CNN'nin haberine göre, Amerika’da Filistin asıllı bir avukat 11 Eylül’den sonra Amerikalı Müslümanlar üzerindeki baskılar arttığını ve şimdi ise Gazze savaşının, Müslümanların bir kez daha nefret suçlarının hedefi haline gelmesine neden olduğunu yazdı.
Amerikalı olmak, Müslümanları yalnızca Filistinli, Arap ve Müslüman olarak damgalanmaktan korumakla kalmıyor, aynı zamanda kriz zamanlarında onları teröriste dönüştürüyor.
“Amerika’daki pek çok kişi gibi ben de Arap, Müslüman ve Amerikalıyım. Yaşadığımız dünyada reddedilmeyi çağrıştıran bir kimlik birleşimidir. Ama şimdi Gazze’deki toplu ölüm dehşeti ortaya çıkınca farklı bir anlam kazanıyor.” diyen avukat kendilerini Gazze halkından gördüklerini yeryüzünde cehenneme dönüşen Gazze açık hava hapishanesinde, dostları olduğunu ve yaşanan vahşeti en derinden hisssttiklerini ifade etti.
Khaled A. Beydoun şöyle devam etti: Daha geçen hafta Illinois’de altı yaşında Filistinli bir çocuk öldürüldü. Bu 6 yaşındaki çocuk gibi Amerikalı olmak bizi Filistinli, Arap, Müslüman ya da Ortadoğulu olarak damgalanmaktan korumuyor. Bunun yerine, bu kimlikler bizi Amerikalı olmanın güvenlik kılıfından çıkarıyor ve bizi yabancı, kriz zamanlarında da terörist yapıyor.
Altı yaşındaki erkek çocuk, nefret suçuyla suçlanan 71 yaşındaki ev sahibi tarafından askeri bıçakla 26 kez bıçaklandı. Anneside onlarca bıçak darbesi aldı hayatta kaldı ama bu kelimenin ne anlamı var?
Amerika’ya kaçıp güvenlik için gelen bir anne için bu güvenlik ne anlama geliyor? Bu benim ve diğerleri için ne anlama geliyor? Bu ülkeyi evi olarak gören ve bu ülkeye bağlılık gösteren milyonlarca Arap ve Müslüman için hayat ne anlama geliyor?
Görünen o ki şartlı vatandaşlığımız her an iptal edilebilir. Günlük programımızın savaş haberleriyle, ölü çocukların resim ve videolarıyla, yıkılan köylerin zaman çizelgesiyle ve Hamas’ı kınama çağrılarıyla uyandığı bir program. Bu görüntüler Jean-Paul Sartre ya da Albert Camus’un romanlarına çok benzese de bu kurgu bir hikaye değil bizim gerçekliğimizdir.
Amerika’da sadece sanal ağlarda konuşmalarımızı sansürleyen paylaşımlar yapabileceğimiz saçma bir gerçeklik. İsimlerimiz ve milliyetlerimiz, yüzlerimiz ve inancımız işlemediğimiz suçlardan dolayı suçluluk lekesiyle lekelenmiştir.
11 Eylül sonrası veya eski ABD Başkanı Donald Trump’ın 2017’deki Müslüman göç yasağının ardından yaşananlar birçok kişinin etnik kökenini ve dinini saklamasına neden oldu.
Müslümanlara yönelik nefret suçlarının sayısı 11 Eylül’den sonra keskin bir şekilde arttı. Müslüman göç yasağının ardından daha da arttı. Filistinli küçük çocuğun ölümü bu sayıların yeniden artabileceğini ve Arap ve Müslüman Amerikalılara yönelik şüphelerin artabileceğini gösteriyor.
Müslümanlar kurban olduklarında değil, kötü adam olduklarında haber değeri taşırlar. Amerikalı olmak hiçbir koruma sağlamıyor. Ne geçmişte nede şimdi.
Chicago’da değil de Washington’dayken, o 26 bıçağın her birinin küçük çocuğun vücuduna girdiğini hissedebiliyorum. Amerika’nın büyük ve küçük şehirlerindeyken kendimizi Gazze’de ölen çocuklarını gömmeye zorlanan kederli ebeveynler olarak görüyoruz. Biz olmanın anlamı budur. Belki de bu ülkenin bizi görmeye ve anlamaya başlamasının zamanı gelmiştir.
4177016