IQNA

Kur'an'dan uzak kalmak

20:52 - May 31, 2022
Haber kodu: 3476325
Furkan Suresi 30. ayetinde şöyle buyurulur: "Peygamber, 'Ey Rabbim! Kavmim şu Kur'an'ı terk edilmiş bir şey hâline getirdi'dedi."

Furkan Suresi 30. ayetinde şöyle buyurulur: "Peygamber, ‘Ey Rabbim! Kavmim şu Kur'an'ı terk edilmiş bir şey hâline getirdi' dedi."

Bu ayet-i kerime, Hz. Peygamber’in (s.a.a) şikâyetlerinden birini nakletmektedir. Hz. Peygamber (s.a.a) âlemlere rahmet olarak gönderildiğinden beddua da etmemiştir.

İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur:

“Namazda Kur’an ayetlerini okumamızın bir delili de, Kur’an’ın mehcuriyetten (terk edilmekten) çıkarılması içindir.”

Rivayetlerde şöyle geçmiştir:

“Her gün Kur’an’dan 50 ayet kıraat ediniz ve hedefiniz son sureye  bir an önce  ulaşmak olmamalıdır. Yavaş okuyunuz ve kalbinizi Kur’an tilavetiyle harekete geçiriniz. Gece karanlığında çaresiz kalmış gibi fitneler üzerinize geldiği vakit, Kur’an’a sığının.”

Bazı büyüklerin Kur’an’ın mehcuriyeti hakkındaki görüşlerini nakletmeyi uygun görüyorum:

a) Molla Sadra ‘Vakıa Suresi’ tefsirinin mukaddimesinde şöyle der:

“Birçok hikmet sahibi hekimin kitaplarını mütalaa ettikten sonra kendimi önemli biri gibi görme yanılgısına sahip olduğumu gördüm. Ancak basiretimin biraz açılmasıyla gerçek ilimler hususunda yetersiz olduğumu anladım. Ömrümün sonlarında Kur’an ayetleri ve Hz. Peygamber’in (s.a.a) Ehl-i Beyt’inin (a.s) rivayetlerini daha dikkatli tahkik etmeyi gerekli gördüm. İşlerimin bir esasa dayanmadığına itminanım oldu. Çünkü ömrümün sonuna kadar nurun olduğu yerde değil gölgesinde durmuş idim. Bu pişmanlığımdan ötürü ateşlendim, kalbim kendini alevin içinde buldu. İlahi rahmet elimden tuttu ve beni Kur’an’ın sırrıyla aşina eyledi. Kur’an üzerinde dakik düşünmeye ve tefsir yapmaya başladım. Vahiy evinin kapısını çaldım. Kapılar ardına kadar açıldı ve perdeler sonuna kadar çekildi. Ve meleklerin bana hitaben şöyle dediklerini duydum: “Cennete vardıklarında oranın kapıları açılır ve cennet bekçileri onlara şöyle der:

“…Selâm olsun size! Tertemiz oldunuz. Haydi, ebedî kalmak üzere buraya girin.”

b) Feyzi Kaşanî şöyle der:

“Onca kitap ve risale yazdım, araştırmalar yaptım, ancak onca ilimde derdime çare olacak ve ateşimi söndürecek bir şey bulamadım. Kendimden korktum ve önümde bulunanlardan sıyrılarak Allah’a yöneldim. Allah da beni içsel yollarla Kur’an ve hadise hidayet etti.”

c) İmam Humeynî bir konuşmasında ömrünün tamamını Kur’an yolunda geçirmediği için müteessif olduğunu söylemiştir. İlim havzalarına ve üniversitelere, Kur’an’ın ve çeşitli boyutlarının yüksek bir amaçla tüm bölümlerde temel kabul edilmesini tavsiye etmiştir. Böylelikle ömürlerinin sonlarına geldiklerinde gençlik dönemleri için teessüf etmemiş olurlar.

Ayette geçen ‘mehcura’ kelimesinin kökü olan ‘hicr’ kelimesi; dilin ve kalbin şamil olduğu bedenin amelden uzaklaşmasıdır.

İnsan ve semavi kitap arasındaki ilişkinin daimi ve her boyutta olması gerekir. Zira ‘hicr’ kelimesi insanın ilişkide olduğu şey hakkında kullanılır.

Öyleyse Kur’an’ı mehcuriyetten çıkarabilmek için ciddi gayret içinde olmalıyız. Ve Kur’an’ı hayatın tüm boyutlarında, ilmi ve ameli eksene yerleştirmeliyiz. Böylelikle aziz İslam Peygamberi’nin (s.a.a) rızasını kazanmış olabilelim.

Kur’an’ı okumamak, Kur’an’dan başka bir şeyi Kur’an’a tercih etmek, O’nu hayatın eksenine yerleştirmemek, üzerinde dikkatlice düşünmemek, başkalarına öğretmemek ve O’nunla amel etmemek, Kur’an’ın mehcuriyetinin mısdaklarındandır. Hatta Kur’an’ı öğrenip de bir kenara bırakan, okumayan ve görmezlikten gelen kimse de Kur’an’ı mahcur etmiş, kendisinden uzaklaştırmış olur.

Kaynak: Ehlibeyt Alimleri Derneği

captcha