Tüm kültürlerde başkalarını sevmek, ilgi ve bağlılığımızı ifade etmek ve birlikte yaşamak değerlidir. İslam’da ise daha çok saygı duyulur ve değer verilir. Diğer yandan çoğu kültürde ihanet değerler karşıtıdır ve küçümsenir.
İslam cinsel dürtüyü ilahi bir hediye olarak görür. Kadın ve erkeğin birbirlerine olan cinsel arzularını iyi ve dini ilkelerle uyumlu sayar. Bu nedenle bu alanda özel talimatlar bulunmaktadır. Bazı okullar ise bu dürtüye tamamen zıt bir yaklaşıma sahiptir.
Bu ilk yaklaşım, Budizm, Brahmanizm ve Hıristiyanlıkta bulunan ve cinsel arzuları kaçınılması gereken bir şey olarak gören manastır hayatıdır. Cinsel ahlaktan bahsederken seks çirkin bir olgudur, insanlar cinsellikten çekinmelidir. Bu yüzden mümkün olduğunca bekarlığı teşvik ettiğini vurgular.
Bir diğer yaklaşım ise Hıristiyanlığın cinsel ahlak anlayışına tepki olarak ortaya çıkan liberal yaklaşımdır. Bu ahlakın insan doğasına uygun olmadığını ileri sürüyor. Cinsel devrim bu bakış açısının bir ürünüydü ve evlilik öncesi cinsel ilişkilerde önemli bir artışa yol açtı. 1900’lerde bekar genç kızların yalnızca yüzde altısı evlenmeden önce 2002’de ise çoğunun, yani yüzde 75’in’n evlenmeden önce cinsel ilişkiye girmesine neden oldu.
İslam’ın liberal bakış açısıyla arasındaki fark, insan doğasının şehvet ve cinsel ilişkilerle sınırlı olarak değerlendirmemesidir. Bu konulara manevi bir yaklaşımı vardır. Ayrıca İslam, başkalarının özgürlüğüne zarar vermediğiniz sürece özgürsünüz diyen liberal görüşün aksine, insan özgürlüğünü başkalarının özgürlüğüne tecavüzle sınırlı tutmaz. İslam aynı zamanda bir dizi uyulması gereken değerleri de tanımlar.
Bu alandaki bir diğer bakış açısı da manastır hayatı ya da liberal bakış açısıyla bağdaşmayan İslami yaklaşımdır. Günümüzde Batılı düşünürler bile artık bu yaklaşımı değerlendiriyor ve daha ılımlı bir duruş sergileyen sorumlu cinsel ahlakı savunuyorlar. İslam’da bir Müslümanın iffet ve bağlılığa sahip çıkması ve zamanında uygun evliliklere öncelik vermesi beklenir. İslam, cinsel aktivitenin aile bağlamıyla sınırlandırılması gerektiğini vurgular.
Bazıları cinsel arzulara getirilen kısıtlamaların arzuların artmasına yol açabileceğini savunuyor. Oysa İslam, sınırlamaların cinsel kaygılara, sınırlanmamış özgürlüğün de psikolojik ve cinsel sapmalara yol açabileceğine inanıyor.
Kur’an-ı Kerim’in Nûr suresi 26. ayetinde şöyle buyruluyor: “Kötü kadınlar kötü erkeklere, kötü erkekler de kötü kadınlara lâyıktır. Temiz kadınlar temiz erkeklere, temiz erkekler de temiz kadınlara yakışır. “
Zina eden bir erkek ancak zina yapan veya müşrik bir kadınla evlenir. Bu orantı ve uyum, cinsel ahlakta adaletin bileşenlerinden biridir ve çiftlerin bu temel ilkelerle ilgili olarak orantı ve uyum içinde olması gerektiği anlaşılmaktadır.
Bir ailenin ayakta kalabilmesi için iffet, utanma ve bağlılık gibi konularda eşitliğin sağlanması şarttır.
Meryem Medmeli’nin konuşmasından alıntıdır.
4131873