Ayetullah El-Uzma Cafer Subhani, sinirli, şiddet yanlısı ve sırf Şia olmayı günah bilen Vahhabilere, mülayim, güler yüz, tevazulu, tatlı dille, sabırlı ve sebatlı davranıyordu. Bu yüce âlim, taassupsuz, fıtri, akli, ilmi ve güçlü mantığıyla Vahhabi makamlara isteklerini kabullendiriyordu.
İran Kur’an Haber Ajansı İKNA muhabirinin, Uluslararası Kur’an karisi ve Hz Abdul-Azim Hasani genel ve uluslararası ilişkiler muavini “Abbas Selimi” ile Ayetullah Subhani’nin denetimi altında gönderilen ilk Kur’an kervanının vahiy topraklarına sefer etmeleri konusundaki röportajında: Sözlerimin başında, İran İslam cumhuriyeti halkının Kur’an ve Ehli Beyt aleyhim us selama büyük ilgi duyduğunu belirtmek isterim, dedi.
“Abbas Selimi” sözlerinin devamında: gönderilen heyetin Arabistan topraklarına vardıkları zaman, Kur’an-ı tilavet etmemiz için münasip bir ortam oluştu; ama Mescid-ül Haram ve mescidi Nebi görevlileri bu münasip ortamı kullanmamızı engelledi. Bu esnada Ayetullah El-Uzma Cafer Subhani ilk tedbiri, herkesin gece saat 1-00 de mescidin ayrı ayrı köşelerinde Kur’an-ı kıraat etmek oldu. Unutmadan şunu da belirteyim ki; Peygamberimizin sallallahu aleyhi ve alih mescidinde Medineli üstat tarafından Kur’an kıratı halkası oluşturulmuştu ve İranlı karilere okuma izni vermiyordu. Önyargılı bir şekilde bizim Kur’an kıraat etmediğimizi düşünüyordu ve bizim ülke karileri Kur’an-ı tilavet ettiği zaman şaşırıyorlardı. Bizim heyetin tertil ve tahkik makamlarında Kur’an-ı tilavet etmeye başladığında afallamışlardı. Özet olarak Ayetullah El-Uzma Cafer Subhani’nin tedbiri ile ilk defa Şia’lar tarafından Peygamberimizin sallallahu aleyhi ve alih mescidinde Kur’an kıratı halkaları oluşturulduğuna şahit olduk.
Uluslararası Kur’an karisi röportajının devamında: Bu olayın aynısı Mekke şehrinde ve Mescidi Haram’da da polis ve görevli yetkililerle karşılaştık, ama bizim kıratımızı dinledikten sonra aralıksız toplantılarımıza katılıyorlardı. İşin en ilginç yanı farlı ülke Müslümanlarının, bizim Kur’an kıratı halkalarının yanına yaklaşınca, şaşkın bir şekilde bize bakıp etkilenmeleri ve siz hangi Arap ülkesindensiniz diye sormalarıydı. İranlı olduğumuzu söyleyince inanmıyorlardı ve bizim Tunus, Yemen yâda Arap dilli Afrika ülkelerinden olduğumuzu söylüyorlardı.
“Abbas Selimi” sözlerinin devamında: Bu tür toplantı ve kıraat halkalarının oluşturulması, onların üstat ve karilerinin huzurunda Kur’an-i toplantıların düzenlenmesi için Mekke şehrinde bulunan “Ebi ibni Ke’ab” medresesine davet edilmemize neden oldu. Ayetullah El-Uzma Cafer Subhani bu toplantıları kullanarak ilmi beyanıyla Şia aleyhtarı asılsız sözleri cevapladı. Aynı grup Medine’de bulunan “Nuhavile” Şia’ları içinde Kur’an toplantısı düzenledi. Bu Şia’lar çok zor şartlar altında hayatlarını sürdürmekte ve İranlı Şiaları görünce kalplerindeki nur bir daha hayat buldu. Sonuç olarak bu toplantılar, 1- İran’ın Kur’an-ı tanışıklığı olmadığı sözlerine karşı cevap olması 2- bu grup bir sonraki grupların Kur’an tilaveti yapmaları için bu mukaddes mekânlara gelebilmelerinin önünü açtığından dolayı, çok faydalı olduğunu dile getirdi.
Uluslararası Kur’an karisi ve Hz Abdul-Azim Hasani genel ve uluslararası ilişkiler muavini “Abbas Selimi” sözlerinin sonunda: Yanımızdan geçen Hacılar bir müddet sessizce yanımızda oturduktan sonra gözlerinden yaşlar akmaya başlıyordu ve toplantının sona ermesinden sonra üstat “Muhammedi’nin” “Allah’ım kalplerimizi Kur’an nuruyla nurlandır” duasını etmesiyle hacılar bütün karileri kucaklayarak dua isteğinde bulunuyorlardı. Bu İranlı Şia kervanının orada bulunması Mekke ve Medineli Şiaları sevindirdi. Netice olarak Kur’an Şia’lar arasında vahdet ve birliğin oluşmasına sebep olmasının yanı sıra İslam ümmeti vahdeti ve birliğinin oluşmasına da neden olur.
403552