Beklenen gün
geldi, daha yapım aşamasında tartışmalara konu olan Mecid Mecidi'nin yeni filmi
'Hz. Muhammed: Allah'ın Elçisi', dün vizyona girdi. Konusu itibariyle İslam
dünyasının yakından takip ettiği filmi sinema çevreleri de merakla bekliyordu.
40 milyonu bulan devasa prodüksiyonu, Suudi Arabistan ve Mısır'da konan
yasaklar, Akkad'ın 'Çağrı'sına yapılan vurgular ve son olarak filmin İran adına
Oscar'a aday gösterilmesi ilgiyi doruğa çıkardı. Diyanet İşleri Başkanlığı ve
Prof. Dr. Hayrettin Karaman'ın olumlu görüş bildirmesiyle Türkiye'de gösterime
giren 'Hz. Muhammed: Allah'ın Elçisi', Hz. Muhammed'in hayatını konu eden
Mecidi üçlemesinin ilk filmi. Cennetin Çocukları, Cennetin Rengi, Baran ve
Serçelerin Şarkısı gibi unutulmaz filmleriyle tüm dünyada büyük beğeni toplayan
yönetmen Mecid Mecidi, Hz. Muhammed'in hayatını da adeta bu çizgiyi devam
ettirircesine çocukluk üzerinden ele almaya başlamış. Usta yönetmen, Fil
Vakası, Hz. Muhammed'in doğumu, çocukluğu ve ilk gençlik yıllarından nübüvvete
uzanan olayları, klasik İslam kaynaklarına yaslandırarak 3 saatlik bir görsel
yolculuğa dönüştürüyor.
DÜNYA ÖLÇEĞİNDE BİR YAPIM
Görüntü yönetimindeki başarısı ve Mecidi'nin estetik olgunluğunu yansıtan şık
kadraj, geçiş ve planların yanı sıra, ustalıklı görsel efektleriyle dikkat
çeken film, günümüz dünya standartlarının üzerine çıkmayı başarıyor. Oscar
ödüllü Hintli müzisyen A. R. Rahman'ın müzikleri ve gerçekliğe uygun biçimde
oluşturulan etkileyici atmosferi, seyirciyi büyülü bir yolculuğa çıkarıyor.
Mecid Mecidi, Fil Hadisesi başta olmak üzere Hz. Peygamber'in doğumu ve kimi
mucize sahnelerinde yalnızca minimalist tarzda değil ana akım yapımlarda da
büyük bir yönetmen olduğunu kanıtlamış.
ANCAK BU KADAR HASSAS OLUNUR
Gelelim filmin tartışma konusu olan Hz. Peygamber'in temsili ve olayların
tarihsel gerçekliği meselelerine. Şunu kesin bir dille ifade edelim ki, Mecid
Mecidi bir sinemacının gösterebileceği en yüksek hassasiyeti göstererek İslam
inancının 'tüm anlayışlarını' gözeterek ortak bir dil yakalamayı başarmış.
İslam'ın sahih kaynaklarına aykırı tek bir bilgi barındırmayan film,
sahneleriyle de bu bilgilere sadık kalmış. Hz. Muhammed'in gösterilmesi
mevzusunda aynı itidalli tavrı sürdüren yönetmen çocukluk ve gençlik yıllarını
yüzünü göstermeden, sesi duyurmadan temsil sorununu büyük ölçüde çözüyor.
Temsili karakterin yüzü gösterilmiyor, sözleri altyazı ile veriliyor. Filmin
jeneriğinde temsili canlandıran oyuncuların isimlerine dahi yer verilmiyor. Hal
böyle iken temsil mevzusundan yola çıkarak filme ve yönetmene ağır suçlamalarda
bulunmak izahı mümkün bir durum değil. Aynı çevrelerin her yıl Ramazan ayında
ekranlarda boy gösteren ve diğer peygamberlerin konu edildiği film ve dizilere
bu tarzdan bir temsil itirazı yapmaması da ayrı bir tartışma konusu.
ELEŞTİRİLER HAKKANİYETSİZ
Yönetmen filmde hemen her sahnesini klasik siyer kitaplarına yaslamış. Filmde
amcası Ebu Talip'in öne çıkarılarak Şii anlayışın vurgulandığı, Ebu Talip'in
Hz. Peygamber'e olan desteğinin abartıldığı yönündeki yorumlar siyer okuma
noktasındaki eksikliği gösteriyor. Zira ilk siyer kaynağı olarak anılan İbn-i
İshak'ın meşhur Siyer'i ile İbn-i Kesir, Taberi, İbn-i Sad gibi Ehli Sünnet'in
başucu kaynakları Ebu Talip'in Hz. Peygamber'i cansiperane biçimde koruduğu ve
yeğeni için hayatını defalarca tehlikeye attığı olaylarla doludur. Öte yandan
mucize sahneleri noktasında lirik bir üslubun tercih edildiği doğrudur ve bunun
isabetli olup olmadığı tartışmaya açıktır. Ancak İslam tarihi kaynaklarında Hz.
Peygamber'e atfedilen sayısız mucizevi olay kayıtlı iken Mecidi'nin bunların
yalnızca bir kısmını filme konu etmesi neden sorun teşkil ediyor, anlamak
mümkün değil. Bununla birlikte filmi İslamofobi'ye bir cevap olarak
planladığını söyleyen yönetmen Hz. Peygamber'in kölelik, kız çocuklarının diri
diri gömülmesi, kadın hakları, inanç ve fikir hürriyeti, hayvan hakları, sosyal
adalet ve merhamet gibi çağımızın en önemli sorunlarını çarpıcı sahne ve
diyaloglarla aktarmayı başarmış ve bu yönüyle vaadini yerine getirmiş.
Dolayısıyla filmi Şii propagandası olarak yorumlamak ya da temsil meselesi
nedeniyle ağır ithamlarda bulunmak hakkaniyetle uyuşmaz. Hz. Peygamber'e
duyduğu muhabbeti herkesçe bilinen, nebevi mesajları tüm sinemasına incelikli
biçimde işleyen, her konuşması, her açıklaması Hz. Peygamber'e duyduğu sevgi ve
bağlılığı yansıtan bir yönetmeni peygambere saygısızlık ya da düşmanlıkla
suçlamak zulümdür.
Yeni Şafak