
muslismsaroundtheworld sitesinin haberine göre, yazar ve gazeteci Dr. Mecdi Said, onlarca yıllık komünist baskının ardından Arnavut Müslümanlarının dinî ruhunun yeniden canlanmasına dair Salmani ve ailesinin deneyimini anlatttı.
Yazar, Arnavutluk’un 1990’ların başında yaşadığı büyük değişimleri, toplumunun dine dönüş ihtiyacını ve bölge âlimlerinin bu yöndeki çabalarını ele alıyor.
Bu makalede İslam alfabesini kaybetmiş nesiller arasında dini uyanışın tohumlarını ekmede bu âlim ailenin oynadığı rolün derinlemesine bir analizini yapıyor.
Özet metin şöyle:
Arnavutluk’u ziyaret ettiğimde, ülke, Şubat 1992’de komünist hükümeti deviren halk devriminin ardından büyük bir dönüşüm geçiriyordu. 1946’dan beri iktidarda olan bu hükümette, ateizm ve dinsizlik halka dayatılıyor, İslami veya Hristiyan olsun tüm dinsel inançlar yasaklanıyor, iki binden fazla cami kapatılıyor, vakıflara el konuluyor ve düzinelerce imam idam ediliyordu.
Kırk beş yıl boyunca, dinin prensiplerini ve temellerini bile bilmeyen nesiller ortaya çıktı. Bu açık dönemde, ülkenin resmi dini kurumu rolünü yeniden canlandırmaya çalışırken, birçok Arap ve İslami yardım kuruluşu Arnavutluk’a akın etti. Bu akın, birçok olumlu yönüne rağmen, birçok olumsuz yönü de beraberinde getirdi.
Bu kötü ortamda Makedonyalı aile Şeyh Eyüp Salman Selmani, oğlu Yusuf ve damadı Şeyh Emin ortaya çıktı. Çarşı Camii'nde genç kızlara ve kadınlara Kuran ve din dersleri veriyordu. Bazen de Tiran’ın ana camisi olan Edhem Beg Camii'ne gelir namaz kılardı.

Şeyh Eyüp Salman Salmani’nin kökleri
Şeyh Eyüp Salman Salmani, 1943 yılında günümüz Kuzey Makedonya’sının kuzeybatısında bulunan Kalkandelen şehrinde doğdu. Dindar bir ailede büyüdü. Şehrin önde gelen din adamlarından ve Kur’an hafızı olan babası, ilk öğretilerini ona aktardı. Bu ilk eğitim, titizlik, irşat ve dini disiplin geleneğini özümseyen Eyüp’ü derinden etkiledi.
İlkokuldan sonra, o zamanlar çok sayıda öğrenciye ev sahipliği yapan, enstitüde din eğitimi almak üzere Kosova’nın başkenti Priştine’ye gitti. Sadece bir yıl eğitim görmesine rağmen, babası ve bölgedeki diğer âlimlerle birlikte eğitim alırken, düzensiz aralıklarla da olsa enstitüye devam etti. Orada, Arapça dil bilgisi, belagat, Kur’an tefsiri ve fıkıh gibi temel disiplinlerdeki bilgisini derinleştirdi.
1965 yılında, 22 yaşındayken camide imam, vaiz ve öğrenci hocası olarak çalıştı ve 1978 yılına kadar bu görevi sürdürdü. Aynı yıl Riyad’a gitti ve orada bir yıl Arapça eğitimi aldı. Evli ve çocuklu bir ailenin reisi olduğu için orada bir yıldan fazla kalamadı ve ülkesine dönerek çalışmalarına devam etti. Ancak Riyad'daki eğitiminden büyük fayda görmüştü.
Şeyh Eyüp, Suudi Arabistan’dan döndüğünde, normalde çalıştığı camiden, başka bir camiye nakledildi. Daha sonra on iki yaşındaki Emin adli çocuğa ders vermeye başladı. Şeyh Eyub evinde ileri düzey Arapça dersleri de alan Emin de dahil olmak üzere birçok erkek çocuk için Kur’an öğrenme grupları düzenledi. Emin 1981 yılında Suriye’ye giderek Şam’daki El-Furkan Enstitüsü’nde eğitim gördü ve 1986/1987 eğitim-öğretim yılında ortaokulu burada tamamladı.
Şeyh Eyub Emin’in öğretmeni ve akıl hocasıydı, ancak aileleri arasında da uzak akrabalık bağları vardı. Suriye’de kaldığı süre boyunca, Şeyh Eyub’un ailesiyle yakınlaştılar ve görünüşe göre kızını oğulları için uygun bir eş olarak gördüler.

Şeyh Emin, orta öğrenimini Şam’da tamamladıktan sonra El-Ezher Üniversitesi’nde okumak üzere Kahire’ye taşındı. Yeni bir fakülte olan Arap ve İslam Bilimleri Fakültesi’ne kaydoldu ve 1991 yılında orada eğitimini tamamladı.
1990’ların başları, büyük bir jeopolitik dönüm noktasıydı: Yugoslavya’nın dağılması, savaşlar, bağımsızlık hareketleri ve Arnavutluk’ta komünist rejimin çöküşü.
Arnavutluk’ta hükümet, 1990 yılında yasalarında değişiklik yaparak seçimlere ve yurtdışı seyahatlere izin verdi. Mart 1991’de yapılan ve eski komünistleri iktidara getiren ilk seçimlerin ardından çıkan huzursuzluk, bir koalisyon hükümetinin kurulmasına yol açtı. Bir yıl sonra, komünistlerin devrildiği bir seçim daha yapıldı.

Şeyh Emin, El-Ezher’deki eğitimini tamamladıktan sonra, özellikle Yugoslavya’daki karışıklıklar nedeniyle İstanbul’a gitti. Şeyh Eyüp de ondan önce İstanbul’a seyahat etmişti. Doğu Avrupa’daki Müslümanların durumunu iyileştirmeyi amaç edinen bu iki ender insan Dr Fatih Ali Hasanin ile tanıştı.
Doğu Avrupa’yı yakından takip eden Dr. Fatih Ali Hasanin, İslam’ı Arnavutların anlayabileceği bir dilde aktarabilecek dengeli bir âlime sahip olmanın elzem olduğunu düşünüyordu. Eyub, oğlu Yusuf ve damadı Emin’i Arnavutluk’a seyahat etmeye teşvik eden de oydu.
Şubat 1992’de, Ramazan’dan iki hafta önce Arnavutluk’un başkenti Tiran’a gittiler. Önce Tiran’da, sonra Dıraç’ta vakit geçirdiler ve dini boşluğun büyüklüğüne tanık oldular. Şeyh Emin ve eşi Arnavutluk’ta altı aydan fazla kalmamayı kabul etmişlerdi, ancak tebliğ çalışmalarına başladıktan sonra ve halkın sıcak karşılaması sayesinde dört yıl orada kaldılar.
O dönem Arnavutlukta dinsiz bir komünist rejim hüküm sürüyordu ve halk, temel dini ibadetlerden veya düzgün davranışlardan bahsetmeye bile gerek yok, inancın temellerinden bile yoksundu.
Ülkede sokakları, kafeleri ve hatta kaldırımları istila eden yoğun alkol tüketimi vardı. Yeni dini kurumlar kendilerini diriltmeye çalışıyor, ancak eğitimli personel, deneyim ve net bir yönlendirmeden yoksundular Bu manevi kaos ortamında, Arap ve Müslüman hayır kurumlarının gelişi değerli maddi destek sağlarken aynı zamanda sorunlar da yaratıyordu. Birçok çalışanın dini eğitim eksikliği, Arnavut kültürünün yeterince anlaşılmaması ve halkın gerçek ihtiyaçlarının kavranamaması gibi pek çok sorun vardı.
Böylece Şeyh Emin ve eşi, Şeyh Eyub ve oğluyla birlikte tebliğ ve eğitim çalışmalarına katıldılar. Genç yaşlı, erkek kadın herkese dini eğitim veriyor ve sorularını yanıtlıyorlardı.
Şeyh Eyub, çalışmalarına başladığı dönemde oğlu Yusuf, kızı ve damadıyla birlikte bir devlet okulunda kız ve erkek çocuklarına Arapça, Kur’an-ı Kerim ve bazı din dersleri vermeye başladı.
Bir yıldan biraz fazla bir sürede birkaç genç eğitimlerini tamamladı; içlerinden biri daha sonra Tiran Müftüsü ve 2024’te açılışı yapılan Ulu Cami’nin hatibi oldu.
Aile, bir süre okulda öğretmenlik yaptıktan sonra okulun bitişiğindeki Çarşı Camii'ne taşındı. Orada, daha kalabalık bir erkek ve kız öğrenci grubuyla karşılaştılar. Burada çocuklardan gençlere ve kırklı yaşlarındaki yetişkinlere kadar çeşitlilik gösteren bir öğrenci topluluğuna ders verdi. Kadınlara yönelik dersler özellikle kalabalık ve coşkulu bir katılımcı kitlesi çekti.

Şeyh Eyub ve Şeyh Emin, Çarşı Camii’nde öğretmenlik yapmanın yanı sıra, Tiran’ın kırsal kesimlerindeki cami okulları için müfredat geliştirmekten ve bu okullara uygun Kur’an ve din dersleri müfredatı sağlamaktan da sorumluydular. Aynı zamanda yerel imamlara da danışmanlık yaptılar.
Dıraç şehrinde bir yer kiralayıp orada kızlara ve kadınlara yardım etmek için bir dikiş atölyesi kurdular.
Şeyh Eyub, Emin ve ailesinin İstanbul’a dönmesinden iki yıl sonra, 1997 yılına kadar burada eğtim-öğretim ve tebliğ faaliyetlerini sürdürdü.
Şeyh Eyüp ve ailesinin Arnavutluk’ta geçirdiği zaman meyvesini yavaş yavaş verdi. Birçok genç kadına başörtüsü taktı, Kur’an ezberleme grupları yaygınlaştı ve yeni nesil yerel imam ve öğretmenlerin yetiştirilmesi sağlandı.
1965 yılından bu yana tam 60 yıldır aralıksız din görevini yerine getiriyor. Emin ise Türkiye’de uzun süre kaldıktan ve Avrupa’daki Arnavut toplulukları içinde çok sayıda eğitim faaliyetinde bulunduktan sonra 2019’da Makedonya’ya dönerek imam oldu ve erkekler için çevrimiçi dini dersler düzenlerken, eşi de kadınlara ders verdi.
Şeyh Eyub ve ailesi atalarından geleneksel eğitim almış daha sonra resmi eğitimini kurumlarda ve üniversitelerde tamamlamışlardır. Onlar Arnavutluk’ta yaşanan dini canlanmanın kilit isimlerinden biri olarak öne çıkarak yaklaşık elli yıldır dinden mahrum kalmış bir ülkede manevi yenilenmenin ilk tohumlarını ekti.
4318885