Lübnan Üniversitesi Öğretim Üyesi ve siyaset uzmanı Talal Atrisi, bugün Çarşamba günü Tahran’da düzenlenen "İslam Devrimi: Yansımalar, Perspektifler ve Yeni Meseleler" web seminerinde bir konuşma yaptı.
İran’ın İslam Devrimi’nden önceki siyasi durumuna değinen Talal Atrisi, “İran'daki Şah rejimi kukla bir rejimdi ve ABD'ye dayanıyordu. İran'da ABD destekli binlerce Amerikan danışmanı vardı. Şah'a Fars Körfezi jandarması deniyordu, ancak İslam Devrimi İran'daki bu iç denklemi bozdu. O zamanlar kimse İslami bir devrimi hayal etmemişti. Tüm devrimler sosyalist, Marksist, milliyetçi vb. idi ve Sovyetler Birliği veya Birleşik Devletler tarafından destekleniyordu. Fakat İran İslam Devrimi’nin sloganı "ne Doğulu ne de Batılı" idi ve İslam Cumhuriyeti'ni kurma projesini önerdi. Hiç kimse böyle bir değişikliği ve çağımızda bir devrimin dini bir lider tarafından gerçekleşmesini beklemiyordu; Bu önemli gelişme tahmin edilemezdi." dedi.
Lübnanlı Siyaset Uzamanı şöyle devam etti: "İran İslam Devrimi, değişim yaratmada, devrimler inşa etmede ve ülkeler inşa etmede İslam'ın gücünü keşfetmek için ufku açtı. O zamana kadar, İslam’ın kitaplarda veya camilerde özetlenen ve sosyal veya siyasi hayatla hiçbir ilgisi olmadığı düşünülürdü. Ama İslam Devrimi'nden sonra İslam'a ilişkin görüşler değişti. Dünya İslam'ı farklı görüyor. Bütün bunlar İran İslam Devrimi'nin zaferinden sonra oldu ve bu konu, İslam'ı anlama ve İslam ile etkileşimde ve İslam'a ilişkin görüşlerde entelektüel düzeyde meydana gelen ilk değişiklikti.”
Talal Atrisi, İslam aleminde ve Arap dünyasındaki birçok hareketin İran İslam Devrimi'nden etkilendiğini belirterek, şunları kaydetti: “İslam Devrimi'nin ortaya koyduğu bir diğer gelişme de jeo-stratejik konularla ilgili. Şah rejimi döneminde ABD müttefik sisteminin bir parçasıydı ve görevi bölgede özgürlük yanlısı hareketleri kuşatmaktı. İran, Mossad'ın bir üssüydü ve bölgedeki Siyonist rejimin çıkarları için çalışıyordu, ancak İslam Devrimi bölgesel denklemleri değiştirdi. ABD'nin ve Siyonist rejimin çıkarlarına hizmet eden İran, bu denklemden çıkmış ve artık ABD'nin yanında kalmamış, bu ülkenin ve Siyonist rejimin de düşmanı olmuştur. Bu nedenle bölge ve dünya ülkeleri İran'ı yöneten yeni sistemle nasıl etkileşime gireceklerini düşünmeye başladılar; Çünkü İran, bölgedeki direniş hareketleriyle ilişkiye girdi. Tahran'da Filistin büyükelçiliğini açtı ve İsrail büyükelçiliğini kapattı. Kendini Filistin sorununa adadı ve Amerikan hegemonyasına karşı çıktı.”
Lübnalı siyaset uzmanı konuşmasının sonunda da şunları söyledi: İran İslam Devrimi'nin zaferinden şu ana kaar ABD İslam Cumhuriyeti'nin kuşatmaya çalışarak, İran’a yaptırımlar uyguladı. Ülkenin ekonomisini yıkmak istedi. İran askeri saldırılar ve savaşla tehdit etti veya İran’ın içinde isyan çıkarmayı planladı. ABD, İran'ın . Kültürel, bilimsel, nükleer, askeri ve endüstriyel gibi alanlarda bağımsız ve güçlü bir İslam ülkesi olduğuna tahammül edemiyor. Ama İran, yoluna devam ederek, Amerika’nın planlarını boşa çıkarmış ve her geçen gün daha büyük başarılara imza atıyor.