IQNA

İslam'da İmam'ın yeri ve konumu

17:23 - August 01, 2022
Haber kodu: 3476931
"İmam", Kur'an-ı Kerim'de Allah'ın bazı özel kullarına verilen ilahi bir makamdır. Kur'an-ı Kerim'de bazı peygamberlerin "İmam" olarak zikredilmesi, imamın konumunun nübüvvet konumundan farklı olduğunu ve bunun peygamberler için bir fazilet olduğunu göstermektedir. Ayrıca tüm peygamberlerin bu konuma ulaşabilecek güç ve kapasiteye sahip olmadığını da göstermektedir.

İmam, İslam'ın özel terimlerinden biri olarak lider, öncü ve komutan anlamına gelen Arapça bir kelimedir.  Bu kelimenin tek başına mukaddes bir anlamı yoktur ve Kur’an’da insanları Allah’a ulaştıran öncü ve liderler için kullanılmaktadır. Fakat bu genel anlamın dışında, Şii mezhebinde de özel anlam ve kullanımları vardır.

İmam, özel bir anlamda, velayet (liderlik) pozisyonuna sahip birini ifade eder. İmam insanları doğru yola iletmeye çalışır. Tüm dinlerde aynı mertebe ve seviyede olan kimse anlamına gelir. İmam, kâmil insanın en güzel örneğidir ve aslında insanın saadeti ve kemali, İmamın modelinde tecelli eder. Çünkü insan, Kur'an-ı Kerim'de okuduğumuz gibi, ilahi velayet konumunu idrak etmek için yaratılmıştır: "Şüphesiz biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar onu yüklenmek istemediler, ondan çekindiler. Onu insan yüklendi. Çünkü o çok zalimdir, çok cahildir." (Ahzab suresi 72. ayet)

Ayetin son iki kelimesi 'zalûmen cehûlâ(cehûlen)' bu, insanın en üstte veya en altta olma yeteneğine sahip olduğu anlamına gelir. Bu nedenle insan velayet sahibi olabileceği gibi daha aşağı seviyelerede düşebilir. A'râf suresi 179. ayetta şöyle buyurulmaktadır:

"Andolsun biz, cinler ve insanlardan, kalpleri olup da bunlarla anlamayan, gözleri olup da bunlarla görmeyen, kulakları olup da bunlarla işitmeyen birçoklarını cehennem için var ettik. İşte bunlar hayvanlar gibi, hatta daha da aşağıdadırlar. İşte bunlar gafillerin ta kendileridir."

Yani insan kendisine verilen yetenekleri doğru kullanmadığında hayvan sürülerine benzetilmiş, hatta onlardan daha şaşkın, daha akılsız oldukları bildirilmiştir. Zira hayvanların da duyu araçları olmakla birlikte duyu verilerini kullanarak bunlardan bilgi üretme, hükümler çıkarma, bilinenlerden yola çıkarak bilinmeyenlere ulaşma gibi aklî ve zihinsel faaliyetler gösterme ve sonuçta zihnini doğru bilgi ve inançlarla ve hayatını güzel davranışlarla süsleme imkânları bulunmamaktadır.

Böyle bir imkâna sahip olarak yaratıldıkları halde, bu imkânı doğru ve yerinde kullanmayan insanlar âyette hayvanlardan daha akılsız olarak nitelenmiştir. Eğer insanın dinî hayatını ve değerler dünyasını ilgilendiren görüş, düşünce ve inancı, ahlâkı, tutum ve davranışları hayvanlarla ortak yanını oluşturan aşağı duygu ve tutkularının tesiriyle yön değiştirmeye başlamışsa artık bu insan aklının kontrolünden çıkmış, güdülerinin hâkimiyetine girmiştir; böyle bir insan artık fiilen diğer canlılardan daha aşağı bir duruma düşmüş, gerçek mutluluk ve kurtuluş sebeplerinden uzaklaşarak gaflet ve dalâlete sapmış demektir.

Enbiya suresi 73. ayetinde şöyle buyurulmaktadır: "Onları emrimiz altında insanlara doğru yolu gösteren rehperler kıldık; onlara iyi işler yapmayı, namaz kılmayı, zekat vermeyi vahyettik. Onlar sadece bize kulluk eden kimselerdi". Dolayısıyla İmam, insanlığı hidayete erdirir ve bu hidayeti Allah'ın emriyle yapar. İmam, Allah ile insanlar arasında aracıdır ve belirli bir din ve mezhep ile  sınırlı değildir.

İmamın üç mertebesi ve makamı vardır; biri, hilafet ve ilahî velayet makamıdır. Bu konum, Allah’ın kendisine özel isimlerini öğrettiği ölçüdedir. Bakara suresi 31. ayeti: "Ve Adem’e bütün isimleri öğretti" ki Allah'a yakın en yüksek dereceye ulaştı.

İkincisi ise dini itibardır. Bu, bireylerin din ve meydana gelen şüphelerle ilgili sorularını imamdan sormaları gerektiği anlamına gelir.

İmamın üçüncü konumu toplumsal itibarıdır. İmam'ın bu yönü insanları hidayet etmesine işaret eder. İmam Allah'a daha yakın olduğu için bizi Allah'a ulaşma yoluna da yönlendirebilir. Bu nedenle zahiri halife olma özelliğine sahiptir.

Bu makale Dinler ve Mezhepler Üniversitesi'nde profesörü Murtaza Karbelai'nin yaptığı bir konuşmanın özetidir.

4071256

 

captcha