IQNA - Kitap,
kütüphane ve kitap dostlarına dair yazdığı eserlerle tanınan Arjantinli usta
denemeci Alberto Manguel'in Geceleyin Kütüphane'sinden aklımda kalan bir cümle:
"Her aşk gibi kütüphane aşkının da öğrenilmesi gerekir.”
Malumunuz, şu mübarek günlerde iftarla sahur arası pek kısa. Hele sizde benim
gibi iftardan sonra üzerine bir rehavet çökenlerdensiniz vay halinize!
İftarı sahura bağlamanın en güzel yollarından biri okumak.
Uzun zamandır niyetlenip de işten güçten bir türlü vakit bulamadığınız bir
kitap vardır ya da yeniden okumayı planlayıp geniş bir zaman beklediğiniz bir
kitap.
Hacca niyet kütüphaneye
kısmet
9. yüzyılda Hacca niyet edip yollara düşen Horasanlı astronomi âlimi Ebu Maşer
el-Müneccim, daha evvelden medhüsenasını işittiği Bağdat yakınlarındanki
"Hizânetü'l-hikme” adlı kütüphaneye uğrar. Bilhassa felsefe ve astronomi
kitapları açısından oldukça zengin bir koleksiyona sahip kütüphanede
araştırmalara dalar âlimimiz. Okur, yazar, çizer, notlar alır… Öyle bir dalar
ki çalışmaya, Hacca gidemeden oracıkta, kütüphanede vefat eder.
Ünlü Abbasi Halifesi Mütevekkil'in kâtibi ve başmüşaviri olan Türk asıllı Feth
bin Hakan da neredeyse her yerde kitap okuyan bir edip ve şairdi. Halife ile
yaptığı görüşmeler esnasında bile, bir fırsatını bulduğunda cübbesinin yeninden
çıkardığı kitabı okurmuş. Devrin âlimleri, onun kütüphanesini "Hiçbir
kütüphanede bu kadar çok, bu kadar güzel eser görmedim” diyerek övmüşlerdir.
Bende para Allah'a şükür
çok!
İslam medeniyetinin ilim ve kültür alanında altın çağını yaşadığı Endülüs'te
kütüphaneler ve kitap ticareti önemli bir yer tutuyordu. Doğu dünyasından
getirilen elyazmaları, Kurtuba'dan İşbiliye'ye, Tuleytula'dan Gırnata'ya kadar
İspanya'daki büyük şehirlerin çarşılarında satılıyordu.
Bu dönemde Endülüs'te "kütüphane aşkı” dışında, insanları kitap toplamaya
yönelten bir başka saik daha vardı: Moda.
Evet, devrin soylu zenginleri müzayedelere katılıyor ve nadide eserleri, fiyatı
hiç önemli değil, zengin koleksiyonlarını oluşturuyorlardı.
Dönemin ulemasından Hadramî'nin başından geçen bir olay bu kitap modasının
geldiği noktayı göstermesi bakımından gayet ilginç:
"Kurtuba'da bulunduğum sırada kitapçılar çarşısına gider aramakta olduğum bir
kitabı elde etmeye çalışırdım. Nihayet bir gün bu eserin güzel yazılı ve ciltli
bir nüshasına rastladım ve çok sevindim. Müzayede başlayınca fiyatını artırmaya
başladım. Ancak her artırmamın sonunda tellal tekrar bana artırılmış bir
fiyatla geri dönüyordu. Artık kitap değerini çoktan aşmıştı. Tellala dönerek bu
kitabı değerinin üzerine çıkaranı bana göstermesini istedim. Üzerinde değerli
elbiseler olan bir adamı işaret etti. O şahsa yaklaşarak, 'Allah mertebenizi
yüceltsin ey aziz fakih! Eğer bu kitabı ille de almak istiyorsanız ben
çekileyim. Zira kitap değerinin çok üzerine çıktı,' dedim. Bana dönerek, 'Ben
din bilgini değilim, kitabın neye dâir olduğunu da bilmiyorum. Ancak bir
kütüphane kurdum ve bu kütüphaneyle şehrin soyluları arasında ün yapmak
istiyorum. Kitaplarımın arasında tam da bu kitabın sığacağı kadar bir boşluk
kaldı. Cildinin ve yazısının güzelliğini görünce fiyatına aldırmadan bu kitabı
almak istedim. Bende para Allah'a şükür çok,' dedi.”
Bu cevap Hadramî çok kızdırmış olacak ki şöyle cevap vermiş bu zengin soyluya:
"Evet para senin gibilerde var. Allah cevizi dişi olmayana veriyor. Bu kitapta
ne olduğunu bilen ve ondan istifade etmek isteyen ben ama benim param yok.”
Yukarıda verdiğim örnekler, İslam dünyasındaki kitap müptelalarından sadece
birkaçı… Ayrıntılı bilgi almak isteyenler Erünsal Hoca'nın kitaplarına müracaat
edebilir.
Yeni Şafak