Muharremdir hanım Zeynep azası
Bizi sesler Hüseyin'in Kerbelası
Yolu bağlı kalmış düşman elinde
Daha zevvarının yok, sesi sedası
Çağır gelsin Şahı Necef heraye
Cihad ile açağ yol Kerbelaya
Ali'nin Zulfikarı dada çatsın
Hüseyin aşıkları gelsin Mina'ya
Kerbela sadece 14 asırlık hakkın batıla, adaletin zulme karşı verdiği mücadelenin simgesi değil, o simgeyi nesillere taşıyan, o inancı tarihe yazan bir okul, bir mekteptir.
Kerbela bütün beyinlerin durduğu, bütün kalplerin sustuğu, bütün inancın tartılıp konduğu bir teraziden öteye, ümmetin tarihi imtihanı ve ümmetin emanete yaptığına şahit olduğu an. Kerbela meleklerin "Kan dökecek, fesat çıkaracakları niçin yaratıyorsun?" sorusunun bir kez daha varlık aleminde çınladığı ve hikmetin sorgulandığı an ve Hüseyin'in bu soruya verdiği ölümsüz cevabının kanla yazıldığı mekan...KERBELA
Ve Kerbela peygamberin bir adet tüyünün önünde heycandan düşüp bayılan bir ümmetin gözleri önünde etinin, kanının, ciğer parçasının parçalandığın an...
Gerçekten eğer Kerbela'da Hüseyin değil de ceddi Resulûllah olsaydı ve Yezid denilen cehenneme biat etmediği için bütün ümmetin gözleri önünde ona da torununa yaptıklarını yaparlar mıydı? Hz. Haticeyi kızı Zeynep gibi esir edip şehir şehir gezdirler miydi? Peygamberimizin oğlu İbrahim'i, Ali Asğar gibi oklarlar mıydı?
Aman Allah'ım! bu nasıl bir soru, demeyin.
Müslümanların en mukaddes topraklarında, tevhid diyarında, vahyin beşiğinde, Allah'ın evinin yanı başında, on binlerce Hüseyin, Ali Ekber, Ebulfazl Abbas, Ali Asğar ve Rukiyeler öldüren; bir saat öncesine kadar da bu cineyeti devam ettiren Zamanın Yezid'inin ayaklarına kırmızı halı serip boynuna madalya takıldığında yine biz ümmet olarak seyretmiyor muyduk?
R. Onurşan
