IQNA

Musa Güneş kaleme aldı: Üç Aylar ve Tövbe

15:25 - February 01, 2023
Haber kodu: 3479153
Recep ile şaban aylarını, ramazanda bazı liyakatleri elde etmenin mukaddimesi olarak görebiliriz. Namaza girmek için abdest bir mukaddime ise, ramazandaki feyizlerden yararlanmak için de recep ve şaban aylarını en güzel şekilde derk etmek gerekir.

Musa Güneş kaleme aldı: Üç Aylar ve Tövbeİçinde bulunduğumuz günler, İslâmî açıdan gerçekten çok değerli günlerdir. Recep, şaban ve ramazan ayları, zaman olarak yılın maneviyat açısından en değerli aylarıdır. Yüce Allah'ın bu günlerde rahmet kapıları lika taliplerinin yüzüne açılmıştır. Recep ve şaban ayları tövbe ve istiğfar ayları olurken, Ramazan ayı inabe/Allah'a ve feyizlerine yönelme ayıdır. Recep ve şaban ayında tövbe edip tertemiz bir konuma gelen kalp, ramazan ayında İlâhî Nur'a yönelip İlâhi'nin açtığı rahmet ve Kur'ân sofrasından hakkına düşeni almaya hak ve ehliyet kazanır.

O nedenle recep ile şaban aylarını, ramazanda bazı liyakatleri elde etmenin mukaddimesi olarak görebiliriz. Namaza girmek için abdest bir mukaddime ise, ramazandaki feyizlerden yararlanmak için de recep ve şaban aylarını en güzel şekilde derk etmek gerekir. Nitekim ramazan ayının son günlerinde yer alan Kadir Gecesi faziletini idrak etmek için de önceki günlerde insanın kendisini hazır hâle getirmesi, ilâhî ziyafette aklının, kalbinin ve basiretinin önüne serilen Kur'ânî Maide'den en fazla payını alması gerekir.

İlâhi'nin sunduğu manevî nimetleri kazanmaya lâyık olmak için her şeyden önce insanın madde âlemindeki günahların girdabında bulaştığı günahlardan, kirlerden temizlenmesi için tövbe etmesi gerekir. Önce nefsi tezkiye etmek; maneviyatın, ilâhî ilhamın, hikmetin ve feyzin mahzeni olan kalbi temizlemek lazımdır. Tövbe edip günahtan temizlenmek, günah işlemekten pişman olan insanın birinci yapması gereken iştir. Günahtan tövbeden sonra ise Allah'a ve özel bağışlarını kazanmaya yönelme anlamındaki inabe aşaması gelir.
Peki, tövbe nedir, inabe nedir, tövbe kaç çeşittir?

Masum olmayan bizlerin her birimizin hayatı boyunca yaptığı çeşitli günahları vardır. Her şeyden önce şunu unutmamak gerekir: Sürekli günah işleyen bir insanın gerçek anlamda ve sahih şekilde tövbe etmesi çok zordur. İşlediği türlü günahların çirkin izlerini kalbinden, aklından, fikrinden ve tüm benliğinden söküp atması imkânsız demesek de meşakkatli bir iştir ve çok az kişi gerçek anlamda sahih tövbe makamına ulaşabilmiştir. O nedenle hadislerimizde, "Günahtan tövbe etmek yerine, hiç günaha bulaşmamaya çalışın. Günaha bulaşmama, günahtan tövbe etmekten daha kolaydır." denilmiştir.

Tövbe; günahın pisliğinden fıtratın temizliğine, batıldan hakka, yanlış yoldan doğru yola, itaatsizlikten itaate, nefsaniyetten nefsin özüne dönmek anlamındadır. İnabe ise tövbe aşamasından, yani cismanîlikten ruhanîliğe, tabiattan fıtrata dönüşten sonra günahlardan arınan gönlün, aklın, kısacası insanî benliğin günahtan ruhaniyete ve fıtratın temizliğine erişmesinden sonra, fıtrattan ve ruhaniyetten Yüce Allah'a dönüş demektir.
İmam Humeyni (r.a) tövbenin ve inabenin hakikati hakkında şöyle buyurmuştur:

"Bil ki tövbe, çok önemli ve çok zor menzillerden biri olup günah ve itaatsizlik sonucunda fıtratın nur ve ruhaniliğinin tabiat karanlığıyla engellenmesi sonrasında, tabiattan nefsin ruhaniliğine dönüşten ibarettir. Nefs, fıtratın başlangıç aşamasında her türlü kemal, cemal, nur ve manevî sürurdan ve aynı zamanda bunların karşıtlarından yoksundur. Adeta her tür çizim ve tasvirden boş bir sayfa gibidir; ne ruhanî kemallere ve ne de bunların karşıtlarına sahip değildir. Ancak her makamı edinme yetenek ve yeterlilik nuruna sahiptir; fıtratı sebat ile ve mayası zatî nurlarla kaplıdır. Bu nedenle günah işlediği zaman gönlünde bir karartı oluşur ve işlenen günahın çokluğuyla karanlık da çoğalır. Ta ki kalp tümüyle kararır, karanlığa gömülür; fıtrat nuru söner ve ebedî bahtsızlığa uğrar. İnsan, gönül sayfası boydan boya karanlık tarafından kuşatılmadan önce bu hâlinden, gaflet uykusundan uyanacak ve uyanış menzilinden sonra tövbe menziline girecek olsa, tabiî karartı ve karanlık hâllerinden asıl fıtrat nuruna ve zatî ruhaniyet hâline dönecektir. Bu durumda gönlü tekrar kemallerden ve karşıtlarından boş bir sayfa gibi olacaktır. Nitekim bir hadiste şöyle geçer: 'Günahtan tövbe eden kimse, hiç günahı olmayan kimse gibidir.' Demek ki tövbenin hakikati, tabiatın hüküm ve getirilerinden, ruhanîlik ve fıtrat hükümlerine dönüştür. İnabenin hakikati ise fıtrat ve ruhanîyetten Allah'a dönüş, nefs evinden en yüce amaca hicrettir. Şu hâlde tövbe aşaması, inabe aşamasından daha önceliklidir."

Şunu da bilmemiz gerekir ki, insanın tövbe edebilmesi için, öncesinde ilâhî inayetin ve tevfikin tövbe etmesi gereken şahsa nail olması gerekir. Yüce Allah belirli yeteneğe sahip günahkâr kuluna lütufta bulunacak ki tövbe etme aşamasına gelmiş olsun. Eğer ilâhî inayet, lütuf ve tevfik olmazsa ve bu anlamda yüce Allah insana dönüş yapmazsa, günah bataklığındaki insanın tövbe edebilmesi imkânsızdır. Önce tevfik anlamında yüce Allah günah girdabından kurtulma liyakatini kendisinde oluşturan kula bakacak ki kul da tövbe edebilsin. Kulun tövbe etmesinin ardından ise, Yüce Allah'ın ikinci tövbesi devreye girer. O da gönülden tövbe eden günahkâr kulunun günahlarını affetmek üzere Yüce Allah'ın ona dönüşünden ibarettir.

Son olarak şunu da hatırlatalım ki, etkisi kalpte hissedilecek şekilde dille istiğfar etmenin önemli olmasıyla birlikte, tövbenin gerçekleşmesi için illa da sözlü olarak tövbe etmek gerekmiyor. İnsanın iyi bir iş yapması da günahının bağışlanmasına sebep olabilir.

captcha