Ragıp Mustafa Galveş 1938’te Mısır’ın Garbiya eyaletinde bulunan Birma köyünde dünyaya geldi. Mısır’ın seçkin karilerinden olan bir aileye sahipti.
Babası, kendisini çocukluk yıllarında, Kur’an eğitimi ve hafızlık için Abdulğina Eş-Şergavi’nin yanına gönderdi. Daha sonra İbrahim Et-Tebihi’nin derslerine katıldı ve gençlik döneminde hafız oldu. O yıllarda, farklı yerlerde Kur’an tilavetleri yapmaya başladı.
İlk başlarda çok sevdiği ünlü Hafız Mustafa İsmail’i taklid eden Galveş, daha sonraları kendine has uslubuyla Kur’an-ı Kerim’i tilavet etmeye başladı.
Yirmi dört yaşından sonra ise Mısır’ın Radyo ve Televizyon kurumunda resmi olarak çalışmaya başladı. Yirmi dört yaş, Mısır’lı kariler arasında böyle bir konuma ulaşmak için çok küçük bir yaş sayılırdı. Kendisi, o tarihten sonra Mısır’ın tüm şehirlerinde Kur’an tilaveti meclislerine katıldı.
30 yıl boyunca Amerika, İngiltere, İran, Fransa ve Kanada’nın da aralarında bulunduğu çeşitli ülkeleri gezdi ancak hayatının son yıllarında zamanının çoğunu Mısır’da geçirdi.
Ragıp Galveş 4 Şubat 2016 yılında 77 yaşında Mısır’da vefat etti. Cenazesi Birma köyünde kılınan akşam namazının ardından toprağa verildi.
Aşağıda ünlü kârinin 1989 yılında Tahran Lale Oteli’nde İsrâ suresinin 9-15. ayetlerinin tilaveti yer alıyor:
İsrâ suresi 9-15. ayetleri: “Kuşkusuz bu Kur’an en doğru olana iletir; dünya ve âhiret için yararlı işler yapan müminlere, kendileri için büyük bir mükâfat olduğunu müjdeler.”
“Âhirete inanmayanlara gelince, onlar için de ağır bir azap hazırladık.”
“İnsan, şerri de hayrı istediği gibi ister. İnsan pek acelecidir!”
“Biz geceyi ve gündüzü birer nişan olarak yarattık. Nitekim rabbinizin nimetlerini arayasınız, ayrıca yılların sayısını ve hesabını bilesiniz diye gecenin nişanını siler, aydınlatıcı olarak gündüzün nişanını getiririz. İşte biz her şeyi açık açık anlattık.”
“Her insanın sorumluluğunu omuzuna yükledik. Kıyamet gününde insana, açılmış vaziyette önüne konulacak olan bir kitap çıkaracağız.”
“Oku şimdi kitabını! Bugün kendini yargılamak üzere kendi nefsin yeter!”
“Kim doğru yolu seçerse kendi iyiliği için seçmiştir, kim de saparsa kendi zararına sapmış olur. Hiç kimse başkasının günah yükünü üstüne almaz. Biz bir resul göndermedikçe azap da etmeyiz.”
“ Bir ülkeyi helâk etmek istediğimizde oranın şımarmış yöneticilerine (iyiye yönlendirici) emirler veririz; onlar ise orada günah işlemeye devam ederler, sonuçta o ülke helâke müstahak olur, biz de oranın altını üstüne getiririz.”
4263917