İhlasın bu kadar önemli olmasının nedeni ise açıktır. Bir işe eğer gönüllü olarak girilirse onun getirisi daha fazla olacaktır.
Şunlara inanırsak ihlasa ulaşabiliriz:
İnsan, yaratılmışların en iyisi ve Allah’ın yeryüzündeki halifesi ve yaratılış amacıdır.
Allah amellerimizi hesaba çekecek ve en küçük iyiliklerimiz için bile bize büyük mükâfatlar veren sadece O’dur.
Küçük büyük hiç bir amel Allah katında zayi olmayacak ve herkes amellerinin karşılığını dünyada ve ahirette görecektir.
Allah, fasıd işlerimizi ve kusurlarımızı örter, iyiliklerimizi ortaya çıkarır.
İnsanın değeri ve bedeli “cennet”tir eğer insan bunun dışında kendini dünyaya kaptırır ve satarsa kaybeden olur.
İnsanın amellerinin müşterisi Allah’tır ve ibadetlerde insan Allah’la muhatap olur ve ona hesap verir.
Sahip olduğumuz her şey Allah’tandır ve O bizim hüküm ve merhametli Rabbimiz’dir.
İnsan iki zıt şeyi bir kalbde sevemez, “Allah bir kişinin göğüs boşluğunda iki kalp yaratmamıştır,” (Ahzab suresi, 4. ayeti) öyleyse ya Allah’ı sevin ya dünyayı.
Dünya çabuk geçen bir tomurcuk gibi kimse için açmamış ve kimseye sadık kalmamıştır. Ve Allah dünyanın geçici bir eğlenceden başka birşey olmadığını söylemiştir.
Kıyamet gününde insanlara ancak takva ve ihlas ile birlikte salih ameller fayda sağlar ve herkes bu dünyada ektiğini biçecek.
Münafıklar bu dünyada insanları aldatabilirler ama kıyamet günü rezil rüsva olurlar, amellerinin boşa gittiğini ve mahvolduklarını görürler.
Evet, tüm kalbimizle bunlara inanırsak ihlas’a daha yakın oluruz. İnsanların dedikleri bizim için önemli olmayacak ve herşeyi Allah için yapacağız.
Biz Allah’ı görmesek de O bizi görüyor.
Azap olmasa da onun nimetlerine şükretmeli ve ihlâsla ibâdet etmeli, O’na isyan etmekten sakınmalıyız.
Dünya bizim için bir ilahi nimetler sofrasıdır, tüm bu nimetler için Rahman olan Allah’a şükretmemek nankörlüktür. Allah’a cennete gitmek veya cehennem korkusu için değil, Allah ibadet edilmeye layık olduğu için ibadet etmeliyiz. Bu tür ibadet Hz Ali’nin (as) Allah’a ibadet ettiği gibi özgür bir ibadettir.
İhlas makamına ulaşan Yakîn aşamasına ulaşmıştır. Hz Ali’nin (as) söylediği gibi ‘İhlas yakîn’in meyvesidir.’
Allah’ın huzurunda olduğumuza ve bütün yaptıklarımızı gördüğüne, niyetlerimizi ve kalbimizde olanı bildiğinden emin olursak, İhlas’a daha çabuk ulaşırız.
Hz Ali (as) ve ailesi iftar vakti üç gün ard arda hiçbir karşılık beklemeden ellerindekini fakire ve yetime verdi. İnsân suresi, 9. ayeti: “(Ve şöyle derler:) “Biz sizi Allah rızâsı için doyuruyoruz; sizden ne bir karşılık ne de bir teşekkür bekliyoruz.”
Ve Allah bu surede onları ihlaslarından dolayı övdü.
İhlas sahibi insan karşısındaki ne yaparsa yapsın ne derse desin, şartlar ne olursa olsun, üzerine düşeni yapar.
İnsanların teveccüh etmemesi onun cesaretini kırmaz ve yaptığı iyiliğe pişman olmaz.
Dini görevlerini yerine getirmek için herşeyi yapar.
Başkalarının fikirlerinden dolayı programını farklı kılmaz.
Mal, servet ve makam onu Allah’ın emrini yerine getirmekten alıkoyamaz.
Allah ve din yolunda tüm meşakkatlere tahammül eder. Bencillik ve taassubdan uzaktır. Yanlış işlerde ısrar etmez ve devam etmez.
Allah’ın emrine göre yaşar ve görevlerini yerine getirir.
Muhsin Kıraati’nin ‘Namaza Giriş’ kitabından alıntıdır.