Nehcü’l Belağa’daki 117. hikmetli sözü okuyalım: “Benim hakkımda iki kişi helak olur: İfrat eden dost ve buğz eden düşman.”
Bu iki grubun sonu felaket olmuştur. Üçüncü grup ise ölçülü davranan ve düşünenlerdir. Onalar Hz Ali’yi (a.s) Allah’ın saf kulu olarak görürler.
Bu iki eylemi çözmenin yolu adaletin asıl çekirdeğinin bütün boyutlara hakim olmasıdır. Hz Ali (a.s) bunun açık bir örneğidir.
Kur’an-ı Kerim’de adaleti şöyle vurgulanmaktadır: En’âm suresi 38. ayeti: “Biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık.”
Yani Kur’an’ın tüm muhtevası adaletin asıl çekirdeğindedir. Kur’an ehli olan herkes itidal sahibidir. Bu işin sırrı Allah ile ilişkinin hem doğrudan hem de yakın olmasıdır. Bu İlahi yolda hiçbir eğrilik yoktur. Bir kimse bu yola girerse mutlaka maksadına ve amacına ulaşır ve o hedefteki amacı görür.
Bu sırat-ı mustakım bize çok yakındır. Çünkü Allah bize şah damarımızdan bile yakındır. Kur’an-ı Kerim Enfâl suresi 24. ayetinde şöyle buyuruyor: “Ey iman edenler! Sizi hayat verecek şeylere çağırdıklarında Allah ve resulünün çağrısına uyun ve şüphesiz bilin ki, Allah kişi ile kalbinin arasına girer. Unutmayın ki, O’nun huzuruna götürüleceksiniz.”
Bu yolu yakınlaştıran ve uzaklaştıran, bu doğru yolu eğri hale getiren şey nefsin, akıl ve din tarafından yasaklanan kötü arzulara karşı olan eğilimidir.
Ayetullah-ul Uzma Cevad Amoli’nin Nehcü’l Belağa’nın açıklaması dersler dizisindeki konuşmasından alıntıdır.
4173214