Şu noktaya dikkat etmeliyiz. Tekfir (küfrü başkasına isnat etmek) temelde İslam'ın bir parçasıdır ve İslam’ı savunmanın bir unsurudur. Her toplum ve sistemin kendisini savunacak koruyucu kanunları vardır. Örneğin dini zarardan korumak için irtidat veya tekfir kanunu gibi. Tekfir eğer doğru çerçeveye oturtulursa mukaddestir. O zaman doğru bir tekfirimiz vardır.
Bir diğer nokta ise doğru tekfirin yanısıra asılsız ve esassız tekfir olmak üzere ikiye ayrılan batıl ve yanlış tekfir vardır.
İslam düşünürü olduklarını iddia eden Kur’an ve dinden bahseden ve kendilerini kanun koyucu zanneden bazı kimseler, kurallar koymuşlar ve bunlara uymayanları tekfir etmişlerdir. Vahabilik bu konuda başı çekiyor.
Onların Tevhid anlayışına göre Resulullaha dua ederek ondan birşey isteyene müşrik derler ve şirkle suçlayarak tekfir ederler.
Sünniler arasında da tekfir örnekleri vardır. Örneğin, Taliban'ın yönetiminin ilk döneminde Deobandiler arasında Şiileri kafir sayanlar da vardı. Kur’an’nın tahrif edildiği bahanesiyle Şiilerin küfür içinde olduğuna dair fetvalar verdiler. Bu nedenle iki tür yanlış tekfirimiz var: yanlış temellere dayalı tekfir; Vahabiler ve IŞİD gibi.
İkincisi yanlışlardan kaynaklı çözülebilen tekfirlerdir. Yanlış anlayışlar nedeniyle ortaya çıkan tekfir türüdür. Bu tekfir örneklerinin aslı olmayıp cehaletten kaynaklanır.
Başka bir tekfir türüde siyasi tekfirdir. Siyasi nedenlere dayalı olarak gerçekleşir.
İslami bilimler uzmanı Mehdi Zendi’nin bir toplatıdaki konuşmasından alıntıdır.
4142580