Allah yolunda hicret edenlerin mükâfatı
Nisâ suresi 100. ayetinde şöyle buyruluyor: “Allah yolunda hicret eden kimse yeryüzünde gidecek birçok uygun yer ve imkân bulacaktır. Kim Allah ve resulü uğrunda hicret ederek yurdundan çıkar da sonra ölüm onu yolda yakalarsa artık onun mükâfatını vermek Allah’a aittir; Allah daima günahları örtmektedir, engin rahmet sahibidir.”
Allah için, yüce bir ideale matuf veya kendisine yaşam alanı bırakılmadığı için başka bir yere göçenler Allah ve Resulü (sav) tarafından tebrik ve takdir ediliyor.
Hicret, öncelikle İslam topraklarına hicret etmek anlamına gelirken, ikinci anlam, Allah’ın rızasını kazanmak ve dini bir farzı yerine getirmek amacıyla yapılan her türlü hicrettir.
Örneğin farz olan haccı yapmak, halka hizmet etmek, hatta ailesinin geçimini sağlamak için evinden ayrılan bir kimse, Allah yolunda muhacir sayılabilir.
“Onun mükâfatı elbette Allah katındadır” ifadesi, muhacir kulun mutlaka Yüce Allah katında alacağı büyük bir ecir ve mükâfatın bulunduğunu ifade eder. Bu ayette cennetten ve diğer nimetlerden söz edilmiyor aksine sadece Allah katında ve O’nun tarafından verilecek olan bir mükâfattan bahsedilmektedir.
Allah çok bağışlayıdır,çok merhametlidir” ifadesi ise Allah’ın vaadine olan sadakatini göstermektedir.
Bu ayetlerin her ne kadar iniş sebebi Resûlullah (s.a.v.) döneminde Müslümanların Arap Yarımadası ile ilgili durumları ve Medine’ye hicret ile Mekke’nin fethi arasındaki zaman dilimi ile ilgili olsada bu ayetler içerik itibarıyla Resûlullah (s.a.v.) zamanına ve o zamanın insanlarına özel olmayıp, her devirde devam edecektir.
