IQNA

Kadercilik ve Emeviler

17:13 - May 03, 2023
Haber kodu: 3480170
Aşura'dan sonra Hz. Hüseyin'in (a.s) Ehli Beyt'ini esir olarak İbni Ziyad'ın sarayına götürdüklerinde orada gerçekleşen konuşmalar kadercilik konusunda son derece düşündürücüdür.

Kadercilik ve Emevilerİbni Ziyad, İmam Seccad'ı göstererek "Bu kim?" diye soruyor. "Hüseyin'in oğlu Ali" dediklerinde, "Hüseyin'in oğlu Ali'yi Kerbela'da Allah öldürmedi mi?" diyor. İmam Zeynel Abidin (İmam Seccad) "Ali adında bir kardeşim de vardı, ordularınız onu katletti" diye cevap verince" Bizim ordularımız değil, Allah öldürdü onu" diyor. Bunun üzerine İmam Seccad şu ayeti okuyor: "Ölüm vakti geldiğinde Allah insanların canını alır." Bu cevaptan öfkelenen İbni Ziyad "Bana cevap yetiştirmeye nasıl cüret edersin sen!" diyerek İmam'ın hemen öldürülmesini emrediyor ve gelişen bazı olaylar nedeniyle bu emir yerine getirilemiyor.

Buna benzer bir başka tartışma da yine Kerbela faciasından sonra Yezid'in sarayında görülmektedir. Yezid de İmam Zeynel Abidin'e "Hamdolsun, Allah senin babanı öldürdü!" deyince, İmam "Allah'ın laneti, babamı öldürene olsun!" diye cevap vermiş ve Yezid de öfkeyle İmam'ın öldürülmesini emretmiş ama emir uygulanmamıştır.

Yukarıdaki olaylarda, hem İbni Ziyad, hem Yezid'in söylemek istediği şey açıkça, “Hz. İmam Hüseyin'le ashabının başına gelenlerin iktidardaki yönetici değil, Yüce Allah tarafından getirilmiş olduğunu, yönetimin başındaki kimseninse sadece yüce Allah'ın takdirinin gerçekleşmesi yolunda bir vesile sayıldığı"dır! Yani İmam Hüseyin'i şehid eden İbni Ziyad'la Yezid değildir. Onu bizzat yüce Allah öldürmüştür. Neden? Çünkü bu da aslında İmam Hüseyin'le ashabının kendi yaptıklarının bir sonucudur ve onlar bu cezayı hak etmişlerdi! Görüldüğü gibi bu düşünce tarzında iktidardaki yönetici tamamen temize çıkmakta ve olaylar onun değil, Allah'ın üzerine yıkılmaktadır!

Böylece egemen kimse mutlak bir güç, dokunulmazlık ve yetki kazanmaktaydı. Çünkü onun bütün girişimleri ve davranışları Hak Teala'nın iradesinin tecellisi demekti, bu nedenle de ona itiraz edilemez, değiştirilmesi düşünülemezdi ki bu da Emeviler için ideal bir yorum ve tefsirdi. Çünkü böylece ne dini inkâr etmek zorunda kalıyor, ne de bu inkâr edememe durumu onlara engel teşkil ediyordu!

Emevi halifelerinin dönemi bu tür örneklerle doludur. Muaviye öldüğünde Yezid, Medine valisine yazdığı mektupta şöyle diyecekti: "Muaviye, Allah'ın kullarından bir kuldu. Allah ona keramet ve lütufta bulunup onu kendi temsilcisi kıldı. Halkın işlerini onun iradesine bıraktı ve ona güç, iktidar ve onur verdi."

Muaviye de oğlu Yezid'in veliaht olmasına karşı çıkanlara şöyle diyordu: "Bu, Allah'ın mülkü ve saltanatıdır, dilediğine verir. Yezid'in veliaht olmasını yüce Allah takdir etmiştir; bu Allah'ın mukadderatındandır; buna karışmak size düşmez ve kimsenin böyle bir yetkisi yoktur."

captcha