Ali Rıza Honani İran’ın düzenli kan bağışçılarından biri. İran İslam İnkılabı’nın başlangıcında 14 yaşında olan Honani o zamandan itibaren düzenli olarak kan veriyor.
Şimdi ise 57 yaşında olan Ali Rıza Honani ile 14 Haziran Dünya Kan Bağışçıları Günü münasebetiyle IQNA Haber Ajansı olarak bir röportaj gerçekleştirdik.
İşte insan hayatını kurtarmak için kan bağışlayanların ödüllendirildiği Dünya Kan Bağışçıları Günü’nde övgüye layık olan fedakar isimlerden biri Ali Rıza Honani ile gerçekleştirdiğimiz röportaj...
IQNA: İlk kez kan vermeye ne zaman ve nasıl başladınız?
İlk olarak 10 Şubat 1978’de kan verdim. O yıllarda babamın evi Behrami Hastanesi’nin yanındaydı. Bu hastane Yeni Tahran Caddesi ya da diğer bir adıyla Demavend Caddesi’ne en yakın hastaneydi. Burası inkılap’tan önce en fazla çatışmanın yaşandığı bölgeydi. Dolayısıyla mermilerin isabet ettiği yaralıların çoğu bu hastaneye getiriliyordu. Yaralılar ciddi anlamda kana ihtiyaç duyuyordu. O zamanlar 14 yaşındaydım. Yaralıları gördükten sonra kan vermeye karar verdim ve hastanenin yolunu tuttum. Hastane yetkilileri yaşım küçük olduğu için benden kan alınmasını onaylamasa da 8 şubat 1979’da kan verebilmiştim. Sonraları da 18 yaşından küçük olduğum halde birkaç kere daha kan verebilmiştim. 18 yaşına geldikten sonra ise artık düzenli olarak kan vermeye başladım.
IQNA: Sizi düzenli olarak kan bağışlamaya iten motivasyon kaynağınız nedir?
İnsanların kan bağışçılarına ihtiyaçlarının olduğunu görmek düzenli bir şekilde kan vermemi sağladı. Kan vermenin topluma büyük katkısı olduğunu görmek de düzenli olarak kan bağışlamama sebep oldu. Kan vermek isteyen kişi, kanı kirli olduğu takdirde insanlara zarar verebileceğinin farkında olur. Dolayısıyla bu noktada da dikkatli davranır.
IQNA: Bugüne kadar kaç kişiyi kan bağışı konusunda teşvik ettiniz?
Özellikle koronavirüs zamanında yetkililerin kan depolarının boşaldığını açıklamasının üzerine çevremdekilerin de desteğiyle 300 ünite kan bağışladık. Sezaryen doğum yapan kadınlar, kalp ameliyatı geçirenler, organ nakli yaptıracak olanlar gibi belli bir operasyon geçiren hastalar ciddi anlamda kana ihtiyaç duyarlar. Kendi ailemize baktığımızda bile ne kadar kana ihtiyaç olduğunu ve ne kadar çok kanın nakledildiğini görürsek toplumun ne kadar fazla kana ihtiyacı olduğunu anlarız.
Alak Suresi’nin ikinci ayetinde insanoğlunun bir kan pıhtısından yaratıldığı buyurulmuştur. Bu da kanın önemini gözler önüne seriyor. Ülkede devamlı olarak kan üniteleri depolarının dolu olması gerekir. Ne yazık ki bazen kan yeterli miktarda olmayınca ameliyatı gerçekleştiren sağlık görevlileri ameliyatı sürdürebilmek için kanlarını bağışlamak durumunda kalıyor.
IQNA: Bu zamana kadar sizin ya da ailenizden birinin kan nakline ihtiyacı oldu mu?
Benim olmadı. Ancak yakınlarımdan çok kişinin kana ihtiyacı oldu. Düzenli olarak kan verdiğim için erken yaşlanacağımı düşünüp beni eleştirenler oluyordu. Ancak sonra rahatsızlıklarından ötürü sürekli kan nakline ihtiyaç duydular. Bu kişiler sağlıklarına kavuştukları anda kendileri de kan bağışçısı olmak için sıraya gireceklerini söylüyorlardı.
IQNA: Kan bağışıyla ilgili yaşadığınız en güzel anınızı bizimle paylaşır mısınız?
Rudbar depreminden sonra kan vermek için gittiğimde insanların kan verebilmek için birbirleriyle yarış halinde olduğunu gördüm. Kendi bedenlerinden bir parçayı verebilmek için birbirlerini geçmeye çalışan insanları görmek beni çok mutlu etmişti.
IQNA: İnsanlara iletmek istediğiniz bir mesaj var mı?
İnsanımız daha çok Hz. Ali’nin şehadet günlerinde, muharrem ayı gibi belirli günlerde kan bağış merkezlerine akın ediyor. Nezir olarak kan bağışında bulunmak ülkemizi diğer ülkelerden ayırıyor. Ancak insanların yalnızca belirli günlerde değil, yılın diğer günlerinde de kan bağışında bulunmaları gerekir.