IQNA

Düşünce ve Bilgi

Rüşdi'ye ödül, İslam'a hakarettir!

6:47 - July 03, 2007
Haber kodu: 1558981
Hint asıllı İngiliz yazar Salman Rüşdi'nin İngiltere'nin resmî yetkilileri tarafından "şövalye" nişanı ile ödüllendirilmesinin yol açtığı reaksiyonlar uluslararası gündemde yerini koruyarak devam ediyor.
Hint asıllı İngiliz yazar Salman Rüşdi'nin İngiltere'nin resmî yetkilileri tarafından "şövalye" nişanı ile ödüllendirilmesinin yol açtığı reaksiyonlar uluslararası gündemde yerini koruyarak devam ediyor. Yayınlarındaki "İslâm karşıtlığı" ile bilinen bu yazarı Tony Blair hükümetinin giderayak mükafatlandırması İslâm dünyasında sert protestolara yol açtı.



Endonezya'dan Pakistan'a İran'a ve İngiltere'nin kendi vatandaşı Müslüman topluluklarına kadar pek çok resmî ve gönüllü kuruluş Salman Rüşdi'ye verilen "asalet unvanı"nı Müslümanlara karşı bir "hiçe sayma", saygı dışı bir hareket olarak yorumladı. Türk kamuoyunda da bu yersiz ödüllendirme, haklı olarak şaşkınlık, üzüntü ve acı bir burukluk hissi yaratmıştır.

Bütün dünyada bilindiği gibi, yazar S. Rüşdi daha önce yayınladığı "Şeytan Ayetleri" başlıklı kitabında dinimiz İslâm'a, onun Yüce Peygamberi Hazreti Muhammed'e ve kutsal kitabımız Kur'an-ı Kerim'e, asla kabul edilemez iftiralar atmış, aşağılayıcı ifadeler kullanmış ve hakaretlerde bulunmuştur. Bu tahkir edici kitabıyla dünyadaki bütün Müslümanları tahkir eden Rüşdi, bu saldırgan tutumunu bugüne kadar sürdürmüş, herhangi bir özür jestinde bulunmadığı gibi Danimarka'daki "karikatür krizi"nde de İslâm'a ve Yüce Peygamberimiz'e karşı düşmanca görüşlerini sürdürmüştür.

Dünya kamuoyunda bir "İslâm korkusu" (İslâma-fobiya) yaratıp bunu yaygınlaştırma çabaları münferit bir girişim olarak nitelendirilemez. Nitekim Sovyetler Birliği'nde "Bolşeviklik" rejimi yıkılıp komünizm ideolojisi tasfiye sürecine, 1990'ların başlarında girdiği dönemde, toplumdaki statülerini "bir düşman edinmek ve ona karşı mücadeleye" başlamak stratejisine dayandırmış olanlar "İslâm"ı hedef alarak göstermek istemişlerdir. Bunun en çarpıcı örneklerinden birisi de o tarihlerde NATO genel sekreteri bulunan eski Belçikalı Bakan Willy Clause'un aynı anlayış paralelinde "Artık komünizmi yendik, tasfiye oluyor; şimdiki hedefimiz İslâm'la mücadeledir." şeklindeki açık beyanı bunu açıkça dillendiren bir okumadır. Bizzat NATO içinde sert protestolara yol açan bu fikir ve beyan teşkilatça reddedilmiş ve genel sekreter görevini bırakmak zorunda kalmıştır.

İslam'a karşı yapılan büyük kötülük...

NATO'nun bu sağlıklı, yerinde kararına rağmen bazı siyaset ve medya odakları dünya kamuoyunda bir "İslâm korkusu" (İslâma-fobiya) yaymaya devam etmişlerdir. Bu çevreler dünyanın herhangi bir yerinde görülen terör olaylarını İslâm'la ve Müslümanlarla aynileştirmek çabalarını sürdürmüşlerdir. Böylece insanların zihninde "terör" ve "İslâm"ı eş değer göstermeye bunu küresel bir platforma taşımaya göyret göstermişlerdir. Bunun sonuçlarından birisi de pek çok Batı ülkesinde yerleşmiş olan veya seyahat eden Müslümanlara karşı ayırıcı sert davranış ve uygulamaların artmaya başlaması olmuştur.

Bu olumsuz ve kötü sonuçlar doğuracak durumu ortadan kaldırmak için Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Parlamenterler Asamblesi'nin (AGİT-PA) Berlin'de, Alman Federal Meclisi'nde bir süre önce yapılan genel toplantısında başkanlığını yaptığım "Türk Parlamenter Heyeti" bir teklif götürerek insanlık dışı terör olaylarının hiçbir din ve milliyetle irtibatlanmayacağını, bütün din ve kutsal inançların terörü reddettiğinin karara bağlanmasını istemiştir. Türkiye'nin bu görüşü ittifakla desteklenmiş ve müteakibinde Viyana'daki AGİT ülkeleri resmî temsilcileri "İslâm karşıtlığı ile mücadele" biriminin kurularak başkanlığına tecrübeli, değerli bir Türk diplomatının, Büyükelçi Ömür Orkun'un getirilmesini kabul etmişlerdir. Bütün bu uluslararası gelişmelerde İngiltere resmî temsilcileri olumlu katkılarda bulunmuşlardır. Şimdi ise yazar Salman Rüşdi'ye, İslâm'a karşı tahkir edici eser ve beyanları ortada dururken, "asaleti" simgeleyen bir unvan verilmesi AGİT kararlarına tamamen aykırıdır.

İngiltere derhal özür dilemeli

Sayın Tony Blair hükümeti zamanında resmî ilgililer tarafından alınan bu "skandalı ödüllendirme" kararı bizzat İngiliz Müslüman topluluğun sözcüleri tarafından da tepkiyle karşılandı. Değerli dostum, İngiltere Lordlar Kamarası üyesi Lord Ahmet'in bu konumdaki görüşünü bir örnek olarak aşağıda zikretmek isterim: "Rüşdi'ye asalet unvanı verilmesine derin bir tepki duyuyorum. Çünkü bu unvana Hindistan'da doğmuş, İngiltere'de sorunlara neden olmuş ve şu anda Amerika'da yaşayan Rüşdi'den çok daha fazla layık olan harika yazarlarımız var. Rüşdi'nin bu ülkede yaptığı tek şey İngiliz vergi mükelleflerine muazzam miktarda paraya mal olması, toplulukları birbirine düşürmesi ve Müslümanlara yönelik nefreti körüklemek olmuştur. Bu yüzden de kendisine verilen şövalyelik unvanını hiçbir şekilde hak etmemiştir."

Aziz kardeşim Lord Ahmet'in hemen yukarıdaki beyanları öyle inanıyorum ki dünyadaki bütün Müslümanların hislerine tercüman olmaktadır. Birleşmiş Milletler'in bir önceki Genel Sekreteri Sayın Kofi Annan'ın en yerinde icraatlarından birisi de hiç şüphesiz İslâm ve Hıristiyan dinlerinin kültür, medeniyet ve zamanımızdaki ilişkileri arasında anlayışı, uyumu ve uzlaşmayı sağlayıcı mekanizmayı tesis etmeye dönük medeniyetler ittifakını öngören örnek çalışmasıdır. Bu ittifakın iki önde ismi İspanya Başbakanı Sayın Zapatero ile Sayın Erdoğan'ın bu aşamada politika üretmeleri önem arzeder. Halen dünyanın her yerindeki Müslümanların maşeri vicdanını rahatsız eden ve reaksiyonların ortaya çıktığı ve her iki ülkenin dostu olan İngiltere'ye karşı doğmuş olan tepkiyi başbakanların görmemiş gibi davranmaları, sessizliği tercih etmeleri isabetli değildir. Yanlışlıklar düzeltilmesine yeni başka yanlışlıklara yol açar. Kısacası dostça halledilmeyen hatalar düşmanca davranışları doğurabiliyor. Erdoğan ve Zapatero'ya düşen görev, yanlışlığın çözümü ve tepkilerin durdurulmasıdır.

İngiltere'nin yeni Başbakanı G. Brown bu meselenin çözümünü sağlayabilir. Yanlış olarak verilen asalet unvanının iptalinin de alternatifi mevcuttur. Bunca rahatsızlıklara yol açmış bulunan yazar Salman Rüşdi seneler önce yaptığı menfi beyanları şimdi tasrih ve tashih etmeye ikna edilebilir. Yani yeni bir yorumla bu düşmanca sözler düzeltilebilir. Kendisine 2007 yılında verilen "asalet" unvanına, 1988'deki sözlerini hiçbir komplekse kapılmadan düzeltmesi, layık olabileceğini göstermiş olur. Blair de son icraatlarının birisiyle "günah keçisi" olmaktan kurtulur. İthamlar ve inatlaşmaları terk edip dostlukları pekiştirelim.


PROF. DR. NEVZAT YALÇINTAŞ
Zaman
captcha