Maneviyat, insan doğasıyla karışmış bir tür içsel duygudur ve insanda kişilik, ahlak ve davranış açısından olumlu değişiklikler yaratır.
Maneviyat, insanlara sosyal ilişkileri geliştiren ve sosyal bozulmayı azaltan güven, samimiyet ve umut gibi bir dizi kişilik özelliği sağlar, yani maneviyat bir kişinin kişiliğini bir takım bileşenler hakkında geliştirir.
İslam, manevi bir insanın göze çarpan özelliklerinden birinin, başkalarından sorumlu hissetmesi olduğunu vurgular. Manevi insan ayrıca, güven, bağlılık, özveri ve mutluluk gibi dini maneviyatta dini olmayan maneviyattan daha fazla vurgulanan bir dizi ahlaki özelliğe sahiptir.
Şehit Mutahhari, insan doğasını, insanın anlam ihtiyacının ana faktörü olarak görür. İbadet eğilimi dindarlık denen bir kavram şeklinde kendini gösterir. Ve maneviyatın ortaya çıkışı ahlak, davranışlar ve kişilik meseleleri alanındadır ve dağınık olduğu için modern insan, maneviyatın belki de din dışı bir şey olduğunu düşünürken, maneviyata eğilimin doğal bir şey olduğunu ve dine doğru hareketi olduğunu düşünür.
Maneviyata ulaşmanın yollarından biri de ibadettir. İbadet, Allah’ın insanı büyüme yolunda ilerletmek için her şeyi kapsayan bir planı ve aynı zamanda insanın yaratılış amacını yerine getiren eksiksiz bir plandır. Allah Zâriyât suresi 56. ayetinde şöyle buyuruyor: Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.
Maneviyata ulaşmanın başka bir yolu, insan davranışında ihlas gösteriş, riya olmamasıdır. İnsan, heva heveslerinin prangalarından kurtulmadıkça ve maddi meselelere bir amaç olarak değil, bir araç olarak bakmadıkça, varlığı ilahi nuru kabul etmeye hazır olmayacaktır. Birçok Şii ve İslami arif zühdiyeti maneviyata ulaşmanın ana şartı olarak gördü. Din aynı zamanda zayıf ve fakirlerle empati ve sempati duymayı maneviyatın ön şartı olarak kabul eder.
Muhammed Vahid Safi'nin IQNA ile yaptığı röportajdaki sözlerinden alınmıştır.