İnsanların merak ve dikkatini çeken en önemli konulardan birisi de Allah’ın zatıdır. Birçok insan kendi fikir ve hayal dünyasında, -ama isteyerek, ama istemeyerek- Allah’ın Zatına bir boy, en ve derinlik vermeye çalışır. Halbuki Allah zaman ve mekan boyutlarından temiz ve paktır. Zaman ve mekan içinde aklımıza ve hayalimize ne geliyor ise o şey Allah olamaz.
Kur’an ve Hadis Üniversitesi öğretim üyesi ve araştırmacısı Hüccetül İslam Velmüslimin Ali Emirhani, Allah’ı akıl yoluyla bilme imkanı üzerine düzenlenen bir toplantıda konuştu:
Allah’ı tanıma ve aklın Allah’ı bilmedeki sınırlılıkları hakkında farklı görüşler vardır ve bunlara dayalı teoriler yapmak özel bir önem taşır. Bu tevhidi ve dini konulardaki temel noktalardan biridir. Filozoflar, kelamcılar, arifler, sufiler, Eş’ariler, Mu’tezile vb. dahil olmak üzere çeşitli ideolojik akımlar arasında bu konu hakkında farklı fikirler vardır. Bu yüzden Allah’ı akıl yoluyla tanıma durumu çok önemlidir. Ve bu tanımanın diğer tanımalardan farkı nedir?
Ehl-i Beyt (as) rivayetlerine göre, Allah’ın zâtını akıl yoluyla bilmek imkânsızdır, ancak Allah’ı dolaylı olarak, sıfatları ve işaretleri ile bilmek mümkündür. Bu tür bir idrak içinde, Allah’ın var olduğunu ve Allah’ın dünyadaki tüm varlıklardan farklı olduğunu biliyoruz.
Dolayısıyla bu idrakin ölçütü, aklî bilgidir. Allah’ı tanıma tartışmalarında, her şeyi başından sonuna kadar anlayan ve başkalarına aktarabilen akıldır. Allah’ın eserlerinden tanınabileceğine dair birçok delilimiz vardır.
Allah’ın isim ve sıfatlarının kainat ve mevcudat üstündeki tecellilerini okuyarak marifet kazanmaktır. İnsan bu marifet yönünde ne kadar derinleşip terakki ederse o kadar iyidir. İnsan Allah’ın her bir isminin tecellisini kainat aynasında okursa, marifeti de o oranda ziyadeleşir. Her bir isim ve sıfat, Allah’ı farklı açıdan insana tanıtır.(sorularla risale)
Buradan hareketle, birçok bilginin doğruluk ölçütü, bu aklî bilgidir.
İmam Rıza (sa) “Allah, işaretlerle bilinir ve işaretlerle ispatlanır ve bundan başka Allah yoktur” diyor. İmam Sadık (as) da bu konu hakkında şöyle diyor: “Allah'ın kulları onu akıl yoluyla tanırlar”.
Özet olarak, insan zihninde oluşmuş, yani tasavvur edilmiş bir Allah anlayışı, bütün kainatı kuşatan ilahi sıfatları üzerine alıp kaldıramaz, onlara kaynaklık edemez. Ama mevcudat ve mahlukattan münezzeh ve mukaddes olan ve mevcut ama meçhul bir Allah anlayışı kainatta tecelli eden İlahi sıfatları üstüne alıp tam bir kaynak, tam bir medar olabilir. Bu yüzden Allah’ın Zâtı hakkında bilinçli ve kasıtlı bir şekilde tasavvurda bulunmak şirk olur. Ama gayr-ı ihtiyari, istemeden gelen tasavvurlardan da muaheze yoktur.
4059325