IQNA

Muhkem ve Müteşâbih ayetler

20:01 - September 06, 2022
Haber kodu: 3477344
Kur’an ayetlerinin anlamını anlamak bazen kolay bazen zordur. Bu zorluk, surelerin içine, üzerlerinde tefekkür etmemiz için yerleştirilen kavram ve noktalardan kaynaklanmaktadır. Buna göre Kur’an ayetleri iki gruba ayrılır.

Muhkem ve müteşâbih, Kur’anın ayetleri için kullanılan birer sıfattır. Muhkem ve müteşabihin sözlük anlamları; Kur’an’ın lafızlarının ve manalarının sağlamlığını, kusursuzluğunu ve güzelliğini ifade etmektedir.

Al-i İmrân suresi 7. ayeti bu sınıflandırmaya işaret etmektedir: “Sana kitabı indiren O’dur. Onun (Kur’an) bir kısım âyetleri muhkemdir, ki bunlar kitabın esasıdır, diğerleri ise müteşâbihtir. Kalplerinde sapma meyli bulunanlar, fitne çıkarmak ve onu (kişisel arzularına göre) te’vil etmek için ondaki müteşâbihlerin peşine düşerler. Hâlbuki onun te’vilini ancak Allah bilir; bir de ilimde yüksek pâyeye erişenler. Derler ki: Ona inandık, hepsi rabbimiz katındandır. (Bu inceliği) yalnız aklıselim sahipleri düşünüp anlar”.

Kur’an ayetleri muhkem ve müteşâbih olmak üzere iki gruba ayrılabilir. Terim olarak muhkem; Kur’an-ı Kerim’in kolaylıkla anlaşılan açık ifadeleridir. Muhkem ayetlerde ibadet, helal, haram ve amellere dair hususlar yer almaktadır. Bu ayetler; gördüğümüz, yaşadığımız, hissettiğimiz, sayabildiğimiz ve akıl yürütebildiğimiz konularda bilgi vermektedir. Ayetlerin anlamı kesindir. Ancak müteşâbih ayetler, onlardan çeşitli anlamlar elde edilebileceği için bir şekilde belirsizdir. Kur'an-ı Kerim, muhkem ayetlerini müteşabih ayetlerin tefsirinde kaynak ve referans olarak tanıtmakta ve müteşabih ayetleri muhkemlere göndermeden takip etmenin dalalete yol açacağını hatırlatır.

Muhkem ayetler

Bunlar, okuyanın anlamlarında şüphe duymayacağı ayetlerdir ve ayetin kavramı açık ve nettir.

Müteşâbih ayetler

Mâna yönünden birden fazla ihtimal taşıdığından anlaşılmasında güçlük bulunan lafız veya sözü ifade eder. Müteşâbih ayette yer alan bir lafız konumuna göre başka ayetlerde farklı mânalara gelebilir, ancak her birinin kastedilebilir olması açısından anlamlar birbirine benzer, bundan dolayı hangi mânanın kastedildiği açıkça bilinemez. 

Müteşabih ayetlerin anlamındaki belirsizlik kelime veya cümle yapılarından kaynaklanmaz, çünkü bu tür belirsizlikler Arap dili kurallarına ve edebiyatına başvurularak çözülebilir. Bilakis, zahir anlamlarındaki belirsizlik, muhkem ayetlerle zıtlıklarından kaynaklanmaktadır. Bu tür ayetlerin gerçek manasını bulmanın tek yolu onları muhkem ayetlere göre yorumlamaktır.

Örneğin Furkan suresinin 59. ayetinde: “Gökleri, yeri ve bu ikisi arasında bulunanları altı günde yaratan, sonra arşa istivâ eden O’dur. O Rahmân’dır. O’nu bilen birine (yine kendisine) sor”. Okuyucu, ilk bakışta Cenab-ı Hakk’ın diğer krallar gibi tahtta oturduğunu algılar, ancak “..O’na benzer hiçbir şey yoktur. O her şeyi işitir, her şeyi görür…” Şura suresi 11. ayetini inceledikten sonra  Allah Teâlâ’nın diğer varlıklardan farklılığının nasıllığını kavrayabilmenin de insan idrakinin çok üstünde olduğunu îma etmektedir. Dinlenmenin ve yerleşmenin maddi özelliklerinden biri olduğu ve Allah’ın bu özellikten muaf olduğu ortaya çıkar. Netice olarak Allah’ın arş üzerindeki egemenliği O’nun kâinata hâkimiyeti ve etrafını kuşatması olduğu kanaatine varılır.

Diğer bir örnek Kıyamet suresi 22-23. ayetleridir: “Oysa o gün bir kısım yüzler rablerine bakarak mutlulukla parıldayacak..” Burada insanların Allah’ı gözleriyle görebileceğini zannedersiniz. Ama En’âm suresi 103. ayeti şöyledir: “ Gözler O’nu idrak edemez, hâlbuki O gözleri idrak eder. O en ince şeyleri bilir ve her şeyden haberdardır”. Bunu okuduğumuzda buradaki bakmanın görme eylemi değil deruni ve kalp ile müşahede olduğu anlaşılır.

İlgili konular
captcha