IQNA

Yazar/Avukat Emin Güneş:

Kasım Süleymani İslam’ın oğlu ve şehididir

11:23 - January 18, 2023
Haber kodu: 3478980
Yazar/Avukat Emin Güneş, IQNA Haber Ajansı'na verdiği röportajda, "Tıpkı Hz. Selman-ı Farisi’nin kendisini tanıtırken “ben İslam’ın oğluyum” demesi gibi Şehit Kasım Süleymani de İslam’ın oğlu ve şehididir." dedi.

Kasım Süleymani İslam’ın oğlu ve şehididirGeçtiğimiz günlerde Tahran'da ilki düzenlenen Birinci Uluslararası Şehit Süleymani Mektebi Kongresi'ne davetli isimlerden yazar ve avukat Emin Güneş ile Şehit Süleymani ve adını taşıyan kongreye dair konuştuk. Ehli Sünnetten biri olarak Güneş, Kasım Süleymani'nin en büyük gayesinin Amerika’yı coğrafyamızdan çıkarmak olduğuna dikkat çekerek şehidin mücadelesinin Şia’dan çok Ehli Sünnete hizmet olduğunu kaydetti. Hamas lideri Heniyye'nin Kasım Süleymani için "şehidül Kudüs" ifadesini kullandığını hatırlatarak, bu ifadenin doğru ancak yetersiz olduğunu; Süleymani'nin "şediül ümme" olduğunu belirtti. İşte Emin Güneş ile gerçekleştirdiğimiz röportaj metnimiz:

Öncelikle röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. Uluslararası Şehit Süleymani Mektebi Kongresi'ne davetli olarak Tahran'daydınız. Nasıl buldunuz kongreyi?

Ben de bana bu fırsatı verdiğiniz için size ve Uluslararası Şehit Süleymani Mektebi Kongresi’ne davet eden tertip komitesi reisi Sayın Ali Ekber Velayeti’ye çok teşekkür ederim.
Tek kelime ile mükemmel bir karşılama ve ağırlama oldu. Gerek kaldığımız otel, gerek ulaşım, gerekse kongre salonları kusursuz idi. Görevli arkadaşlarımız adeta gölge gibi bizimle birlikte idiler. Kongre salonları her yönü ile son derece rahat ve eksiksiz idiler. Özellikle “Türkçe çeviri” ve çok kaliteli ses düzeni sayesinde her hatibi dinleme ve anlama imkânımız oldu.

Kongreye dünyanın bütün renkleri katılmıştı diyebilirim. Asya, Avrupa, Afrika’dan farklı renk, dil, din ve mezheplerden katılım olmuştu.

Kongre konuları çok çeşitli ve kapsamlı idi. Aynı anda birden çok salonda şehit Hacı Kasım Süleymani’nin farklı yönleri üzerinde konunun uzmanlarından oluşan komisyonlar çalıştaylar yapıyorlardı. Bizim katıldığımız İran dışından gelen misafirlerin katıldığı kongrelerde de benzer şekilde şehidin farklı yönleri üzerinde konuşmalar yapıldı. Kısaca üç günümüz çok bereketli geçti diyebilirim.

Tek sıkıntılı şey internete erişim güçlüğü idi. Bunun da İran’daki son olaylar ve güvenlik tedbirleri kapsamında bir kısıtlama olduğu kanaatiyle makul karşıladık. Umarım bundan sonra yapılacak kongrelerde bu sorun yaşanmaz.

Şehit Süleymani'ye gelecek olursak, şehadetinin üzerinden üç yıl geçti. Hala üzerine konuşuluyor, makaleler yazılıyor, konferanslar düzenleniyor; Siz neler söylersiniz?

Şehit Süleymani bunu fazlası ile hak ediyor. Daha yıllarca konuşulacağı kanaatindeyim. Ben tarih öğretmeniyim. Tarih yazının icadı ile başlar ve yazının icadından günümüze 5 bin yıl geçti ben bu süreç içerisinde Şehit Süleymani emsali bir komutanı tarihte okumadım. Çok büyük savaşlar kazanan topraklarını genişleten hükümdarlar biliyorum. Ama bunların emsalleri çoktur. Bunlar çekirge sürüsü misali ordularının çokluğu günün şartlarına göre silah ve teknoloji üstünlüğü ve birçoğu da insan öldürmedeki merhametsizliği ile bu zaferleri(!) kazanmışlardır.

Şehit Kasım Süleymani’nin emsalsizliği şuradan kaynaklanıyor. Tarihte gördüğümüz hükümdarlar genellikle hükümdar çocuğu idiler. Şehidimiz bir köylü çocuğu. Askeri okullarda eğitim görmemiş, bütün eğitimini savaş alanlarındaki pratiği ile kazanmıştır. Nice büyük generaller yıllarca teorik savaş bilgisi almış mükemmel bilgi donanımına sahip olmuş ama asla savaş alanı görmemiştir. Bu donanımları nedeniyle servet ve bolluk içinde yaşamış ancak hiç savaşmamış iken şehidimiz çocukluk yılları hariç ömrünün tamamını savaşlarda geçirmiş ama son derece kısıtlı ve tasarruflu bir hayat yaşamıştır.

O’nu bu kongreler vasıtasıyla yakından tanıdıkça bilmediğimiz nice üstün vasıflarının olduğunu anlıyoruz. Mesela O’nun dış politika ve uluslararası ilişkilerindeki başarılarını anlatan eski İran dış işleri bakanının anlatımlarına göre sanırsınız ki O hayatını savaş alanlarında değil de diplomaside geçirmiş bir uzmandır.

Mücadelesinde Allah’a, Resulüne ve Veliyyül emre sadakati nedeniyle sünnetullaha uygun olarak asıl desteğini Rabbinden almış, normal şartlarda imkânsız denilebilecek zaferlere imza atmıştır. Her zaman en kısıtlı şartlarda, düşmanın orantısız gücüne rağmen galip gelmiştir.

Dünyanın bütün generalleri ulusal bayraklarını en yükseklere çıkarmak için mücadele ederken Şehidimiz Resulullahın sancağını yüceltmek için savaşmıştır. Irk ve mezhep prangalarını kırmış, ümmetin zulüm ve işgalden kurtulmak için mücadele veren bütün cephelerine koşmuş, en ön saflarda savaşmaktan geri kalmamıştır. Bu nedenle Hamas lideri İsmail Heniyye’nin O’nun için “şehidül kudüs, şehidül kudüs, şehidül kudüs” demesi doğrudur ancak yetersizdir. Doğrusu O “Şehidül ümme” dir.

Bu kongrede en çok dikkatimi çeken şahsiyetlerden biri Rus siyasetçi, bilim insanı ve hukukçu Sergey Nikolayeviç Baburin oldu. Onun ne diyeceğini merak ediyordum. Özetle Kasım Süleymani’nin insanlık değerlerinin muhafaza ve müdafaası için savaştığını bu nedenle “insanlık şehidi” olduğunu söyledi. Batının aileyi yıkmakla, eşcinsel evlilikleri yasalaştırıp güç kullanarak zayıf devletlere dayatmakla, insanlık değerlerine savaş açtığını oysa bu değerlerin bütün dinlerin ve insanlığın ortak değerleri olduğunu söyledi.
O bunları söylerken ben derin düşüncelere dalmıştım. Bu adamın tehlikeli dediği, insanlığın imhasını amaçlayan sözleşme Hz. Ebu Eyyûb el-Ensarî (ra)’ın fethinde şehit olduğu

İstanbul’da imzalanmış ve ‘İstanbul Sözleşmesi’ adını almıştı. Ne acıdır ki insanlık değerlerini tahrip etme görevi İstanbul’a verilmiş, Moskova ise direniyordu. Ne hazin tablo!
Şehit hakkında söylenecekler kitaplara sığmazken benim bir röportajda tamamını söylemem mümkün değildir.

Tahran'da ilki düzenlenen Uluslararası Süleymani Mektebi Kongresi'ne dönecek olursak, bu gibi çalışmaların vahdet noktasındaki rolü nedir? Kongreye Şii Sünni şahsiyetler katılmıştı, Siz de Ehli Sünnetten biri olarak nasıl yorumlarsınız?

Şiilik ve Sünnilik mezhepleri İslam binasının farklı daireleridir. Şehidimiz bir dairenin değil bütün binamızın müdafiidir. Az önce O’nun Resulullahın sancağını yüceltmek için savaştığını söylemiştim. Resulullahın mezhebi mi vardı? Ama Resulullah bütün mezheplerin önderi ve rehberidir. Bir Hanefi/Maturidi olarak O’nu duygu, düşünce ve ideallerimin komutanı olarak gördüm. Mümin olan herkes O’nu kendi mezhebinden, kendi kavminden biri olarak görüp kucaklayabilir, bağrına basabilir. Bunu yapamayan Mümin, kalbinde nifak olmasından korkmalıdır. Resûlullah'ın (s.a.a.) İmam Ali için “Seni ancak mümin sever, sana ancak münafık buğzeder” buyurduğu gibi zamanımızda da Şehit Süleymaniyi ancak müminlerin seveceği ve O’na ancak münafıkların buğz edeceği kanaatindeyim.

O’nu şehit eden Büyük Şeytan Amerika’nın işgal ettiği, kaynaklarını sömürdüğü, yönetimlerini tasallut altına aldığı devletlerin kahir ekseriyetinin Ehli Sünnete ait olduğundan şüphe yoktur. Son olarak bütün dünyanın gözü önünden Pakistan’ın seçimle gelen başbakanı nasıl bir entrika ile değiştirdiğine hepimiz şahit olduk.

En büyük gayesi Amerika’yı coğrafyamızdan çıkarıp okyanus ötesindeki inine göndermek olan Şehidin mücadelesi Şia’dan çok Ehli Sünnete hizmettir. Ama biz bu ayrımları gereksiz görüyor ve Ona kısaca İslam’ın şehidi diyoruz. Tıpkı Hz. Selman-ı Farisi’nin kendisini tanıtırken “ben İslam’ın oğluyum” demesi gibi Şehit Kasım Süleymani de “İslam’ın oğlu ve şehidi”dir.

Vahdet konusuna gelince ümmetin vahdet sancağı Mescid-i Aksa’dır, Kudsü Şeriftir. Dünyanın bütün Müslümanlarının öncelikli meselesi bu mübarek toprağımızın hasseten ilk kıblemizin melun Siyonistlerin işgalinden kurtarılmasıdır. Şehit Kasım Süleymani de Kudüs Gücü ordusunun başkomutanı iken şehit olmuştur. Nasıl ki Kudüs’ü kurtarma gayesinde ümmet tek yürek ise Kudüs’ün Şehidine ihtiramda da tek yürek olmalıdır ve öyledir.

Irkçılık ve mezhepçilik bulaşmamış bütün salim akıllar ve kalpler Şehidimizin ırkını ve mezhebini görmezden gelirler.
Şehidimiz sadece Müslümanlar arasında Vahdete değil Küresel emperyalizme, Siyonizm’e, Zalimlere karşı mazlumdan yana olan Müslim/gayrimüslim herkesin aynı saflarda buluşmasına hizmet etmiştir.
   
Kongredeki konuşmacıların aktardıklarından okuyucularımızla paylaşmak istediğiniz anekdotlar var mı?

Rus siyasetçi, bilim insanı ve hukukçu Sergey Nikolayeviç Baburin’in konuşmasına değinmiştim. Azerbaycan’dan katılan bayanların eşlerinin zindanlarda olmaları nedeniyle kendilerinin katılmış olması etkileyici idi. Azerbaycan’da Müslümanların Türkiye’nin 28 Şubat (1997) sürecini yaşadıklarını anladım. Baskıların şiddeti karşısında direnişin sabrı “Karanlığın en zifiri olduğu an sabaha en yakın olandır” sözü uyarınca Azerbaycan’da fecrin yakın olduğuna işaret etmektedir.

Fatimiyyundan bir şehidin molla olan babasının konuşması Âlimlere yapılan “çocukları lüks ve safa içinde yaşıyorlar” iftirasına cevap niteliğinde idi.

Kongre tertip komitesinden yetkililerle otelimizde İran’daki son terör olaylarının değerlendirilmesi toplantısı yapıldı. Bütün misafirler için çok önemli bir toplantı olarak değerlendirildi. Bizden de varsa sorular sorulmasını ve değerlendirmede bulunmamız istenmişti.

Memnuniyetle gördük ki İranlı yetkililer kendi eksikliklerinin farkında ve gidermek için gerekli adımları atmaya başlamışlar. Bizler İran’ın inkılaptan itibaren çok yönlü saldırılara ve savaşlara maruz kaldığını biliyoruz. Bu şiddetli savaşların tümünden de Allah’ın yardımı ile galip çıktıklarını da biliyoruz. Ancak bir savaş var ki bunu maalesef başaramadılar. Bu savaşı kaybettiler. Bu savaş medya savaşı idi. Algı operasyonları ile İran en haklı olduğu alanda bile haksız gösterildi. Askeri, siyasi, ekonomik, stratejik, diplomatik savaşlar kazanılmış ancak algılara mağlup olunmuştu.

Bu tespit ve düşüncemizin yetkililerce fark edilmiş olduğunu ve biz bu konuda bir şey söylemeden onlar tarafından dillendirilmesi bizi umutlandırdı.
Kongre boyunca İran medyasının yabancı konuklarla yaptıkları söyleşi ve röportajlar kongrenin etkisinin birkaç günle sınırlı kalmayacağını göstermektedir.

Şehit Süleymani'nin şehri olan Kirman'a gittiniz mi, oradaki atmosferi nasıl değerlendirirsiniz?

Kirman'a bu yıl gitme fırsatım olmadı. Ancak geçen yıl gitmiş ve birkaç gün kalmıştım. Cephelerde birlikte savaştığı silah arkadaşlarından ve komşularından şehidi dinlemiştik.
Hüseyniye olarak bağışladığı evine gittik. İzinli olarak geldiği memleketinde arkadaşları ile sohbet için düzenlediği mekânı cephelerdeki mevzilere benzetmişti. Kum torbaları ile çevrili bir ortamda dinlenmesi cepheden kopmak istemeyişini gösteriyordu.

Ev komşuları Şehidin evini Hüseyniye’ye çevirmesinden sonra mübarek gecelerde okunan mersiye ve ilahiler nedeniyle oluşacak yüksek sesler nedeniyle tek tek komşulardan helallik istediğini söylediler. Bu da şehidin irfani boyutunu, kul hakkı konusundaki hassasiyetini gösteriyordu.

Kirman'da Azad üniversitesi tarafından ağırlandık. Şehidin arkadaşı olan Rektör veya dekandan (görevini tam hatırlamıyorum) Şehitle olan hatıralarını dinledik. Arkadaşlarından birinin Şehitten çocuğuna nasihat etmesini istediğini onun da çocuğa “babanı iyi büyüt” dediği, bir sosyolog olarak bu söze bir anlam veremediğini, ancak şehidin babasının vefatında sözün anlamını idrak ettiğini söyledi. Zira babası vefat ettiğinde cenazesine hem devlet erkânı dış devletlerden katılanlar olmuştu. Şehit, babasını hem İran’da hem dış dünyada büyük adamlar arasına koymuştu.  Vesselam.

Çok teşekkür ederiz çok değerli ve açıklayıcı cevaplarınız için.

captcha