Allah'ın peygamberlerinin farklı çağlarda ve yüzyıllarda gelmeleri, Allah'ın nimetlerini hatırlatmak ve fıtratla verilen sözün yerine getirilmesi ve önceki peygamberlerin davet ve tebliğlerini yenilemek olmuştur.
Mü’minûn suresinin 44. ayetinde okuduğumuz gibi: "Sonra arka arkaya peygamberlerimizi gönderdik. Her ümmete kendi peygamberi geldikçe, onu yalanladılar. Biz de onları birbiri ardından helâk ettik ve onları birer ibretli hikâye yaptık. Artık inanmayan bir kavim, Allah’ın rahmetinden uzak olsun!".
Kafirler peygamberlerin çağrısını kendi menfaatleri ile uyumlu görmedikleri için, buna karşı direnmişler ve özellikle öğretilerini unutkanlığa terk etmişlerdir. Bu sebeple insanlara Allah'ı hatırlatma ihtiyacı doğmuş ve Allah tarafından birbiri ardına peygamberler gönderilmiştir.
Hz. Ali, Nehcü'l-Belağa'da Peygamberlerin gönderilmesinin maksadını açıklamakta ve bu gerçeğe işaret etmektedir: Allah da onlara elçiler gönderdi ve insanlardan fıtri sözlerini tutmalarını istemek, insanlara unuttukları nimetini hatırlatmak, davetle hücceti tamamlamak, aklın definelerini (gizliliklerini) ortaya çıkarmak ve onlara kudret ayetlerini göstermek için kesintisiz nebiler gönderdi. (Nehcü’l Belaga; 1. hutbe)
Elbette bu ilâhi sünnetin muhalifleri ve düşmanları vardı. İnsanları hidayete erdirmeye çalışan peygamberleri zorluklar ile karşı karşıya bıraktılar. Ayetullah Mekarim Şirazi'nin Tefsir-i Numune'sinde bu hususta şu ifadelere yer verilmiştir: Allah, ilâhî imtihan sünnetini uygulamak için peygamberlerini peş peşe insanlara göndermiştir. Öyle ki biri gittiği zaman yerine bir başkası geçti. Ne zaman bir ümmete peygamber gönderildiyse insanlar da uzun süredir devam eden eski yöntem ve sünnetlerine göre onu tekzib ettiler.