IQNA

Nehcü’l Belağa’dan seçmeler / 29

Hz Ali (a.s.) takvalıların özelliklerini anlatıyor

13:08 - May 10, 2023
Haber kodu: 3480240
Hz Ali (a.s.) Nehcü’l Belağa’daki hutbelerinden birinde salih ve takvalı insanların sıfatları konusunu açıklık getiriyor.

Sosyolog ve din araştırmacısı merhum İmad Efruğ, Hz. Ali’nin (a.s.) düşüncelerini tanıttığı toplantılar zincirinin 29. Dersinde 190 ve 193. hutbelerini ele alır. Özet metin şöyledir:

Emirel Müminin Nehcü’l Belağa’nın 190. Hutbesinde salih ve takva sahibi insanları şöyle tarif eder: “Onlar azaptan gü­vende, kınanmaktan kurtulmuş, ateşten pek uzakta, gü­venli evlerde yer almış, yerlerinden hoşnut olmuşlardır. Onlar öyle kimselerdir ki işleri dünyada tertemizdi, gözleri ağlardı, dünyada huşu ile boyun eğmek ve bağışlanma di­lemekle geceleri gündüz; insanlardan çekinip korkmakla da gündüzleri gece idi. Allah da onlara cenneti konak kıldı, yaptıklarının karşılığını verdi. “

Aynı halde Hz Ali’nin Hemmam hutbesi olarak bilinen 193. hutbesine değineceğim. Bu hutbeye aşina olanlar, tekrar okuduklarında kalp atışlarını hissederler. Bu hutbe, Allah’tan korkan ve takva sahibi kimselerin tasviri ile ilgilidir.

Müminlerin Emiri 193. Hutbede şöyle buyurur: “Aralarında geçimliklerini taksim etmiş, dünyadaki yerlerine yerleşmiştir. Ama muttakiler fazilet sahibidirler, konuşma­larında doğrudurlar, tarzları ılımlıdır, davranışları tevazu iledir. Gözlerini Allah'ın kendilerine haram kıldığı şeyden sakınırlar, kulaklarını kendilerine faydalı olan ilme vakfe­derler. Huzur ve bela durumlarında halleri aynıdır, (değişiklik arz etmez.) Allah'ın onlara tayin ettiği ecel olmasaydı, ruhları göz kırpacak bir an bile olsun; azaptan korkmak, sevabı arzulamak sebebiyle bedenleriyle durmazdı. 

Gözle­rinde yaratıcı büyük ve bundan dolayı da onun dışındaki­ler gözlerinde küçüktür. Cennete oranla orayı görüp ni­metler içinde yaşayan ve cehenneme oranla da orayı görüp azap çeken kimse gibidirler. 

Şüphesiz onlar büyük bir iş ile meşguldür. Az amelle­rine razı olmazlar, fazlasını da çok görmezler. Kendileri itham eder, amellerinden korkarlar. Bir kimse içlerinden birini överse, o övülmekten korkar ve “kendimi başkala­rından daha iyi bilirim, Rabbim ise beni benden daha iyi bilir der. “Allah'ım söyledikleri sözlerden beni sorumlu tutma, beni zannettiklerinden daha üstün kıl, onların bil­medikleri suçlarımı da bağışla.” diye söylenirler.

Nefsi, onu istemediği bir şeye zorlarsa, sevip istediğini ona vermez. Sevdiği şey, zevali olmayan nimettir. Sakındığı, baki olmayan (geçici) şeyler­dir. Hilmini ilimle, sözünü amelle birleştirip pekiştirmiştir. 

Susarsa sustuğuna üzülmez, güldüğünde sesini yükseltmez. (Dostları tarafından) isyan ve zulme uğradığı zaman, Allah kendisine yapılanı cezalandırıncaya kadar sabreder, (onu Allah’a havale eder)

Kendisini zorluğa salar, oysa insanlar ondan rahattadır. Kendisini ahireti için yorar, insanları ise rahata erdirir. Bir kimseden uzaklaşması, temizliğinden ve zühdündendir. Bir kimseye yaklaşması, yumuşaklığı ve acımasındandır.Uzaklaşması büyüklükten ve kibirden; yaklaşması da hile ve tuzaktan değildir.

3970951

captcha