Gören elbette göz değil, göz sadece bakar ve görüleni alır. Çünkü göz bir penceredir. Göz, (öyle) bir hassedir ki, ruh bu âlemi o (göz) pencere(si) ile seyreder. Göz penceresinden alınan görüntülere bir başka uzvumuz sembol kıyafetleri giydirip anlamlandırılıyor. Bu uzuv kalp veya ruhtur.
İslam felsefesinin önde gelen profesörlerinden Gulam Rıza Avani, ilahi dinlerin ana misyonu hakkında bazı noktalara değindi.
Musa (as), İsa (as), Hz Muhammed (as) ve diğer peygamberlerin getirdiği ilâhî kaynaklı dinler, insanı mutlak cehaletten kurtarmak ve manevi gözlerinin açılmasını isterler.
İlâhî dinlerin en önemli hedefleri
Muhyiddin İbn Arabi (1165–1240) nefsin hayatını bilgiye, yani insanın ilahi ilim ile dirilişine benzetmektedir. Bu, Kur'an-ı Kerim'de de belirtilmiştir. En'am Suresi 122. ayeti:” Ölü iken dirilttiğimiz ve insanlar arasında yürüyebilmesi için kendisine ışık tuttuğumuz kimse, karanlıklar içinde kalıp ondan hiç çıkamayacak durumdaki kimse gibi olur mu? İşte kâfirlere yaptıkları böyle güzel gösterilmiştir”.
Burada müminlerin İslam’ı kabul etmelerinden önceki durumu, bir ölü gibi bütünüyle hayır ve faydadan yoksun kalmış olanın durumuna benzetilmiştir. Çünkü küfür ve şirk, insanın hakkı bâtıldan ayırarak kurtuluş yolunu bulmasına engel olur. Buna karşılık Allah’ın kendisine İslâm’ı nasip ettiği kişi ise, yeniden hayata kavuşmuş insan gibi, gerçeği gerçek olmayandan, doğru ve yararlı olanı yanlış ve zararlı olandan ayırt etme imkânına kavuşmuştur; böylece iman nuruyla zihni ve kalbi aydınlanan kişinin bu sayede yolu da aydınlık olur. İnkâra saplanmış olan için ise, küfrü devam ettiği sürece karanlıktan kurtuluş ümidi de kalmamıştır
Resûlullah (s.a.v.) ilmin Allah'ın dilediği kimsenin kalbine gönderdiği bir nur olduğunu bildirmiş veya şöyle buyurmuştur: “Her şeyi daima Allah’ın nuruyla gören müminin nurundan sakının “.
Mevlana da diyor ki: “Ey mümin, sen Allah’ın nuruna bakar oldun.” Peygamber’in şu hadisine işaret eder: “Allah’ın nuru ile gören müminin uyanıklığından çekinin” . Nur olduğu zaman kişi yolunu rahatlıkla görebilir ve furkan (doğruyu yanlıştan ayırma gücü) sahibi olur. Hidayet aynı zamanda hakikatin nurunu görmektir.
Bazıları o kadar karanlıkta kalırlar ki içinden çıkamazlar ve iman nuruna hidayet olmazlar. Dikkat edilmelidir ki ilahî emir sonsuzdur ve bir kimse karanlığa düşerse bu ilahî emir sonsuz olduğu için hidayete eremez.
İbn Arabi, nazarî tasavvuf alanındaki en önemli eseri olan meşhur Hikmetlerin Özü (Fusus’ül Hikem) kitabıyla İslam dünyasının büyük mutasavvıflarından biridir. Geleneksel tasavvufi eserlerden farklı metafizik ve teosofik içerikte bir eserdir Ömrünün sonunda 27 bölümden oluşan ve her bölümde peygamberlerden birine değinen hikmetleri içeren bu eseri kaleme almıştır.
4023929