban" ile "Tekfiri IŞİD" arasında çatışmalara tanık oluyoruz.

Bugün dünya iki eğilim yaşıyor; en kanlı, en şiddetli ve tekfirci hareketleri yaratan Vahabi eğilim ve hakkında konuşulması zor olan aşırılıkçı Müslüman Kardeşler eğilimi.

IQNA - Bildiğiniz gibi Vahabilik müntesipleri Kur’an'ın tefsirine inanmazlar, Kur’an'ın zahirine ve hadislere bağlı kalırlar. Bu Vahabi yaklaşımın bu grubun hareketlerine etkisi nedir?

- Bir Vahabi veya Tekfir alimi için en önemli engellerden biri, zor bir kavramsal engel olan "tefsirsizlik" engelidir.

Sorun tamamen kolay değil, çünkü el eldir ve yüz yüzdür. Tefsirin reddine bağlılık, tekfirci zihniyeti çözümleri reddetme ve başkalarıyla diyaloğu iptal etme bağlamına yerleştirir.

Tefsir eksikliği bizi sınırlı bir görüşe, içe kapanmaya ve diyaloğun reddedilmesine yol açar. Bu nedenle, konuyu (tefsir olmadan) birkaç açıdan incelemek gerekir ve görünüşe göre "dilbilimsel-belagat boyutu" bunlardan biridir.

Zahiri mektebinin takipçileri benzer bir açıdan bu konuyu  tartışırlar. Tefsiri herhangi bir şekilde reddederler, ancak takipçileri başkalarını öldürme (rakipleri ortadan kaldırma) noktasına kadar reddetmek için çözümler benimsemediler.

Bu, tefsir reddinin sebeplerini bulmak ve tekfircilerin başkalarıyla konuşmama sebeplerine dönüştürmek için tefsir reddi meselesini dil dışı perspektiflerden de incelememizi gerektirir.

3997920

Etiketler: Vahabiyet ، batı ، tekfir ، aşırıcılık
captcha