20 maddelik barış planında Hamas’ın silahsızlandırılmasının ardından İsrail’in Gazze'den aşamalı olarak çekilmesini, esirlerin serbest bırakılmasını ve uluslararası veya Arap barış gücü konuşlandırılmasını öngörüyor.
Batı Asya ve Kuzey Afrika Bölümü Direktörü ve Batı Asya meseleleri uzmanı Hüseyin Acurlu IQNA’ya verdiği ropörtajda “Trump’ın barış planında, gerçek Filistin katılımının ve Gazze’nin daha fazla işgal edilmesini önleyecek ve ateşkesi sağlayacak uygulama garantilerinin olmaması anlaşmanın temel eksiklikleridir” dedi.
Ropörtaj menti şöyle:
IQNA – Trump’ın 20 maddelik barış planını nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Sunulan planda taraf olması gereken ana aktörün anlaşmada bir rol oynamamasıdır. Yani bu plan Filistin tarafına yer vermiyor; hatta özyönetim kurulması tartışması bile yok. Bunun yerine Arap-Batı veya Arap-İslam çerçeveleri düzenlemelerini vurgulanıyor.
Plan umut verici unsurlar içermesine rağmen, geçmiş barış çabalarının siciline bakıldığında pek umut kalmadığı yönünde çünkü deneyimler, İsrail tarafının Oslo’dan bu yana önceki anlaşmalara uymadığını gösteriyor. ABD’nin uygulamayı garanti etmesi gerekiyordu, ancak İsrail’i sorumlu tutma konusunda sürekli başarısız oldu.
Tarih, İsrailliler taahhüt ve anlaşmaları ihlal ettiğinde Amerika Birleşik Devletleri’nin onların tarafını tuttuğunu bile göstermiştir. Dolayısıyla, bunlar, bu 20 maddelik barışın özünde zayıf olduğunu gösteren iki husustur.
IQNA – Trump’ın planının olumlu yönleri var mı?
Planın uygulanıp uygulanmamasından bağımsız olarak birkaç olumlu noktası var: İlk olarak, ateşkes ve savaşın sona ermesi konusu gündeme getirildi. Bu hükümler uygulanırsa, rejim güçlerinin geri çekilmesi ve askeri operasyonların durdurulması olumlu noktalar arasında yer alıyor. İkinci olarak, yatırımı ve bölgenin ana sakinlerinin yaşamlarının korunmasını ve sürdürülmesini garanti altına alıyor. Bu konu, özellikle Filistinlilerin zorla yerinden edilmesini ve topraklarının gasp edilmesini ve İsrail tarafından toprakların ilhak edilmesini engelliyor.
IQNA- 20 maddelik planın zayıf yönleri nelerdir?
- Barış planın hükümlerin uygulanması için hangi garantilerin olduğu belirsiz. Kim izleyecek ve geri çekilmelerin kalıcı olacağını kim garanti edecek? Bu konu planda açıklığa kavuşturulmamış.
20 maddelik planda, tutukluların serbest bırakılması için 72 saatlik bir süre öngören hükümler ve Gazze’nin silahsızlandırılması çağrıları yer alıyor. Peki bu adımlar nasıl uygulanacak?
Eğer ABD bu planın gözlemcisiyse tarafsız olamayacağını açıkça gösterdi. Plan metninde kalıcı geri çekilmeyi güvence altına alan ve izleyen bir mekanizma yok.
Ayrıca bölgedeki yönetim biçimi ve hükümet yapısı net değil. Gazze’nin siyasi geleceğinin tanımlanmasında boşluklar mevcut. Siyasi, güvenlik ve askeri güçten kim sorumlu olacak? Bölgenin izlenmesi ve idaresi için ne gibi düzenlemeler öngörülüyor? Tony Blair gibi isimleri zikretmek Gazze’yi bir ticaret bölgesi olarak öngörmek bu temel sorulara cevap vermiyor.
Bu plan, pratikte uygulanabilir olmaktan çok kağıt üzerindedir. Plan, Hamas ve İslami Cihat gibi diğer silahlı grupların silahsızlandırılmasını ve tasfiye edilmesini öngörüyor. Hamas ve diğer direniş grupları, Gazze’nin toplumsal ve siyasi yapısına derinden kök salmış durumda.
Filistinliler için tanımlanmış net ve resmi bir egemenlik yok. Bu, özellikle siyasi ve operasyonel meşruiyet açısından, bu planın başarısını engelleyebilecek büyük bir zayıflık.
IQNA - Bu planda, Hamas gibi hareketler için silahsızlandırılmaları ve tamamen ortadan kaldırılmaları kararı alınmış gibi görünüyor. Bu durumda, Hamas’ın bu planı kabul etme olasılığı var mı?
- Bu tür planlara katılıp katılmamak tamamen direniş hareketlerinin kırmızı çizgilerine ve çıkarlarına bağlıdır. Hamas şimdiye kadar dayatılan planlara kolay kolay razı olmadığını göstermiştir, ancak birkaç nokta onları cesaretlendirebilir:
Zorunlu yerinden edilmeye karşı bir garanti ve kalıcı ateşkes vaadi, Filistinliler için gerçekten önemli konular. Bu noktalar inandırıcı olsaydı, acıları azaltabilir ve Hamas’a cazip gelebilirdi.
Bu plan Filistin için büyük bir başarıdır. Filistin devleti henüz kurulmamış olsa da, Filistin kimliğini bir şekilde koruyan asgari iki devletli bir plana dayanmaktadır. Bunlar, Hamas’ı Gazze halkının bu iki yıldaki acı ve ızdırabını azaltmak için bu tartışmaya girmeye teşvik edebilecek konulardır.
IQNA - Bu durum Hamas’ın kırmızı çizgilerini görmezden gelmesine yol açar mı?
-Hayır. Hamas’ın her zaman net kırmızı çizgileri vardır. Direnişin garantiler olmadan silah teslim etmesi kabul edilemez. Eğemenlik ve yönetimin belirsizliği, Filistinliler arasında iç çatışma riskini artırır. Ve bu planın büyük bir kısmı yalnızca kağıt üzerinde mevcut. Uygulanabili,rliğinde büyük soru işaretleri bulunmaktadır.
Elbette bu planın avantajları var ve daha önce de söylediğim gibi, bir bakıma Hamas ve Filistin için bir zafer. Çünkü iki yıllık direnişin ardından, İsrail’in Gazze’yi işgal ve ilhak etme yönündeki büyük planını durdurdular.
Bu plan herhangi bir nedenle hayata geçirilirse, Filistinliler ve Hamas, iki yıl boyunca İsrail’in amansız ateşi altında gösterdikleri direniş sayesinde, belki de bu savaştan önce var olan kısıtlamalar ve engellerle elde ettikleri tavizleri elde etmeyi başardılar. Ancak planın nasıl uygulanacağı ayrı bir konu.
IQNA - Trump'ın barış planı onaylanırsa bölgenin geleceğini nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Bölgenin geleceği, çeşitli nedenlerle, belirsizliğini koruyor. Ne yazık ki, Amerika’nın sunduğu planlar bölgenin gerçekleriyle örtüşmüyor. Bu da Filistin meselesinin bu tür uluslararası planlarla çözülemeyeceği anlamına geliyor.
IQNA - Önerilen planlar neden gerçek bir etki yaratamıyor?
Çünkü Siyonist rejimin bölgesel hegemonya peşinde koşan bir aktör olarak varlığıdır. Bu rejim güç gösterisi yapmaya devam ettiği ve Batı-Amerikan düzeni tarafından Siyonist rejimin zirvede olduğu bir şekilde desteklendiği sürece, hiçbir plan bölgenin sorunlarını derinlemesine çözemez çünkü bölgenin gerçekleriyle çelişir.
IQNA - Bu konuda bölgesel ve uluslararası aktörlerin rolü hakkında bilgi verirmisiniz?
-Başarılı planlar, ana bölgesel aktörlerin çerçeveyi tasarlayıp desteklediği ve ardından uluslararası destek aradığı planlardır. ABD tarafından hazırlanan girişimler genellikle İsrail çıkarlarına öncelik verdiğinden çatışmayı çözmek yerine daha da körüklemektedir.
İbrahim Anlaşması gibi anlaşmalar kağıt üzerinde başarılı olabilir, ateşkes gibi geçici kazanımlar sağlayabilir, hatta bölgede göreceli bir istikrar bile sağlayabilir, ancak bölgenin temel sorunlarını çözmez.
Bölgeyi ateşleyen ABD gibi dış aktörlerin bu bölge için sadece Siyonistlerin çıkarlarını gözeten bir plan yazmalarıdır ve bu planlar çoğunlukla çatışmalara, sürekli gerginliklere ve kalıcı savaşlara yol açmıştır.
Filistinliler ana aktörler olarak tanınana ve güvenilir uygulama mekanizmaları kurulana kadar barış planları kağıt üzerinde anlaşmalar olarak kalmaya mahkumdur.
4307993