Lübnanlı siyaset araştırmacısı Cevad Salhab, IQNA’ya gönderdiği makalesinde bu konudan bahsetti.
Ortadoğu’da yaşanan gelişmelerin merkezinde, İsrail’in ABD’nin onayı ve desteğiyle Arap ve İslam ordularını meşgul ederek Filistin sahnesinin insan kaynaklarını ve muharebe kabiliyetinden mahrum bırakmaya çalıştığına dair artan işaretler var.
‘Dağınık krizler’ gibi görünen bu tabloyu tek bir tabloda özetlemek mümkün: Siyasi-demografik haritayı yeniden yazan ve Mısır, Cezayir ve Sudan’ı tarihi ve tehlikeli bir sınavın ön saflarına yerleştiren bir görüntü.
Mısır ve Etiyopya
Etiyopya Rönesans Barajı, yıllardır Kahire’nin karşı karşıya olduğu en karmaşık stratejik krizlerden biri olmuştur. Ancak daha derin bir okuma, çatışmanın tırmanmasının Mısır ordusunu Gazze Şeridi sınırlarından uzakta meşgul tutmanın bir aracı olarak kullanılabileceğini düşündürüyor.
Güneyde jeopolitik mavi cephede ordu zayıflatılırken, Filistinliler Sina sınırına zorla toplanıp sınır duvarında bir “boşluk” açılabilir. Bu durumda Mısır ordusunun önünde tek bir seçenek kalacaktır: Ya Gazzelilerin geçişine izin verecek ya da kuşatma altındaki bir halkla çatışmaya girecek.
Siyonist eski rüya gerçek oluyor: Gazze’yi sessizce boşaltmak ve Sina’yı zorla yerinden edilmelerin alanı haline getirmek.
Cezayir ve Batı Sahra: Arap Mağribi’nin erozyonu
Cezayir ile Fas arasında Batı Sahra meselesi nedeniyle yaşanan gerginlik yeni bir şey değil, ancak meselenin yeniden alevlenmesinin artık stratejik bir işlevi var: Cezayir’i, diplomatik ve askeri kaynaklarını tüketen ve Filistin de dahil olmak üzere temel çıkarlarını destekleme kabiliyetini etkisizleştiren bir sınır çatışmasına çekmek.
Cezayir ile Polisario Cephesi arasında yaşanacak herhangi bir tırmanış, Kuzey Afrika’nın en büyük askeri gücünü bir yıpratma savaşına sürüklemek anlamına gelecek ve bu durum, Ortadoğu’yu direnişin sağlam bir destekçisinden mahrum bırakmayı hedefleyen projenin işine yarayacaktır.
Sudan: Dış dünyaya kapıları açan bir iç savaş
Burhan liderliğindeki ordu ile Hızlı Destek Kuvvetleri arasındaki çatışmanın başlangıcından bu yana bu kaosun gölgesinde, silah ve kaçakçılık şebekeleri harekete geçiyor ve bölgesel ve uluslararası müdahaleler için kanallar açılıyor.
Sudan’ın iç yaralarıyla meşgul olması, Filistin davasında veya daha geniş bölgesel denklemlerde herhangi bir rol oynama yeteneğini yok ediyor.
Gizli ikmal
İsrail, stratejik ikmal hatlarını gözden uzak bir şekilde güvence altına alıyor. Tel Aviv ve Bakü arasındaki askeri-ticari uçuşlar doğal bir uyum sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda silah ve mühimmat depolamak için bir perde arkası üssü olarak da hizmet verebilir. Orta Asya’nın kıyılarında, Akdeniz ve Gazze’ye gerçekleri dayatmak için hazırlıklar.
Güneyde Rönesans Barajı, batıda Batı Sahra, Sudan iç savaşı ve Azerbaycan’daki askeri lojistik gibi bu unsurları bir araya getirirsek, stratejik ve ölçülü bir tabloyla karşı karşıya kalırız: Orduları harekete geçirmek ve hükümetleri şaşırtmak, Filistin sahnesini temizlemek.
Bu, yalnızca yerel çatışmalardan ibaret değil baskılar yoluyla yürütülen, Filistinlileri zorla yerinden etme olasılığıyla hedef alan ve geri dönüşü zor topluluklar için yeni bir gerçeklik yaratan karmaşık bir savaştır.
Tarihsel sorumluluk: Arap aydını için bu gerçeğin farkına varılması, yaşananların bir tesadüf değil, Filistin meselesinin can damarını kesme planı olduğu anlamına geliyor.
Bu stratejilerin sahadaki gerçekler haline gelmeden önce ifşa edilmesi için halk ve medya güçlerinin harekete geçirilmesi.
Kilit ülkelerin, Filistin’i denklemin merkezinden çıkarabilecek ikincil savaşların tuzağına düşmemek için hesaplarını gözden geçirmeleri.
Bu savaş, bir silah savaşı olmaktan ziyade bir bilinç savaşıdır ve bilinci kazanan, hayatta kalmayı da kazanacaktır.
4308195