Ölümü ve onun ne kadar yakında olduğunu hatırlamak ondan gafil olan insanlar için en büyük tavsiyedir. Bu yüzden Kur’an-ı Kerim ve dünya edebiyatında bu konuya çokça değinilmiştir.
Al-i İmrân suresi 185. ayeti: “Herkes ölümü tadacaktır; yaptıklarınızın karşılığı size eksiksiz olarak ancak kıyamet gününde verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılır da cennete konursa artık kurtulmuştur. Dünya hayatı zaten aldatıcı şeylerden ibarettir.”
Bu mukaddes sözler her nekadar ölümü tadacağından bahsetsede ölğm anında insanın hayatta olduğu ölümün acı ve tatlı tadını tadacağı müjdesinide vermektedir. Ölüm Yunan düşünürlerinden birinin dediği gibi değildir. Der ki: Ölüm ve ben asla birbirimizle tanışmayacağız çünkü ben var olduğum sürece ölüm yoktur ve ölüm geldiğinde ise ben kimseyle tanışmak için orada olmayacağım.
Ölümle yüzyüze gelerek tanışacak ve bu harika olayın varlığını tadacağız. Tadını hiçlikte değil varoluşta bulacağız. Ölüm varoluşumuzun sona ermesi değil, sadece yeni bir deneyim anlamına gelir.
Kur’an-ı Kerim’in Ankebut suresi 57. ayetinde “Her canlı ölümü tadacak ve sonunda dönüp huzurumuza geleceksiniz.” cümlesi geçer. Neticede insanın da her canlı gibi Allah’ın takdir ettiği kadar yaşayıp sonunda öleceği, fâni olan bu hayatın geçim kaygısının, öldükten sonra Allah’ın huzuruna vardığımızda ebedî kurtuluşumuzu sağlayacak olan kulluk vecîbelerinizi ikinci plana atmamıza yol açmamasını söyler.
Ölümün geleceği, yakınlığı ve kesinliği ondan gafil olan sıradan insanlar için en büyük nasihattır.
Üstad Muhyiddin İlahi Kumşei’nin “Kur’an ile 365 gün sohbet” kitabından alıntıdır.