IQNA

Kur’an ehl-i küfre nasıl meydan okuyor?

14:25 - September 04, 2022
Haber kodu: 3477303
Kur’an-ı Kerim sonsuz bir mucizedir ve belagat ve muhteva bakımından en üst seviyededir. Kur’an’ın müminlerin kalplerini güçlendirmek için yaptığı yollardan biri de Tehaddî meselesidir. Kur’an-ı Kerim’in benzersiz niteliğini ifade eden icâz meselesinin önemli konularından biri olan “tehaddî” olgusu, Kur'an-ı Kerim’de çeşitli ayetlerde zikredilmektedir.

Tehaddî, Peygamberlerin inkârcıları (kafirleri) tıpkı kendi sahip oldukları mucizelerin benzeri bir mucizeyi göstermeye davet etmeleridir. Tehaddî peygamberlerin doğru söylediklerini kanıtlamak için onlara verilen mucizelerle gösterdikleri bir meydan okuma türüdür. Kur’an’ın altı ayeti Tehaddî ayetleri olarak bilinen meydan okumalar yer almaktadır. Tehaddî ayetlerinde, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) peygamberliğini inkâr edenlerden Kur’an sureleri gibi veya en azından Kur'an'a benzeyen bir örnek getirmeleri ve bunu beyan etmeleri istenmektedir.

Tehaddî kelimesi birine meydan okumak anlamına gelir ve aynı zamanda tarihi bir olayı ifade eder. Peygamber Efendimiz (s.a.v) Kur’an’ı okuduğunda, kafirler ona inanmadılar ve bunların Allah’ın kelamı değil, Peygamber’in uydurması veya eski hikayelerden olduğunu söylediler.

Birinci safhada, müşriklerden Kur’an’ın tamamına benzer bir kitap getirmeleri talep edilmiştir: "De ki: “Yemin ederim, bu Kur’an’ın bir benzerini ortaya koymak için ins ve cin bir araya gelip birbirine destek olsa dahi onun benzerini ortaya koyamazlar." (İsrâ suresi:88).

Müşrikler, Kur’an’ın benzeri bir kitap getirmekten âciz kalınca, ikinci safhada saha biraz daha daraltıldı. İnkârcıların işleri kolaylaştırılarak Kur’an surelerine benzer on sure getirmeleri talep edildi. Üçüncü safhada Kur’an’ın herhangi bir kimse tarafından uydurulmuş bir söz olmadığı, Âlemlerin Rabbi olan Allah Teâlâ’dan geldiğinde şüphe bulunmadığı te’yîd edildi ve inkâr edenlerden Kur’an’ın sadece bir sûresinin benzerini getirme­leri istendi. Yine de bunu başaramadılar.

İnkârcılar buna da cevap veremeyince, dördüncü safhada Kur’an onları, tam misli olmasa da kısmen kendisine benzeyen bir söz söylemeye dâvet etti.

Yunus suresi 38. ayetinde şöyle buyurulmaktadır: "Yoksa “Onu Muhammed uydurdu” mu diyorlar? De ki: “Eğer iddianızda doğru iseniz, o zaman onun benzeri bir sûre de siz getirin bakalım; Allah’tan başka çağırabildiklerinizi de yardımınıza çağırın!"

İslam tarihindeki tehaddî, Peygamber’in çağrısının geçerliliğinin tarihsel bir kanıtıdır. Birincisi, Kur’an insan tarafından yazılmış bir kitap değildir ve Allah’tandır. Yeryüzünde eşi ve benzeri yoktur. Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) görevi hakkında şüpheleri olan kişilerin de kalbini yumuşatarak, O’nun Allah tarafından gönderildiğinden ve söylediklerinin Allah’tan olduğundan emin olmalarını sağlamıştır.

Bu konu aynı zamanda dini yayma ve Kur’an kavramlarını tanıtma işini de kolaylaştırmıştır. Çünkü müşriklerin tek iddiası, Kur’an’ın sahte olduğu ve eski hikayelerden alındığıydı. Artık bu iddiayı ispatlayamadıkları için Kur’an mesajlarının ve kavramlarının yayılmasının yolu açılmıştı.

Tehaddî, müşrikleri hakikat karşısında suskunlaştıran ve Kur’anın hakikatin kaynağından gelerek insanların kalplerine ve ruhlarına akan, dünya ve ahiret saadetine ulaşmanın yolunu açtığını ispatlayan bir meydan okumaya davetti.

 

captcha