Sorunun görünümü gerçeğinden farklı olabilir ancak yargılar genellikle görünüşe göre yapılır ve bu her iki taraf için de tatsız bir sonla sonuçlanabilir.
İnsanlar başkalarından etkilendikleri için değişkendirler. Bu yüzden bazen zirveye ulaşırlar, bazen de en düşük seviyededirler. Dolayısıyla insan sürekli bir değişim içindedir ve bu değişim olumlu ya da olumsuz yönlere sahip olabilir.
Buna göre başkalarını yargılamak, başkalarıyla ilgili hatalarımızı artırabilir. Bazı psikologlar, insanların değiştikleri için ölçülemeyeceğini söylüyor. İnsanın sürekli değişim içinde olması ilkesi, insan hem olumlu hem de olumsuz değişim yönünde olduğundan her an yargının yanlış olduğunu gösterir.
Yargılamalar genellikle zaten sahip olduğumuz bilgilere dayanarak yapıldığından başkalarını yaptıkları iyiliklerden dolayı yargıladığımızda, o zamandan beri değişip değişmediklerini bilemeyiz; başkalarını yaptıkları kötülüklerden dolayı yargıladığımızda da durum böyledir. Belki de biz onu görmediğimiz halde değişip tövbe etmiş olabilir. Bu nedenle yargılamamız zalimce olacaktır. Çünkü çoğu zaman görebildiğimiz yönlere dayanarak yargılarda bulunuruz, ancak batıni yönlerini bilmiyoruz.
Allah insanlara tövbelerini kabul etmeye açık olduğunu söylüyor. Yani bu da her başarısızlıkta ayağa kalkıp yeniden başlayabileceğimiz anlamına gelir. Başkalarını yargılayarak umutsuzluk tohumları ekeriz ve onları hatalardan ders alma fırsatından alıkoyabiliriz.
Hucurat suresi, 11. ayetinde şöyle buyruluyor:” Ey iman edenler! Bir topluluk diğer bir toplulukla alay etmesin; zira onlar kendilerinden daha iyi olabilirler. Kadınlar da başka kadınlarla alay etmesinler; çünkü alay edilenler edenlerden daha iyi olabilirler. Biriniz diğerinizi aşağılamayın, birbirinize kötü ad takmayın. İman ettikten sonra fâsıklıkla anılmak ne kötüdür! Günahlarına tövbe etmeyenler yok mu, işte zalimler onlardır.”