IQNA

İnsan amelinin özellikleri ve bunu takip eden sorumluluklar

10:19 - September 12, 2022
Haber kodu: 3477410
Kur’an, evrendeki varlıkların çoğundan insanın üstün olduğunu ve ona birçok nimet ve imkânın verildiğini belirtir. Bu nimet ve imkânlardan dolayı, insanın başta Allah’a sonra da bütün varlıklara karşı sorumlu olduğunu bildirir.

Bu sorumluluğa ilişkin olarak da davranışlarımızı genel olarak ikiye ayırır: a) İyi ve güzel ameller. b) İyi olmayan, kötü ameller. Müminler de inkârcılar da, bu davranışlarının karşılığını kısmen dünyada, tamamen ise ahirette alacaklardır.

Kur’an’da insanın amelinden  kendisinin sorumlu olduğu belirtilmiştir. Amel kavramının, davranış’tan net bir şekilde ayrılan belirli özellikleri vardır. Buna teveccüh etmek insan kimliğinin daha iyi anlaşılmasını sağlar.

Yeryüzü, insanoğluna, işlenmemiş ve yararlanılması gereken bir kaynak, bir sermaye olarak sunulmuştur. İnsan kendine verilen bu sayısız nimet ve imkânlardan dolayı, insanın da bir sorumluluk alanı vardır. Bir başka ifadeyle bu nimetlerin bir bedeli vardır. Bu bedel, yaratılış gayemize uygun olarak faaliyette bulunmaktır. Çünkü Cenab-ı Hak, insanların hangisinin daha güzel amel edeceğini denemek için, yeryüzündeki her şeyi dünyanın kendine mahsus bir ziynet yapmış ve bunları insanın istifadesine sunmuştur.

Kur’an’daki insan tarifine baktığımızda amel etmeye muktedir ve bununla mükellef olduğu görülür. İlâhî Kitap’ta amel kelimesinin pek çok eşanlamlısı bulunmakta olup amel ve davranış arasında çok önemli farklar bulunmaktadır.

Davranış, amel kavramından daha geneldir, (Davranış canlıların dış dünyaya karşı gösterdikleri her türlü bilişsel, duyuşsal ve bedensel-fiziksel tepkilerin genel adıdır) yani birçok davranışımız vardır, ancak bunlardan bazıları ameldir ve her davranış amel değildir, davranışın birûni yönü vardır oysa amelin hem birûnî hem derûnî yönü vardır. Örneğin, inanmak veya inanmamak, insan kalbinde meydana gelen ve cezalandırılabilen ve ödüllendirilebilen iki eylemdir.

Amelin temeli

Davranış sorumlu değildir, ancak amel zorunlu olarak sorumluluk gerektirir. Tüm vücut hareketlerimiz davranıştır, ancak kalp atışı gibi bazıları sorumlu değildir. Bu, amelin davranıştan farklı olduğunu bir davranışın amele dönüşmesi için temellerinin olması gerektiğini ve üç şeyden bahsedebileceğimizi gösterir.

Temelin ilk altyapısı bilişseldir. Bu davranıştaki amacın ne olduğunu belirlemek anlamına gelir. Davranışlar amaca yönelik olabilir (belirli bir sonu vardır), ancak amaçlı değildir. Denize akan bir nehrin sonu vardır ama amacı yoktur. Amelin bilişsel bir temeli olması gerekir.

İkinci olarak eğilim ve motivasyon olmalıdır. Sadece zihinsel tasavvurlar içimizdeki eğilimlere bağlı olmadığı sürece motive edici olamaz. Elbette bir çağrışım yapılırsa bilişsel tasavvurun kendisi uyarıcı olabilir. İnsanın bir şeyi yapabilmesi için içinde arzu ettiği bir eğilim olmalıdır.

Üçüncü temeli ise çatışmalar meydana geldiği durumlarda irade, seçim ve karar verme meselesidir. Bazen insanlar birşeyi yapıp yapmama arasında çelişkiye düşer. İnsanda irade ve seçim gücü vardır. Bu nedenle, farklı arzular arasında bir çatışma olduğunda, bir arzuyu dizginleyebilir ve diğerini genişletebiliriz. Bir insanın davranışı, bu temellere dayandırılırsa, amel olarak kabul edilecektir.

 İnsanın amelleri hüvviyet yaratır

İnsan amel için gerekli olan şeyleri göz önünde bulundurmalıdır. Amelde bir etken olması gerekir. Amel eğer seçilerek yapılmamışsa amel kabul edilmez.  İnsanın yaptığı amelden sorumlu olması gerekir. Acil durumlarda yapılan amellerde sorumluluk gerektirir. Çünkü bir ön hazırlık yapmış ve o duruma gelmiş olabiliriz.  Bir diğer şey ise amelin kimlik kazandırmasıdır. Kendimizi inşa eder ve eylemlerimizle kimliğimizi şekillendiririz. Bu yüzden ameller varlığımızı şekillendirir. Nuh’un oğlu hakkında Kur’an şöyle diyor: “ Allah buyurdu ki: “Ey Nûh! O senin ailenden değildir. Çünkü onun yaptığı iyi olmayan bir iştir. Sakın hakkında bilgi sahibi olmadığın bir şeyi benden isteme! Ben cahillerden olmayasın diye sana öğüt veriyorum.” (Hud : 46) Nûh’un oğlu iman etmediği için onun kendi ailesinden sayıl­madığı, iman olmayınca tek başına kan bağının birçok hak ve ödev için yeterli olmadığı bildirilmektedir.

Amel gerçekleştirildiğinde, nesnel hale gelir ve etkisi gözle görülür. Güneşin suyu buharlaştırması gibi amelde gerçekleştiğinde dünyada etkisi olur. Bu etkiler kaçınılmazdır. Ameller, atılan bir ok gibidir ve herhangi bir yere çarptığında iz bırakır.

Amellerin son özelliği dinamik olmasıdır. Yani amellerimiz varoluşumuzda toplanır ve birbiriyle bağlantılıdır. Müsbet veya menfi  bir amelimiz varsa, bunlar birleşir ve bunların toplamı pratik kimliğimizi oluşturabilir. Bunların birbirleriyle ilişkili olmalarının nedeni dinamizleridir. Amellerin yeniden inşa edilmesi mümkündür. Yani bunlar bizim amellerimizin gereksinimleridir.

Tahran Üniversitesi Profesörü Hüsrev Bakıri’nin Kur’an ve eğitim toplantısındaki konuşmasından alınmıştır.

4011985

captcha