Uluslararası Dağ Günü her yıl 11 Aralık’ta kutlanır. 21. yüzyılda çevrenin korunması, sekiz kalkınma hedefinden biri ve sürdürülebilir kalkınmanın üç ayağından biri olarak tanıtıldı. Hayvan haklarını destekleyen ilk cemiyet de 1824’te İngiltere’de kuruldu. İslami öğretilerde genel olarak çevrenin korunması özel bir yere sahiptir. 14 asır önce hayvan haklarının ve bitkilerin korunması belirtilmiştir.
Bitki ve hayvan haklarını savunan gruplar, bu haklara saygı gösterilmesini insani ve ahlaki konularda tartışırken, İslam çevreyi korumak için yasalar çıkarmış, bu hakları ihlal edenlerin hem dünyada hem de ahirette cezalandırılacağı konusunda ikazlarda bulunmuştur.
İslam, insanı ve çevreyi birbirinin tamamlayıcısı olarak görür. Hikmetli yaratılış sitemininin bir parçası olarak insanlara yaratıcısını düşünmesi tavsiye edilmiştir. Kur’an-ı Kerim dağ kelimesini 38 defa zikreder ve onu büyük yaratılmışlardan biri olarak kabul eder.
Fâtır suresi, 27. ayeti: “Allah’ın gökten su indirdiğini görmez misin? Sonra onunla renkleri ve çeşitleri farklı ürünler çıkardık. Dağların da farklı renklerde; beyaz, kırmızı, simsiyah yolları, kısımları vardır.”
Bu ayet, yağmurun nasıl yağdığını, rengarenk meyvelerin büyümesini, dağların renklerinin çeşitliliğini ve güzelliğini anlatarak insanları düşünmeye davet etmektedir.
Gâşiye suresi, 19. ayeti: “Dağlara bakmıyorlar mı, nasıl dikilmişlerdir”
Yerküre üzerinde sabit dağların dikilmesi yerin dengesini sağlamaktadır. Dağlar yeryüzünde biyolojik düzenin dengesine ve sürekliliğine katkı sağladığından insanların düşünmesi için Kur’an’da dağların yaratılışı sık sık hatırlatılmaktadır.
Naziat suresi 32. ayetinde dağlar ; insan ve hayvanlar için besin kaynağı
Fâtır Suresi 27. ayeti; maden ve mücevher deposu
Nahl suresi 67. ayeti; güneşin sıcaklığına karşı gölge
A’râf suresi, 74. ayeti; bazı akrabalar için ev ve konut olarak tanıtılmıştır.
Dağ, Ashab-ı Kehf gibi bir kısım Allah’a sığınanların sığınağı, Hz İbrahim (a.s), Hz Musa (a.s), Hz Muhammed (s.a.v) gibi peygamberlerin ibadet ve tefekkür yeri ve ilk ilâhi ayetlerin indiği yer.
Peygamber Efendimiz’den (s.a.v) gelen rivayetlerde karınca , bal arısı ve bazı kuşların öldürülmesini yasaklar. Ayrıca emziren ve hamile hayvanları bunun yanısıra serçeleride anlamsızca öldürmemeleri için insanları uyarmıştır.
Çeşitlilik, bolluk, harikalar ve güzellikler bakımından yeryüzündeki en yaygın canlı türü bitkilerdir. Bu nedenle Kur’an ayetlerinde hep bitkilerin yaratılışı vurgulanmıştır. Kur’an-ı Kerim’de hurma, zeytin ve nar da dahil olmak üzere 12’den fazla bitki türünden bahsedilmektedir.
Ehlibeyt’in yaşamında bitkilerin korunması için tekrarlanan emirler bulunmaktadır. Örneğin Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor: Kıyamet kopacak olursa, birinizin elinde bir fidan varken önce onu diksin. Başka bir rivayette ise şöyle diyor: Kim bir ağaca su verirse, susamış bir mümine su vermiş gibidir. Ayrıca şöyle buyurmuştur: Sizden birinize bir çiçek verildiğinde onu koklasın ve gözüne koysun, çünkü o çiçek gökten gelmiştir.
Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) savaş sırasında ağaçların kesilmemesi, hayvanların öldürülmemesi, akan suların kirletilmemesi ve zehirlenmemesi emri, çevreyi korumanın önemini ve yerini göstermektedir.
İlahe Saadat Bedizadegan’ın makalesinden alıntıdır.