IQNA

Kur’an okulu; Tevbe suresi hakkında / 24

Kur’an-ı Kerim’e göre müminlerin özellikleri

14:48 - February 13, 2023
Haber kodu: 3479295
Tevbe suresinde müminler ve onların vasıflarına dair özelliklerden bahsedilir.

Tahran üniversitesi Kur’an ve Itret okulu öğretim üyesi Hani Çitçiyan, Tevbe suresi üzerinde düşünme dersler dizisinin 24. dersinde ‘Müminlerin toplumun bütünlüğü ve gelişimindeki rolü’ üzerine açıklamalarda bulundu. Özet metin şöyledir:

Tebve suresinde müminlerin özellikleri beyan edilmiş olup bu niteliklere kendi içinde sahip olması gereklidir. Bir kişi İmam Seccad (a.s) zamanında ve Kerbela olayından sonra onu cihada katılmaya ikna etmek için geldi. İmam Seccad Tevbe suresinin 112. ayetini “O tövbekârlar, ibadet edenler, hamdedenler, dünyada yolcu gibi yaşayanlar, rükûa varanlar, secde edenler, iyiliği teşvik edip kötülükten alıkoyanlar, Allah’ın sınırlarını gözetenler; müjdele o müminleri!” okuyup bu niteliklere sahip insanları bulursa cihada katılacağını söyledi. 

Cihad birini öldürmek veya oyun oynamak değildir. Dindarlığı ve hidayeti yaymak isteyen bir kişinin gerçek niteliklere sahip olması ve ardından gerekirse savunma için güç kullanması gerekir. İnsan öldürmek veya öldürülmek için gelmemiştir. Asıl olan mesele hidayet ve rehperlik etmektir.

İslam’ın savaştaki esası imanla savaşmaktır. Peygamber (s.a.v.) savaş emri verdiğinde, müminlerin savaşını kasteder. Bütün peygamberlerin mantığında savaş meydanının temizliğinden söz edilmiştir. 70 kişi en feci şekilde şehit edilince tüm dünya ayağa kalkar. Hem sure hemde Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) hayatı ne pahasına olursa olsun onların bir ordu toplamaya çalışmadıkları ve savaş meydanında mücahitleri arındırmaya özel bir önem verdiklerini göstermiştir.

İslam mantığında bir esir alınıyorsa onunla para kazanmak için değil ona yol göstermek ve rehperlik etmektir. Savaş hidayet içindir; mümin bu yolda halis ve saf olmalıdır. İslam Peygamber’i (s.a.v) ve Ehlibeti savaş meydanlarında bu kuralı gözetmişlerdir.

Ayetteki ‘Tâib’ kelimesi her an Allah’a yönelen ve dönen kimse demektir. Ubudiyyet ibadet etmek demektir. Veli olarak sadece Allah’ı tanır ve yaşamında Allah’ın hükmünden başka bir hüküm yoktur.

‘Hamd’ bütün medih türlerini içeren, sevgi ve tâzimle Allah’a yönelen övgü ve şükür anlamında bir terim. Kalbin hamdi inanmak, azaların hamdi itaat etmek, aklın hamdi tefekkür etmek, hayatın hamdi ise onu Allah yolunda geçirmektir.

İnsan bir şeyi övdüğünde ona doğru yönelir. Hamd insanda bir tür taat ve ibadet oluşturur. Bu, gerçekten sevdiğiniz bir şeyi övdüğünüz ve onun gibi olmanızın sizin için önemli olduğu anlamına gelir.

‘Sâih’ kelimenin tam anlamıyla sürekli hareket etmek anlamına gelir. Mücahitler durmazlar, aksine sürekli hareket halindedirler ve bu hareket tekâmül yolunda yapılır. ‘Râki’ ruku edenler anlamında söylenmiş olup Allah’a tam bir itaat ve teslimiyeti ifade eder. Her ne yaparsa Allah’ın emri ile yapar. Secde ile ilgili olarak da bir kul olarak Allah karşısında hiçbir benliğin, nefsin olmaması olduğu söylenir.

Emr-i bil maruf: iyiliği emretme, nehy-i anil münker: kötülüğü men atme anlamında olup sonra Allah’ın sınırlarını koruyup kollamak demektir. Bu son üç konunun pratik yönü daha fazladır. Bu şahıstan daha sonra cihad etmesi ve şirkten sakınması ve güçlü olması istenir. Bu çok zor bir iş olup ikisini bir yerde toplamak Tevbe suresinde mümini tanıtmanın özetidir.

4194560

captcha