Hz Ali (a.s) diyor ki: Mutluluğun hakikatı insanın işinin mutlulukla sonlanması kötü işin hakikatı ise kötülükle bitmesidir.
İmam Seccad Ramazan ayı sahurunda şu duayı okur: Allah’ım geçici olmayan ancak ölümden sonra dergahına gelene kadar devam edecek bir iman nasib eyle. (Ebu Hamza Sumali duası)
Bazı dualarda Allah’ın evliyaları huzur ve sağlık içinde inançlarını Allah’a söyler ve hacetlerini O’ndan isterler: Allah’ın şimdi sakin ve endişe duymadan söylediğim inancım ölüm geldiğinde, her türlü dehşet iş başındayken bana geri dönsün. (Ramazan ayı sahur duası ve Adile duası)
Nisâ suresi 137. ayeti: “İman edip sonra inkâr edenleri, sonra yine iman edip tekrar inkâr edenleri, sonra da inkârlarını arttıranları Allah ne bağışlayacak ne de onları doğru yola iletecektir.”
Münâfıkûn suresi 3. ayeti: “Şöyle ki, onlar sözde inandılar ama gerçekte inkâr ettiler; bu yüzden kalpleri mühürlenmiştir; artık anlayıp kavrayamazlar.”
Kur’an-ı Kerim ve İslam fıkhında irtidat ele alınır ve bunun anlamı imandan yüz çevirerek küfre ve inkara dönen kişi demektir.
Kur’an-ı Kerim’in, Kur’an bilimlerinde güçlü ve sabit olanlardan aktardığına göre, Onlar insanın yolunun önüne çıkan ve düşünce tarzını değiştiren sapmalardan her zaman korkarlar. Allah Al-i İmrân suresi 8. ayetinde şöyle buyuruyor: “Rabbimiz! Bizi doğru yola eriştirdikten sonra kalplerimizi saptırma, bize tarafından bir rahmet bağışla. Hiç kuşku yok, lütfu bol olan yalnız sensin.”
Allah’ın müminler üzerindeki nimetlerinden biri de, insanları ölüm anında dinlerinde sabit tutmasıdır. “Allah, iman edenleri hem dünya hayatında hem de ahirette sabit bir sözle sağlamlaştırır, zalimleri ise saptırır. Ve Allah dilediğini yapar.” (İbrahim:28)
Hz İbrahim ve Yakup (a.s) çocuklarına şu öğütte bulunur: İbrâhim de bu dini oğullarına vasiyet etti, Ya‘kūb da. “Oğullarım! Allah sizin için bu dini seçti; öyleyse yalnız O’na teslim olmuş müminler olarak can verin!” (dediler).” (Bakara:132)
Allah müminlere takvalı olmayı emrettikten sonra Al-i İmrân suresi 102. ayetinde şöyle buyurur: “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten nasıl sakınmak gerekiyorsa, öylece sakının ve siz ancak müslümanlar olarak ölün.”
Kötü sonu olanların örnekleri
Kur’an-ı Kerim’de yaklaşık on beş kez İblisin Hz Adem’e (a.s) secde etmemesinden bahsedilir bu kötü sonu olan örneklerinden biridir. Hz Ali’ye (a.s) göre, şeytanın altı bin yıl kulluk ettiği dünya yıllarını mı (365 gün) yoksa her günü elli bin yıl olan ahiret yıllarını mı kastettiği açık değildir. Kur’an-ı Kerim’in Meâric suresi 4. ayetinde şöyle buyruluyor: “Melekler ve rûh O’na, miktarı elli bin yıl olan bir günde yükselip çıkar.”
Şeytanın bütün işleri ibadet idi, kul olmak değildi. Şekildi, kalp değildi. Allah’ın emrine itaat etmeyip teslim olmadı ve tekebbürü neticesinde yaptığı tüm ibadetler rüzgarla savruldu gitti. Buda Kur’an-ı Kerimde bahsedilen kötü sonun örneklerinden biridir.
Kur’an ve rivayetlerde gelen bir diğer örnek ise Hz Musa döneminde yaşamış olan ve her duası kabul olan Belem Baura idi. Firavun’un tarafını tutarak Hz Musa’nın muhaliflerinden olarak ona beddua etti. Akabinde dili göğsüne kadar sarkıp yapıştı. Musa aleyhisselamın askerleri tarafından öldürüldü. Müminlere beddua ettiği için ilahi gazaba uğradı. Dili göğsüne kadar sarkıp yapıştı. Hikayesi A’râf suresi 175. ayetinde özetlenmiştir: “ Kendisine kanıtlarımızı verdiğimiz, fakat onları bir kenara atan, bu yüzden şeytanın peşine taktığı, nihayet azgınlardan olan kişinin haberini onlara anlat.”
Muhsin Kıraati’nin İnanç İlkeleri (Mead) adlı kitabından alıntıdır.