El Cezire sitesinin haberine göre, ISICSO ve UNESCO tarafından Dünya Mirası Listesi'ne alınan Afganistan'daki Jam Minaresinin tarihi milattan önce altıncı yüzyıla kadar uzanıyor.
Afganistan'ın batısındaki Gur Eyaleti Bilgi ve Kültür Dairesi'ne göre, Afganistan'ın batı illerini bu ay sarsan deprem, kar ve yağmur nedeniyle Jam Minaresi çökme tehlikesiyle karşı karşıya.
Abdullahi Zaim, "UNESCO, Jam minaresini onarmak için ciddi adımlar atmazsa çöküşünü görürüz ve bu dünya için büyük bir utançtır" dedi.
Tarihi bir eserin ihmali
Afgan yetkililer şöyle söyledi: UNESCO daha önce minareyi onarmak için 2 milyon dolar ayırmıştı, ancak önceki hükümet Gur'da çalışmaya başlamayı kabul eden yabancı uzmanlara güvenlik ve koruma sağlayamadı ve şimdi Taliban UNESCO ve tarihi eserlere sahip çıkan uluslararası kuruluşlar Jam Minaresi'nin yıkılmasını engellemeli çünkü son 20 yılda Jam Minaresini korumak için hiçbir şey yapılmadı.
Jam Minaresi, 2002 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne alınan dünyanın en eski tuğla, alçı ve çini minarelerinden biridir.
Jam Minaresi, Afganistan'da 2020 yılında ISESCO tarafından İslami miras alanı olarak sınıflandırılan ilk kültürel miras alanı ve Hindistan'da tuğladan inşa edilen "Qutb Minar"dan sonra dünyanın en yüksek ikinci tarihi minaresidir. 65 metre yüksekliğindeki bu minare, Gur ilindeki ünlü Hari Nehri yakınında bulunur ve MS 1190 yılında Sultan Gıyaseddin Guri döneminde inşa edilmiştir.
Bu minare, karmaşık tuğla, alçı ve sırlı çini süslemelere sahiptir ve Kufi yazı ve geometrik desenler ile Kur’an'dan ayetler içermektedir.
Jam minaresi sekiz kenardan oluşmakta olup, kenarlarında Kufi yazısı, el yazmaları, geometrik desenler ve süslemeler ile Kur’an ayetleri de dahil olmak üzere Arapça yazıtlar içeren bir sayfa bulunmaktadır.
Minarenin dibinde, metni daire içinde başlayan ve "Meryem Suresi"nden 976 kelime içeren uzun kitabeler vardır. Daha sonra şehadet kelimesi kutsal ayet ve son sayfada Kufi yazısıyla "Al-Sultan Azam Gıyaseddin Guri" yazılıdır.
Afgan arkeolog Amra Han Mesudi, Al Jazeera Net'e şunları söyledi: Zamanın geçmesi ve gereken önemin verilmemesi nedeniyle, yazılı metinlerin çoğu, Kufi yazıyla güzel bir üslupla yazılmış satırlar artık okunamayacak kadar kaybolmuştur.