IQNA

Sena Kılınç kaleme aldı:

Batı Asya'da Zihinsel Kavşak; Süleymani’den Öncesi ve Sonrası

13:26 - January 02, 2023
Haber kodu: 3478795
Süleymani mektebi buydu işte. Kanı cemre gibi toprağa düşmüştü. Çiçekler açıyordu. İnsanlara karanlık satan Beyaz Saray’lılar ise bu bahardan hoşlanmıyordu.

Araştırmacı-yazar Sena Kılınç'ın kaleme aldığı yazıyı okurlarımızla paylaşıyoruz:                                     

"O gün sabah iş başı yapmak için gözlerimi açtığımda gazeteci arkadaşımın peş peşe attığı mesajların bildirimlerini gördüm. Bu benim için çok da şaşırtıcı değildi çünkü Batı Asya’da yaşamak demek her güne acil haberlerle uyanmak demekti ki özellikle Suriye savaşından sonra patlayan bombaların başlıklarının atıldığı son dakika haberleriyle uyanmak gibi şeyler hayatımın rutini haline gelmişti. Mesajları okuduğum ilk an pek kavrayamadım. İlk mesaj: ‘Sena acil haberlere bak Kasım Süleymani, Mehdi Mühendisi ile birlikte Irak’ta suikaste uğramış.’ Bu mesajı okuyunca dedim ‘ yok ya yine Batı medyasının uydurması bu’ Ardından ikinci mesaj: ‘Olayın içinde Irak İstihbaratının parmağı olabilirmiş. Bilgi sızdırılmış. Arap medyasına bak çabuk’ ikinci mesajdan sonra yavaş yavaş anlamaya başladım. Olamazdı bu haber doğru olamazdı. Çabucak bilgisayarımın başına geçip arap basınını taradım. Evet doğruydu Kasım Süleymani ve Mehdi Mühendisi şehit edilmişti. Haberi hazmetmek çok zordu. Biraz daha oturup koca boşlukta hissizliğimin şaşkınlığında bekledim. Yalanlama bekledim. Arama motoruna defalarca yazdım: ‘ Kasım Süleymani öldürüldü yalanı’ sonuçlar asıl habere yönlendirdi. Farsça aradım bu kez: ‘Kasım Süleymani ile ilgili yalan haber’ sonuç yine aynı. Arapça aradım: ‘ Batı medyasının Kasım Süleymani haberi’ sonuç hep aynı; ‘Şehit edildi’. Gözyaşlarımı daha fazla tutamadım ve koşarak babamın yanına gittim: ‘Baba Kasım Süleymani’yi şehit etmişler.’ Tüm aile artık haberdardı ve herkes bir sessizlikle olanları anlamaya çalışıyor haberleri kontrol ediyordu: ‘ Etmişler baba, gerçekten şehit etmişler Süleymani’yi’.

Kuzenim de o günlerde bizde misafirdi. Halimizi görünce sordu: Çok mu yakın bir tanıdığınızdı? Birbirimize baktık. Bu sorunun cevabı neydi? Neydi bir kez bile yüzyüze tanışmadığım bu komutan için yakınlık derecem? Neydi tüm ailenin bu göz yaşlarının sebebi? Çok mu yakındık? Hangi nispettendi bu günümüzü karartan haberin etkisi? Babam hıçkırıklarını tutamayınca mutfağa gitti. Neydi babamı ilk kez bu şekilde ağlarken görüşümün sebebi? Kasım Süleymani ne yaptı ki bu ev bugün taziye eviydi?

Aklımdan geçen sorular silsilesi başlamıştı. ‘ Suriye ne olacak şimdi?’ Kim artık kimsenin cesaret edip gidemediği Şam’daki Seyyide Zeynep türbesini savunmak için askerleri cesaretlendirecek? Kim ABD destekli katil IŞİD’in karşısında Suriye’yi savunacak? Sadece Suriye değil ki! Irak’ta Erbil’de IŞİD’in bozduğunu kim toparlayacak? Filistin’e kim açacak yardımların yolunu? Binlerce soru. Batı Asya’nın neresine dönsem Kasım Süleymani’nin yardım eli…

Sosyal medyada hemen iki cephe oluşmuştu bile her zamanki gibi; Hak ve Batıl cephesi. Bir yanda binlerce yalan binlerce iftira ile Pentagon ve Siyonist fonlu haberlerin yayılması bir yanda Kasım Süleymani’nin gerçekliğini anlatanlar. Biryanda şehidine yas tutanlar bir yanda Pentagon’un sevincini paylaşanlar. Süleymani şimdiden bir okul olmuştu. Daha kanı kurumamıştı Irak toprağında ama şimdiden bir mektep olmuştu. Öyleyse hemen işe koyulmalı sosyal medya cihadına başlamalıydık. Gerçekleri paylaşmalıydık. Farsça, Arapça , Türkçe, İngilizce ne kadar çok dilde mücadele mümkünse o dilde. Birkaç gazeteci arkadaşla konuşup karar aldık. Onlar ne kadar saldırırsa saldırsın gerçekleri yazacaktık. Saldırıları çirkinleşmiş, hakaret etmeye dönüşmüştü.  Ama öyle bir cesaret yüklenmişti ki bünyeme bu ancak Kasım Süleymani’nin kanının  bereketi olabilirdi. Şehit edildiği meydandan korkunç fotoğraflar atıp saldırgan içeriklerle cevap veriyorlardı gerçekleri yazdığımız paylaşımlara. O an hiç düşünmeden klavyeme gelen Süleymani bir güçle, tüm dirayetimle, aklıma nereden geldiğini anlayamadığım bir şekilde, duraksamadan yazıyordum: ‘ Biz güzellikten başka bir şey görmüyoruz.’ Paylaşımlarımız organize bir şekilde olumlu geri dönüşlerde alıyordu. Bir çok genç mesaj atıyor: Neden Kasım Süleymani’yi bu kadar seviyorsunuz? diye soruyordu. Sorulara verilen cevaplarla uzayan konuşmalar ve sonuçta gerçeği gören bir sürü insan. Süleymani mektebi buydu işte. Kanı cemre gibi toprağa düşmüştü. Çiçekler açıyordu. İnsanlara karanlık satan Beyaz Saray’lılar ise bu bahardan hoşlanmıyordu. Kasım Süleymani’nin şehadetle biten 22 yıllık mücadelesinin herkesin dilinde olması Şehit Süleymani’yle baş edemeyişleri sinirlendiriyordu Siyonist odakları. Şimdi şöyle düşünün ki mücahit Süleymani’nin halktaki yansıması Mukavemet Cephesi’nin çevresi ve olaylarla ilgilenenler kadardı. Şehit Süleymani’nin yansıması ise sadece Batı Asya değil tüm dünyaydı.

Arama motorları, sosyal medya , zihinler şu sorularla yatıp kalkıyordu: ‘General Kasım Süleymani işgal rejimini çepeçevre kuşatan "füze çemberi"ni nasıl inşa etti?’, ‘Süleymani’nin şemsiyesi altında… Silahlar Gazze’ye nasıl ulaştı?’, ‘ 33 Günlük savaşta Süleymani’nin rolü neydi?’, ‘Süleymani'nin yolladığı Kornet füzeleri yüzünden İsrail işgal güçleri Gazze'de neler yaşıyordu!’, ‘Filistin İslami Cihadı: Tel Aviv’e yağdırdığımız füzeler, silahlarımız, paramız ve yiyeceğimiz İran’dan’ demiş miydi gerçekten?’, ‘Taşlardan füzelere: Filistin Direnişi’nin evriminde Süleymanin rolü neydi?’…

Bilgi sorudan doğar. Bu sorular Süleymani’yi evrenselleştirmişti. Artık ister karşısında dursun ister yanında Mukavet Cephesi daha da iyi biliniyordu. Mücahit Süleymani’nin yaptıkalrı anlatılırken; Filistin, Yemen, Suriye yeniden gündemin ilk sırasına oturmuştu. Milyonlar Kasım Süleymani’nin hain Fetö darbesine karşı Türkiye’ye yardım ettiğini ilk kez duymuştu. Tüm düşünme mekanizması yeniden şekilleniyor, bilgi aktarımının yoğunluğuyla yeni bir genç mantalite inşa ediliyordu.

Süleymani bir bakıyorsunuz direniş gruplarını koordine ediyor bir bakıyorsunuz ikinci İntifada’da koşuyordu. Filistin solunun Kasım Süleymani’nin resmini onurla taşıyışı tüm dünya soluna bir mesaj veriyordu: ‘ Zalime karşı hep birlikte; anti-Amerikan anti-Siyonist cephe birlikte güçlü’… FHKC-Genel Komutanlık lideri Talal Naci’nin “İran, Batı Şeria ve Gazze'ye silah dolu 20 gemi gönderdi. Çoğu insanın bu gemilerden haberi yok.” açıklaması sol’un gündemine düşüyordu. ‘Önemli olan müstekbirlere karşı muztazafın birliği’ bilincini vurguluyordu Kasım Süleymani mektebi.

Hamas'ın Lübnan temsilcisi Üsame Hamdan’ın: "Hiçbir Filistinli fraksiyon, Hac Kasım’ın Direniş için sağladığı silah sevkiyatında kusur görmedi." sözleri şii Süleymani’nin sünni kardeşlerine yardımını gündeme taşıyor ve vahdet bilincini uyandırıyordu Süleymani Mektebi.

Tüm bu bilgiler çığ gibi büyüyor ve Batı Asya tarihinde zihinsel bir yeni kavşak oluşuyordu: Süleymani’den Öncesi ve Sonrası."

captcha