
11 Kasım 2025’te yapılacak Irak parlamento seçimleri, ülkede siyasi bir dönüm noktası teşkil ediyor. Bu seçimlerde 329 milletvekili koltuğunun sahibi belirlenecek. Ancak seçimler, halkın siyasi sisteme olan güveninin giderek azaldığı bir dönemde gerçekleşiyor.
2003 sonrası tüm Irak hükümetleri, yolsuzlukla mücadelede, temel hizmetlerin (elektrik, su, sağlık) sağlanması ve işsizlik gibi temel sorunlarda yetersiz kalmış; bu da özellikle gençler arasında derin bir hayal kırıklığı yaratmıştı. Geçmiş seçimlerde katılım oranlarının sürekli düşmesi, halkın “oyun gerçek bir değişim yaratmayacağına” dair inancının bir yansıması olarak değerlendiriliyor.
Irak nüfusunun yaklaşık %35’ini 18-39 yaş arası gençler oluşturuyor; bu kesim, seçime katılmaya hak kazanmış nüfusun da neredeyse %72’sini temsil ediyor. Ancak ekonomik zorluklar, işsizlik ve siyasi sınıfın vaatlerini yerine getirememesi nedeniyle birçok genç, sandıkta oy kullanmanın mevcut sistemin devamı anlamına geldiğine inanıyor ve siyasi sürece ilgisini yitiriyor.
Bu boşluk, ABD gibi dış aktörlerin etkisini artırmak için fırsat yaratıyor. Washington, Irak’ta “yumuşak güç” politikası kapsamında, okullar, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları ve girişimcilik hızlandırıcıları aracılığıyla genç Kuşağa yönelik kapsamlı bir nüfuz stratejisi izliyor.
Bu kurumlar, teknik ve sosyal becerileri deneyime dayalı eğitim modelleriyle, Irak’ın geleneksel devlet üniversitelerine kıyasla mezunlarını iş dünyasına daha iyi hazırlıyor. Örneğin Bağdat Ticaret Üniversitesi ve Süleymaniye Amerikan Üniversitesi mezunlarının işe yerleşme oranları sırasıyla %80 ve %87’ye ulaşırken, devlet üniversiteleri bu alanda yetersiz kalıyor. Sonuç olarak, 2024 itibarıyla Irak’ta işsizlik oranı %15,5’e yükseldi.
Ancak ABD’nin bu yatırımlarının asıl amacı, yalnızca ekonomik değil; aynı zamanda siyasi bir vizyonu da barındırıyor. 2023 tarihli “Irak Entegre Ülke Stratejisi (ICS) ” belgesine göre, Washington’un uzun vadeli hedefi, Irak’ın geleceği için “Amerikan değerleriyle örtüşen” yeni bir siyasi nesil yetiştirmek.
Bu strateji iki seviyede işliyor: Ekonomik düzeyde, ABD’li şirketlerin Irak pazarına nüfuzunu kolaylaştırmak ve tüketim alışkanlıklarını şekillendirmek; Siyasi düzeyde, İslami ve direniş ekseninden uzak, ABD’nin bölgesel çıkarlarına, özellikle İsrail rejiminin çıkarlarına, hizmet edecek genç liderler ve karar vericiler yetiştirmek.
Bu yaklaşım, mevcut Irak siyasi sisteminin varoluşsal geleceği için ciddi bir tehdit oluşturuyor. Direniş söylemini temsil eden siyasi figürler, halkın gündelik sorunlarını çözememenin bedelini seçimlerde ödeyebilir. Onların yerine, ABD’nin kültürel ve ideolojik etkisiyle şekillenmiş yeni bir nesil, Irak’ın siyasi geleceği üzerinde söz sahibi olabilir. Böylece Washington, Irak’ı yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda siyasi olarak da kendi çıkarlarına uygun bir yapıya dönüştürmeye çalışıyor.
Tesnim Haber