13 Recep Beytul Mukaddes'te dünyaya açılan gözler... Fatima binti Esed'e yol gösteren bir nida ve bu kutlu doğumu kucaklayan Kabe...
Hz. Resullulah'a (s.a.s) kardeş davasına yoldaş ve vasi gelmişti. Dedesi Abdulmuttalib'in vefatından sonra amcası Ebu Talib peygambere serperest olmuştu. Hz. Ali dünyaya geldiğinde peygamber 30 yaşındaydı. Amcasının nasıl göz bebeği idiyse peygamber, Hz. Ali de öyleydi peygambere. Ali'nin eğitim ve terbiyesini bizzat O üstlenmişti. Yemeğini o yedirir, uyuturdu. Bir gün İmam Ali'yi kucağına alıp şöyle buyurdu: "Bu benim kardeşimdir, dostumdur, yardımcıdır, vasimdir, sığınağımdır, damadımdır, vasiyetimi koruyan ve halifemdir.”
Resulullah'ın her daim yanındaydı, onun ahlakıyla ahlaklanmış, peygamberin rengine boyanmıştı.
Şüphesiz peygamberin davetine ilk lebbeyk diyenlerdendi. Peygambere o, ilk iman etmişti. Ahmed ibn Hanbel şöyle nakletmiştir: ”Hatice'den sonra peygambere ilk namaz kılan kişi Ali'dir."
Peygamber onu küçük yaşta kardeşi ilan etmiş ve şöyle buyurmuştu: ”Ey Ali! Sen ilk Müslümansın, müminlerin de ilkisin. Senin bana konumun Harun'un Musa'ya olan konumu gibidir. Ey Ali! Beni sevdiğini söyleyip sana kin güden kişi yalan söylemiştir.”
Daha küçük yaşta İslam davasının hakikatini idrak etmiş, Kureyşliler peygambere pusu kuracakları zaman hiç tereddütsüz canından geçerek peygamberin yatağına yatmış ve İslam uğruna büyük bir cihat yapmisti.
Her savaşta korkusuzca en öndeydi Allah'ın aslanı. Hendek günü peygamber asabının korkuya kapıldığı anda İmam Ali Kureyş'in cengaverlerinin karşısında büyük bir istikrarla direnmişti. Kimsenin fethedemediği Hayber kalesinin kapısını sökerek kutlu zaferle dönmüştü.
O, aynı zamanda nifak, suistimal kan dökme ve fakirliğe karşı mücadele etti. Adaletsizliğe karşı mücadele, şehadet ruhundan kaynaklanıyordu.
“Doğruluk sana zarar verirken doğruyu tercih etmen, yanlış sana fayda verirken yanlışı reddetmen imanin alametidir” sözü onun imanının ne kadar kuvvetli ve sarsılmaz olduğunu gösteriyor.
Lüks yaşantıdan uzak durup zahitlerden olmuştur. İnsanların tamahla elde etmeye çalıştıklarını elinin tersiyle itmiş ve sade mütevazı yaşamı seçmişti. Halifelerin çeşitli nimetlerden faydalandığı zaman o öğününü arpa ekmeğiyle geçiriyor bazen eşi Hz. Fatima'nın ekmek yapmasına razı olmuyor, kendisi bu işi yapıyordu...
Harun b. Antre babasından şöyle naklediyor: ”Kış aylarında Ali'nin huzuruna vardım ince bir elbise giymişti, kendisine 'Ey Emirül müminin yüce Allah sana ve ailene Beytul maldan bir pay takdir etmişken sen neden böyle giyiyorsun?" dedim, şöyle cevap verdi “Allah'a and olsun ki sizlerden bir beklentim yok, bu üstümdekini Medine'de kendi emeğimle kazandığımla aldım.”
Evet beytul mal ihtiyarında olduğu halde ondan harcamayı kendi hakkı görmemiş, kardeşi beytul maldan daha fazla hak talep ettiğinde bunu kabul etmeyen adaletin beşerde vücut bulmuş haliydi...
Merhameti, zühdü, hilmi, infakı, fazileti, ahlakı bizlerin idrakinin çok üstündedir... O yüce şahsiyet namazda iken mescide gelen fakirin yardım talebine kimsenin teveccuh etmemesi üzerine yüzüğünü o fakire infak etmiş ve bir rivayete göre mücadele suresinin 12.ayeti “Sizin veliniz ancak Allah ve peygamberdir, onlar namaz kılanlar ve rüku halinde zekat verenlerdir" onun hakkında nazil olmuştur.
Veda haccı dönüşü Zilhicce ayında Gadir hum bölgesinde toplanmıştılar. Resululah hutbeye kalktı, İmam Ali'nin elini kaldırdı ve şöyle buyurdu: "Ben kimin mevlası isem Ali de onun mevlasıdır, Allah'ım ona dost olana dost düşman olana da düşman ol.”
Peygamberin bu buyruğundan sonra Ömer b. Hattab, İmam Ali'yi şu sözleriyle tebrik etti “Ne mutlu sana ey Ebu Talib'in oğlu, benim ve erkek kadın her müminin mevlası oldun!"
Tirmizi, Nesai, Hanbeli gibi birçok alim ve tarihçi ve 16 sahabe dahil bunu nakletmiştir. Ramazan ayının 21. gecesi Kufe mescidinde mihrapta İbni Mülcem tarafından şehit edilmiştir. Şehadetine kadar hakkı haykırmış ve İslamın baki kalması için her türlü mücadeleyi vermiştir. Hiçbir kağıt kalem kifayet etmez onu vasfetmeye. Allah bizlere İmam Ali'yi hakiki manada tanımayı, idrak etmeyi ve onu gerçek manada yaşamayı nasip etsin...
Ebrar Kadıoğlu Turan