"Iyi insanlar bilmelidir ki, Muhammed de, Musa ve İsa gibi peygamberdir / 0 ikisinin sahip olduğu semavî aydınlığa o da sahiptir / Hepsi de, Allah'ın emriyle insanları hidayet eder ve on-ları günahlardan korurlar."2
"Bilmiyor musunuz, bize göre Muhammed de, tıpkı Musa gibi semavî kitaplarda adı geçen bir peygamberdir ve Allah'ın kulları arasında onun özel bir sevgisi vardır. Allah'ın sevgiye mazhar kıldığı birine zulmetmek reva olur mu?!"3
"Yüce Allah, Peygamberi Muhammed'i yüce kılmıştır. Dolayısıyla da Allah'ın en yüce yaratığı, Ahmed'dir. Allah, makamını yüce kılmak için onun adını kendi adından türetmiştir. Arşın sahibi Allah, Mahmud'dur (övülmüştür), peygamberi ise Muhammed'dir."1
1- Daha fazla ilgi için bk. Siret-ü Halebî, c.l, s.134, Mısır basımı; Siret-ü İbn-i Hişam, c.l, s.189, Beyrut bısımı; Ebu Talib Mümin-ü Kureyş, s.109, Beyrut basımı ve et-Tabakat'ul-Kübra, c.l, s.117, Beyrut basımı.
2- el-Hücce, s.57. Bu kasidenin benzeri ise, Müstedrek-i Hâkim, c.2, s.623, Beyrut basımında mevcuttur.
3- Tarih-i İbn-i Kesir, c.l, s.42; İbn-i Ebi'l-Hadid, Şerh-u Nehc'il-Belâğa, c.14, s.72, ikinci baskı.
"Ey Allah'm Resulü! Ben toprağın altında yatıncaya kadar düşmanlar sana zarar veremez-ler. 0 hâlde korkma ve görevli olduğun şeyi aşikâr kıl. Müjdele ve gözleri aydınlat. Sen, beni kendi dinine davet ettin, ben de bildim ki, sen benim hayrımı istiyorsun ve davetinde samimî ve güvenilirsin. Ben açıkça bildim ki, Muhammed'in (s.a.a) dini, dünya dinlerinin en iyisidir."2
"Ey Allah'ın üzerimdeki şahidi! Şahit ol ki ben, Ahmed Peygamber'in dini üzerindeyim. Her kim dinde sapsa da, (bilin ki) ben hidayet üzereyim."3
Ebu Talip, hayatının son günlerinde aşağıdaki sözleriyle Kureyş büyüklerine Allah Resulü'nü (s.a.a) tam olarak desteklemelerini tavsiye etmiştir:
"Dört kişiye iyilik peygamberine yardımcı olmalarını tavsiye ediyorum: Oğlum Ali'ye, kabi-lemizin büyüğü Abbas'a, her zaman Peygamber-'i savunan Allah'ın aslanı Hamza'ya ve oğlum Cafer'e. Peygamber'e yâr ve yardımcı olun ve sizler -anam ve çocuklarım size feda olsun- surekli Allah Resulü için düşmanlar karşısında kalkan olun."4
1- İbn-i Ebi'l-Hadid, Şerh-u Nehc'il-Belâğa, c.14, s.78, ikin-ci baskı; Tarih-i İbn-i Asakir, c.l, s.275; Tarih-i İbn-i Kesir, c.l, s.266; Tarih'ul-Hamis, c.l, s.254
2- Bağdadî, Hazanet'ul-Edeb, c.l, s.261; Tarih-i İbn-i Kesir, c.3, s.42; İbn-i Ebi'l-Hadid, Şerh-u Nehc'il-Belâğa, c.14, s.55, ikinci baskı; Feth'ul-Barî, c.7, s.153-155; el-İsabe, c.4, s.116, Mısır basımı, H. 1358; Divan-u EbîTalib, s.12
3- İbn-i Ebi'l-Hadid, Şerh-u Nehc'il-Belâğa, c.14, s.78, ikinci baskı, Divan-u EbîTalib, s.75
4- İbn-i Şehraşub Mazenderanî, Müteşabihat'ul-Kur'ân, Hac Suresi'nin, "Allah mutlaka kendine yardım edene yardım eder." ayetinin tefsiri.
2- Ebu Talib'in Hz. Peygamber'e Karşı Davranışları, Onun İmanını Göstermektedir
Bütün meşhur Islâm tarihçileri, Ebu Talib'in Allah Resulü hakkmdaki eşsiz fedakârlıklarını nakletmişlerdir. Bu fedakârlıklar, Ebu Talib'in köklü imanının en açık delilidir. Ebu Talib, İslâm'ı savunmak ve Hz. Peygamber'i (s.a.a) korumak uğruna "Ebu Talib Deresi"nde üç yıl ab-luka altında yaşamayı Kureyş'e başkanlık etmeye tercih etti ve Müslümanlara yönelik ekonomik ambargo kalkıncaya kadar onlann yanında kalıp, o dayanılmaz şartlarda bütün zorluklara göğüs gerdi.1
Bütün bunların yamnda Ebu Talib, değerli oğlu Ali'-den, her zaman Hz. Peygamber'in (s.a.a) yamnda olma-sim ve Islam'ın ilk yillarındaki bütün zor şartlara rağmen hiçbir zaman ondan ayrılmamasını istemiştir.
İbn-i Ebi'l-Hadid el-Mu'tezilî, Nehc'ül-Belâğa Şerhi'n-de, Ebu Talib'in, oğlu Ali'ye (a.s) şöyle buyurduğunu nakletmiştir:
1- Daha fazla bilgi edinmek için aşağıdaki kaynaklara müracaat ediniz: (1) Siret-ü Halebî, c.l, s.134, Mısır basimi. 2) Tarih'ul-Hamis, c.l, s.254- 253, Beyrut basimi. (3) Siret-ü İbn-i Hişam, c.l, s.189, Beyrut basimi. (4) ibn-i Ebi'l-Hadid, Şerh-u Nehc'il-Belâğa, c.14, s.52, ikinci baski. (5) Tarih-i Yakubî-i Ev-vel, c.2, Necef basimi. (6) el-İsa-be, c.4, s.115, Mısır basimi. (7) et-Tabakat'ul-Kübra, c.l, s.119, Beyrut basimi, H. 1380.
"Allah Resulü, seni sadece iyiliğe davet eder. 0 hâlde sürekli onunla birlikte ol."1
Ebu Talib'in Hz. Peygamber'e (s.a.a) yaptığı bütün bu hizmetler ve İslâm'ı savunma yolunda gösterdiği riyasız fedakârlıklar, onun Allah'a ve Peygamberi'ne olan imanının apaçık göstergesidir. Bundan dolayıdır ki büyük Islam âlimi Ibn-i Ebi'1-Hadid, Ebu Talib'in Allah Resulü'nü ve onun getirdiği temiz dini koruma ve savunma yolunda üstlendiği hayatî rolü hakkında şu beyitleri söylemiştir: "Eğer Ebu Talib ve oğlu olmasaydı, asla İslâm dini kıvama erişemezdi. Ebu Talib, Mekke'de Peygamber'i (s.a.a) savunup korudu; oğlu ise Medine'de onun için korkusuzca ölüm girdaplarına daldı. Ne boş konuşan cahiller, ne de gerçekleri görmezden gelen âlimler, Ebu Talib'in azametine zarar verebilirler."2
3- Ebu Talib'in Vasiyeti, Onun İmanının Açık Bir Göstergesidir
İslâm dünyasının meşhur tarihçileri; örneğin Halebî kendi Siret'inde ve Muhammed Diyarbekrî, Tarih'il-Hamis-de Ebu Talib'in son sözlerinde kavmini Allah Resulü'ne yardıma çağırdığını ve şöyle buyurduğunu nakletmişlerdir:
"Ey akrabalarım! Muhammed'in dostu ve takipçileri olun ve onun hizbini savunun. Allah'a yemin olsun ki, her kim onun hidayet nuruna tâbi olursa, saadete erişir. Eğer hayatım devam etseydi ve ecel bana mühlet verseydi, şüphesiz ondan zorlukları ve sıkıntıları giderirdim."
Ebu Talib, bu sözleri söyledikten sonra canını Yaratıcı'ya teslim etti.3
1- İbn-i Ebi'l-Hadid, Şerh-u Nehcil-Belâğa, c.14, s.53, ikinci baskı
2- age. s.84
3- Tarih'ul-Hamis, c.l, s.300-301, Beyrut basımı ve Siret-ü Hale-bî, c.l, s.391, Mısır basımı
4- Allah Resulü'nün Ebu Talib'e Gosterdigi Sevgi, Ebu Talib'in Imanının Apaçık Bir Delilidir
Allah Resulü (s.a.a), çeşitli münasebetlerde, amcası Ebu Talib'i övmüş ve ona karşı dostluğunu ve sevgisini açığa vurmuştur. Bunlardan sadece iki örnek veriyoruz:
a) Tarihçilerden bir grup, Hz. Peygamber'in Akil b. Ebî Talib'e şöyle buyurduğunu rivayet etmislerdir:
"Ben, seni iki açıdan dolayı seviyorum: Birincisi, benimle olan akrabalığından dolayı, ikincisi de, amcamin (Ebu Talib'in) seni sevdiğini bildiğimden dolayı."1
b) Halebî, kendi Siret'inde, Hz. Peygamber'in (s.a.a), amcasi Ebu Talib'in yüce makammi övdüğünü ve şöyle buyurdugunu nakletmiştir:
"Ebu Talib hayatta olduğu müddetçe, Kureyş kâfirleri, bana ciddî bir eziyet etmeye cesaret edemediler."2
Açıktır ki, Hz. Peygamber'in (s.a.a) Ebu Talib hakkındaki sevgisi ve onun yüce makamını övmesi, Ebu Talib'in ihlâs dolu imanının apaçık bir kanıtıdır. Zira Allah Resulü, Kur'ân ayetlerinin de açıkça belirttiği gibi, sadece müminleri severdi, kâfirlere ve müşriklere karşı sert davranırdı. Kur'ân-ı Kerim, bu konuda şöyle buyurmuştur:
"Muhammed, Allah'ın elçisidir. Onunla birlikte olanlar, kâfirlere karşı sert, kendi aralannda
merhametlidirler."3
Başka bir ayette de şöyle buyurmuştur:
"Allah'a ve ahiret gününe iman eden bir topluluğun, babaları veya oğulları veya kardeşleri ya da akrabalan olsa bile Allah'a ve Peygamberi'ne karşı gelenlere sevgi beslediklerini görmezsin. İşte Allah, imam bunların kalplerine yazmıştır."1
1- Tarih'ul-Hamis, c.l, s.163, Beyrut basimi ve el-İstiab, c.2, s.509
2- Siret-ü Halebî, c.l, s.391, Mısır basımı
3- Fetih, 29
Bu ayetler göz önünde bulundurularak Hz. Peygam-ber'in Ebu Talib'e gösterdiği sevgiye ve çeşitli münasebetlerde ondan övgüyle bahsetmesine dikkat edildiğinde, Ebu Talib'in Allah'a ve Resulü'ne (s.a.a) karşı yüce bir iman mertebesinde bulundugu hususunda hiçbir şek ve şüphe kalmamaktadır.
5- Allah Resulü'nün Ashabimn Tanıklığı
Allah Resulü'nün (s.a.a) ashabmdan bir grup da, Ebu Talib'in gerçekten iman ettiğine tanıklık etmişlerdir. Şimdi onlardan bazı örnekleri aktarmak istiyoruz:
a) Cahil bir adam, Müminlerin Emiri Ali'nin (a.s) huzurunda, Ebu Talib hakkında çirkin bir ithamda bulununca, Imamın (a.s), yüzünde öfke belirtileri görüldüğü bir hâlde şöyle buyurdu:
"Sus! Allah ağzını kırsın. Muhammed'i peygamber olarak gönderen Allah'a yemin ederim ki, eğer babam (Ebu Talib) yeryüzündeki bütün günahkârlara şefaat etmek isterse, Allah kesinlikle onun şefaatini kabul eder."2
Başka bir yerde ise şöyle buyurmuştur:
"Allah'a andolsun ki Ebu Talib Abdumenaf b. Abdulmuttalib, mümin ve Müslüman idi, Kuryeş kâfirleri Haşimoğullan'na düşmanlık etmesinler diye imanını gizliyordu."3
İmam Ali'nin (a.s) bu sözleri, sadece Ebu Talib'in güçlü imanını teyit etmekle kalmamakta, hatta onun Al lah'm veli kullarmdan biri olduğunu ve Allah'm izniyle başkalarına şefaat edebileceğini ortaya koymaktadır.
1- Mücâdele, 22. ayet. Mümtehine, 1. ayet; Tevbe, 23. ayet ve Mâide, 54. ve 81. ayetler de bu anlama delâlet etmektedirler.
2- el-Hiiccet, s.24
3- age.
b) Ebuzer-i Gıfarî, Ebu Talib hakkında şöyle demiştir:
"Kendisinden başka ilâh olmayan Allah'a yemin olsun ki Ebu Talib, Müslüman olmadan dün-yadan göçmedi."1
c) Abbas b. Abdulmuttalib ve Ebu Bekir b. Ebî Ku-hafe'den de çeşitli senetlerle şöyle dedikleri rivayet edilmiştir:
"Ebu Talib, 'Lâ ilâhe illallah ve Muhammedün Resulullah' demeden dünyadan göçmedi."2
6- Ehlibeyt Açısından Ebu Talib
Bütün Ehlibeyt Imamlan, Ebu Talib'in güçlü imanını açıkça beyan etmişlerdir ve çeşitli münasebetlerde Hz. Peygamber'in bu fedakâr yardımcısını savunmuşlardır. Biz bunlardan sadece iki hususa değinmekle yetiniyoruz:
a) imam Muhammed Bâkır (a.s) şöyle buyurmuştur:
"Eğer Ebu Talib'in imam terazinin bir kefesine, bu insanlann imam da diğer kefesine bırakı-lacak olursa, Ebu Talib'in imanı ağır gelir."3
b) imam Cafer Sadik (a.s), Allah Resulü'nün (s.a.a) şöyle buyurduğunu nakletmektedir:
"Ashab-ı Kehf, (birtakim maslahatlardan dolayı) imanlanı gizleyip, kâfir olduklanı izhar ettiler. Allah da onlara iki kat mükafât verdi. Ebu Talib de, (bazi maslahatlardan dolayi) imanını ve Müslüman olduğunu gizleyip, şirki izhar etti. Allah da ona iki kat mükafât verdi."1
1- İbn-i Ebi'l-Hadid, Şerh-u Nehc'il-Belâğa, c.14, s.71, ikinci baski
2- el-Gadir, c.7, s.398, 3. baski, Beyrut, H. 1378, Vekî'in tefsirinden naklen
3- İbn-i Ebi'l-Hadid, Şerh-u Nehc'il-Belâğa, c.14, s.68, ikinci baski ve el-Hiiccet, s.18
Bütün bu söylenen delillerden, Ebu Talib'in aşağıdaki şu makamlara sahip olduğu açıkça anlaşılmaktadır:
1- Allah'a ve Hz. Peygamber'e güçlü bir iman
2- Allah Resulü'nü riyasız destekleme ve koruma ve İslâm yolunda fedakârlık gösterme
3- Hz. Peygamber'in yanında eşsiz bir sevgiye sahip olma
4- Allah nezdinde şefaat makamına sahip olma
Böylece onun hakkındaki çirkin ithamların temelsiz olduğu ortaya çıkmaktadır.
Yapılan açıklamalar ışığında iki gerçek aydınlığa kavuşmaktadır:
1- Ebu Talib'in imam, Allah Resulü (s.a.a), ashabi, Müminlerin Emiri ve Ehlibeyt İmamları tarafından kabul görmüştür.
2- Ebu Talib hakkında ileri sürülen yakışıksız ithamların hiçbir temeli ve dayanağı yoktur ve ithamlar, Ehlibeyt ve Ebu Talib Oğulları ile savaş hâlinde olan Ümeyyeoğulları ve Abbasoğullan'ndan bir grubun tahrikleriyle siyasî amaçlarla ortaya atılmıştır.
Şimdi Hz. Peygamber'in (s.a.a) o eşsiz yardımcısının şahsiyetini küçültmek için düşmanlarının sarıldığı ve "Zahzah Hadisi" diye meşhur olan rivayeti incelemeyi ve Kur'ân'ın ayetleri Hz. Peygamber'in (s.a.a) kesin sünneti ve selim aklın yol göstericiliği ışığında bu rivayetin temelsiz olduğunun delillerini ortaya koymayı uygun görüyoruz:
1- İbn-i Ebi'l-Hadid, Şerh-u Nehc'il-Belâğa, c.14, s.70, ikin-ci baskı ve el-Hüccet, s.17 ve 115
Zahzah Hadisi'nin Etüdü
Buharîve Muslim gibi bazı yazarlar, Süfyan b. Said-i Sevrî, Abdulmelik b. Umeyr, Abdulaziz b. Muhammed Deraverdî ve Leys b. Sa'd gibi ravilerden naklen aşağıdaki iki hadisi Hz. Peygamber'e isnat etmişlerdir:
a) "Ebu Talib'i ateş katmanları arasında gördüm ve onu bir zahzaha1 (çukura) naklettim."
b) "Belki kıyamet günü Ebu Talib'e şefaatim fayda verir de onu, derinliği incik kemiklerine kadar olmakla birlikte beynini kaynatan ateşten bir zahzaha (çukura) koyarlar."2
Gerçi daha önce açıkladığımız, Ebu Talib'in imanim ortaya koyan apaçık deliller ve sayısız hadisler ışığında bu büyük iftiranın (Zahzah Hadisi'nin) temelsizliği açık bir şekilde anlaşılmaktadır; lâkin konunun daha da açıklığa kavuşması için şimdi Zahzah Hadisi'ni iki açıdan incelemeye çalışacağız:
1- Hadisin senetlerinin temelsiz oluşu
2- Hadisin yüce Allah'ın Kitabı ve Hz. Peygamber'in (s.a.a) sünnetine aykırı oluşu
Zahzah Hadisi'ninSenetlerinin Temelsiz Oluşu
Daha önce de beyan edildiği üzere, Zahzah Hadisi'nin ravileri, Süfyan b. Said-i Sevrî, Abdulmelik b. Umeyr, Abdulaziz b. Muhammed Deraverdî ve Leys b. Sa'd'dir.
Şimdi muhaddislerin durumlanm inceleyen Ehli Sünnet ricalcilerinin bu konudaki sözlerine dayanarak bu şahısların durumunu araştıralım:
1- Zahzah, derinliği insan boyundan az olan çukur anlamındadır.
2- Sahih-i Buharî, c.5, Ebvab-u Menakıb, Bab-u Kıssat-i Ebî Talib, s.52, Mısır basimi ve c.8, Kitab'ul-Edeb, Bab-u Kunyet'il-Müşrik, s.46
a) Siifyan b. Said-i Sevrî
Ehlisünnet'in meşhur rical bilgini, Ebu Abdullah Muhammed b. Ahmed b. Osman Zehebî, Süfyan b. Said-i Sevrî hakkında şöyle diyor:
"Süfyan, zayıf ravilerden uydurma hadisleri naklederdi."1
Bu söz, Süfyan-ı Sevrî'nin zayıf ve meçhul kişilerden birçok hadis naklettiğini ve bu yüzden naklettiği hadislere itibar edilmeyeceğini açık bir şekilde ortaya koymaktadır.
b) Abdulmelik b. Umeyr
Zehebî, Abdulmelik b. Umeyr hakkında şöyle yazıyor:
"Ömrü uzadı ve hafızası bozuldu. Ebu Hatem, onun hakkında, 'Hafız değildir, hafıza gücü de-ğişmiştir' der. Ahmed b. Hanbel, onun hakkında, 'Abdulmelik b. Umeyr, zayıf ve çok yanlış ya-pan biridir.' der. Ibn-i Muin, 'Abdulmelik b. Umeyr, doğru olmayan hadisleri sahih olan hadis-lerle karıştırmıştır.' der. İbn-i Heraş, 'Şu'be, ondan razı değildi.' der. Kevsec de, Ahmed b. Han-bel'den, Abdulmelik b. Umeyr'i şiddetle zayıf saydığını nakleder."2
Bu sözlerden anlaşıldığı kadanyla Abdulmelik b. Umeyr, aşağıdaki sıfatlara sahip biriydi:
1- Hafızası zayıf ve unutkan.
2- Rical ilmi literatüründe zayıf, yani rivayetlerine itimat edilemez biri.
3- Çok yanlış yapan.
4- Doğru olmayan rivayetleri sahih rivayetlerle karıştıran.
1- Zehnebî Mizan'ul-İtidal, c.2, s.169, birinci baski, Beyrut, H. 1382
2- Mizan'ul-İtidal, c.2, s.660, birinci baski, Beyrut
Açıktır ki, sözü edilen bu sıfatlardan her biri, tek başına Abdulmelik b. Umeyr'in hadislerinin temelsiz olduğunu göstermeye yetmektedir. Kaldı ki bütün bu zaaf ve eksiklikler, onda bir arada toplanmıştır.
c) Abdulaziz b. Muhammed Deraverdî
Ehlisünnet'in rical alimleri onu, unutkan ve hafızası zayif bir kimse olarak kabul etmiş ve rivayetlerinin delil olarak gösterilemeyeceğini söylemişlerdir.
Ahmed b. Hanbel, Deraverdî hakkında şöyle diyor: "Hıfzından rivayet ettiği zaman temelsiz ve ilgisiz sözler söyler."1
Ebu Hatem de onun hakkında şöyle diyor:
"Onun rivayeti, delil olarak gösterilemez."2
Ebu Zeraa da, onu kötü hafızalı biri olarak tanıtmıştır.3
d) Leys b. Sa'd
Ehlisünnet'in rical âlimlerinin kitaplarına müracaat ettiğimizde, adı Leys olan bütün ravilerin tamnmayan, meçhul ve zayıf kimseler olduğunu ve naklettikleri hadislere itimat edilemeyeceğini görmekteyiz.4
Leys b. Sa'd da, bu zayif ve takvasiz kimselerden biri idi ki, hadis dinlemede ve kimlerden hadis rivayet etme hususunda titiz davranmazdi.
Yahya b. Muin onun hakkında şöyle diyor:
"Leys b. Sa'd, hem kendilerinden rivayet ettiği kimseler hususunda, hem de hadisi dinleme hususunda müsamahakâr davranan biri idi."5
1- age. s.634
2- age.
3- age.
4- Mizan'ul-İtidal, c.3, s.420-423 birinci baski, Beyrut
5- age. s.423
Nebati de, onu zayıf kimselerden saymıştır ve adma sadece zayıf ravileri tanıttığı "et-Tezlil Ale'l-Kâmil" adlı kitabında yer vermiştir.1
Bütün bu söylenenlerden, açıkça, Zahzah Hadisi'nin asıl ravilerinin, son derece zayif kimseler olduklan ve onlara itimat etmenin mümkün olmadığı ortaya çıkmaktadır.
Zahzah Hadisi'nin Metni, Kitap ve Sünnete Aykırıdır
Zahzah Hadisi'ne göre, Allah Resulü, Ebu Talib'i ateş yığınları arasından a test en bir çukura naklederek azabının hafiflemesine sebep olmuş veya kıyamet günü ona şefaat etmeyi arzu etmiştir. Oysa Kur'ân-ı Kerim ve Hz. Peygamber'in sahih sünnetine göre, azabın hafiflemesi ve Hz. Peygamber'in şefaati, sadece müminler ve Müslümanlar hakkında geçerlidir. Dolayısıyla da eğer Ebu Talip kâfir olsaydı, Hz. Peygamber (s.a.a) onun azabim hafifletemez veya ona şefaatte bulunamazdı. Böylece Ebu Talib'in kâfir olduğunu söyleyenler açısından da Zahzah Hadisi'nin içeriğinin temelsiz olduğu ortaya çıkmaktadır.
Şimdi bu konunun Allah'm Kitabi ve Peygamber'in (s.a.a) sünnetindeki apaçık delillerini birlikte gözden geçirelim.
a) Kur'a-i Kerim, bu hususta şöyle buyuruyor:
"Kâfirlere cehennem ateşi vardır. (Orada) ne ölümlerine hükmedilir ki ölsünler, ne de kendilerinden cehennemin azabı hafifletilir. İşte her kâfiri böyle cezalandırırız."2
b) Hz. Peygamber'in (s.a.a) sünneti de, kâfirler için şefaatin söz konusu olmadığını bildirmektedir. Nitekim Ebuzer-i Gıfarî, Allah Resulü'nden (s.a.a) şöyle rivayet etmiştir:
1- Şeyh'ul-Ebtah, s.75 ve Mizan'ul-İtidal, c.3, s.423
2- Fâtır, 36
"Benim şefaatim, ümmetimden Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmayanlara ulaşacaktır."
0 hâlde, Ebu Talib'in kâfir olduğunu söyleyenlerin naklettiği Zahzah Hadisi'nin metni de temelsizdir, esastan yoksundur ve de Kitap ve sünnete aykırıdır.
Sonuç
Bütün bu söylenenler ışığında Zahzah Hadisi'nin, hem senet açısından, hem de metin ve içerik açısından temelsiz ve itibardan yoksun olduğu ve delil olarak gös-terilemeyeceği açık birşekilde ortaya cikmaktadir.
Böylece Ebu Talib'in güçlü imanını lekelemek için sığınılan en güçlü kale yıkılmış oluyor ve Hz. Peygamber-'in (s.a.a) sadık dostu Kureyş Mümini'nin nuranî yüzü ortaya çıkıyor.