IQNA

Sanatçı yaşasın ki sanat yaşasın fikri düstur olmalı

15:44 - January 18, 2022
Haber kodu: 3475197
IQNA’ya konuşan hattat Gürkan Pehlivan, "Bir Batılının kendi sanatına gösterdiği ilgi ve alakayı islam dünyası ve idareciler göstermiyor maalesef. Sanatçı yaşasın ki sanat yaşasın fikri mutlaka düstur olmalı." dedi.

Gürkan PEHLİVAN (mahfi), 1970 yılında Konya Akşehir' de doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini İstanbul'da tamamladı. Çalışma hayatına deri giyim sektöründe modelist ve stilist olarak giren sanatçı, bu sektörde 20 yıl kadar kendi modellerini tasarladı.

1999 yılında hattat ve ebrucu Fuat BAŞAR'la tanışarak hat sanatı meşkine başladı. Hocasının kendisinde gördüğü yetenek ve istidad neticesinde 4 ay gibi kısa bir süre sonrasında hocasının asistanı olarak öğrencilere ders vermeye devam etti. 2003 yılında Fuat BAŞAR'dan icazet alıp yurtiçinde birçok sergiye katıldı.

Eserlerini mahfi mahlası kullanarak imzalayan Gürkan Pehlivan çeşitli kurum ve kuruluşlarda hat hocalığı yaptı. Kambur Mustafa Paşa Camii iç mekan yazıları, Kadırga Bostanali Camii kitabesi gibi ülke çapında çeşitli cami, çeşme ve türbelerde, yurtiçi ve yurtdışı özel koleksiyonlarda, eserleri bulunmaktadır.

Uluslarası Kur’an Haber Ajansı (IQNA), hattat Gürkan Pehlivan ile hat sanatı ve kendisinin bu alandaki çalışmaları hakkında bir röportaj gerçekleştirdi.

İşte röportajın tam metni:

1 - Hat sanatıyla tanışma hikâyenizi sizden dinleyebilir miyiz?

İlkokul yıllarımdan beri güzel yazı yazmayı severdim. O yıllarda bir arkadaşımla güzel yazı yazmayı kendimize bir eğlence hâline getirmiştik. Okulun her sömestre döneminde farklı fontlarla yazılar yazıyorduk. Bu durum uzun yıllar devam etti. Hatta lise yıllarımda başka bir arkadaşımla Göktürk alfabesini öğrendik ve kendimize göre de uyarladığımız ilave harflerle mektuplaşacak kadar hızlı okuyup yazmayı başardık. Sonrasında baba mesleğim olan deri hazır giyimi üzerine her türlü alanla ilgilendim. Son aşamada modelistlik üzerine yoğunlaştım. Çalışma tempom çok yoğundu ama yine de bir fırsat bulup hat sanatıyla ilgilenmek istiyordum ve bunun için de bazı araştırmalar yapıyordum. Bu araştırmalarım sırasında bir yandan da kendimi tatmin etmek için sahaflar çarşısından hat yazıları alıyor ve onlara bakıp kalemle taklit ederek yazmaya çalışıyordum.

Yazdığım yazıları kaligrafi ile süslüyor Mevlana gibi büyüklerin sözlerini ekliyordum. Derken Birlik Vakfında tezhip dersi veren Mine Orhan Hanım ile tanıştım ve bana Fuad Başar’dan bahsetti. Gidip onunla görüşmemi belki bana ders verebileceğini söyledi. Ben de bir gün eşimi alıp Fuad Başar’ın Küçük Ayasofya’daki atölyesine gittim. Kapıdan içeri girdim baktım küçücük bir dükkân, içeride bir masa ve etrafında yedi sekiz kişi var. Fuad Başar hoca yazıyor diğerleri de onu izliyor. Kendisine hat sanatını öğrenmek istediğimi söyledim ancak vakti olmadığını söyleyip beni reddetti. O an başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Çünkü bu işi o kadar çok yapmak istiyorum ki tam bir hoca bulmuşken reddedilmek üzücüydü. Ben hayal kırıklığımı belli etmemeye çalışarak teşekkür edip dışarı çıktım. O sırada eşimin elinde de evde yaptığım çalışmalar vardı.

Sanatçı yaşasın ki sanat yaşasın fikri düstur olmalı

Hoca eşimin elindeki çalışmalarımı gördü ve incelemek istedi. Çalışmalarıma baktıktan sonra da haftaya gel çalışmaya başlayalım dedi. Nasıl mutlu oldum anlatamam. Fuad Hoca’nın dediği gibi bir hafta sonra derslere başladık. Normalde eğitim sürecimiz asgari olarak 7 sene ile 10 sene civarındadır. Fuad Hoca çalışmalara başlamamızdan 3 ay sonra yanındaki öğrencilerine ders vermem için bana bir masa açtı. Bir anda hocanın asistanı durumuna gelmiştim. Sonrasında 3-3,5 yıl içerisinde icazet alma aşamasına geldim. İcazet aldıktan sonra da her hafta Fuad Hocam ile derslerimize devam ettik. Bunun dışında Hamid Aytaç’ın başka bir talebesi olan Turan Sevgili’den 2015 yılında “Celi Divani” üzerine icazet aldım.

2 – Hattatlıkta hangi yazı türü ya da türlerini kullanıyorsunuz? Ayrıca hangi kelimeler ya da cümleleri yazmak sizin için öncelik taşıyor?

Ben Fuat Başar’dan sülüs ve nesih Turan Sevgili’den ise celi divani icazeti aldım. En çok bu yazı türleri ile yazıyorum. Sadece bazı eserlerde eserin görselini güzelleştirmek adına makıli yazı örnekleride kullanıyorum. Kelimeler ya da cümleler meselesine gelince talebe iken hep hüküm ayetlerine gönlüm kayardı ve genelde onları istif haline getirmeyi severdim. Yetimin hakkını gözetmek gibi fakat daha sonra profesyonel hat camiasına girdiğimde ilk siparişimi Sülüs Hilye-i şerife olarak aldım. Daha birinciyi bitirmeden ikinci ,üçüncü sipariş geldi. Dönüp arkama baktığımda toplam 15 civarı hilye yazmıştım.

Sanatçı yaşasın ki sanat yaşasın fikri düstur olmalı

Sonra bir şekilde bu ibare benim kaderim oldu. Çok sayıda hilyem mevcuttur. Ben ibareden ziyade tasarım yapmayı seviyorum. O an aklıma hangi ibare gelirse yada bir yerde bir ayet hadis okuduğumda bunu nasıl yazarım diye düşünüp istif haline getiriyor ve öyle yazıyorum. Ama olmazsa olmazım yine de Besmeledir. İlk sergimi de 28 adet besmele çeşitleri üzerine açtım.

3 – Kur’an-ı Kerim ayetleri ya da hadis-i şerifleri yazmak sizin hayatınıza nasıl yansıyor?

Bu soru gerçekten özel bir soru benim için. Herkeste böyle midir bilmiyorum ama bir ayet ya da hadis yazarken o ayet ya da hadis bana has söylemiş gibi hissediyorum. Özellikle ne zaman bir uyarı, ikaz ya da azarlama duysam kalbim hızla çarpıyor, bu metinde bahsedilen kişi ben miyim ya da bende böyle miyim diye ürperiyor, korku duyuyor ve kendi içime dönüyor hesaplaşıyorum. Bu hal tüm yazı boyuca devam ediyor. Elbette sonrasında bir şekilde duygu ve düşünce aleminden dünyaya geri dönüyorum. Bu dönüşte eskisi gibi mi dönüyor yoksa değişim yaşıyor muyum bilemiyorum. Bunu takdirini benden ziyade çevrem daha iyi yapabilir.

Sanatçı yaşasın ki sanat yaşasın fikri düstur olmalı

4 – İslam dünyasındaki diğer hattatları da takip ediyor musunuz? İranlı hattatlardan tanıdıklarınız var mı? Hangilerini daha çok beğeniyorsunuz?

İslam dünyasından bir çok hattatı sosyal medya aracılığı ve kolaylığı sayesinde takip ediyor ve bir çok başarılı insan görüyorum. Bazıları ile kimi yurt içi kimi yurt dışı organizasyonlarda denk gelip fikir alışverişinde bulunuyoruz. Benim yazdığım yazı türünde Talik yazı olmamasına rağmen İranlı hattat arkadaşların yazılarını da inceliyorum. Bilhassa aynı galeriye iş yaptığımız Ahmet Ali Namazi ve Javad Khuran gibi arkadaşlarda mevcut.

5 – Bir hattat olarak bu alanda yaşadığınız en büyük zorluklar nelerdir?

Eskiden malzeme temini konusunda zorluklarımız mevcuttu ama şimdi bu fazlasıyla giderildi. Benim en büyük üzüntüm camia içinde gruplaşmalar ve kutuplaşmalar. Bunlar kısa vadede gruplaşanlar için karlı ve güvenli dursa da bunu hem dünya hem de ahiret açısından kayıp olarak görüyorum. Bunun dışında tüm dünyadaki hattatların pazar sorunu mevcut. Bir Batılının kendi sanatına gösterdiği ilgi ve alakayı islam dünyası ve idareciler göstermiyor maalesef. Sanatçı yaşasın ki sanat yaşasın fikri mutlaka düstur olmalı. Bu sanatla uğraşan insanların çoğu bir atölye açmaktan aciz ve işlerini ancak evlerde çalışarak yürütmeye çalışıyorlar. Bu da onların kendilerini ve sanatlarını tanıtma ve anlatma çabasına gölge düşürüyor.

Sanatçı yaşasın ki sanat yaşasın fikri düstur olmalı

Sanatçı yaşasın ki sanat yaşasın fikri düstur olmalı

Sanatçı yaşasın ki sanat yaşasın fikri düstur olmalı

Sanatçı yaşasın ki sanat yaşasın fikri düstur olmalı

Muhabir: Murtaza Kerimi

captcha