Adem ve Havva yasak meyveyi yemeden önce iyilik ve kötülükten arınmışlardı. Yasak meyveyi yediklerinde ilk önce çıplaklıklarının farkına varmışlar ve cennet ağaçlarının yapraklarıyla kendilerini örtmüşlerdi. Aslında iyinin ve kötünün farkına varmışlardı. Insanoğlunun sorumluluğunun başlangıcı böylece başlamış oldu.
Bakara suresi 35-36-37. ayetleri: “Ey Âdem! Sen ve eşin cennette oturun, orada istediğiniz yerden rahatça yiyip için ve şu ağaca yaklaşmayın; yoksa zalimlerden olursunuz” dedik.”
“Şeytan oradan onların ayağını kaydırdı da bulundukları yerden onları çıkardı. Biz de “Birbirinize düşman olmak üzere inin! Bir zamana kadar sizin için yeryüzünde kalacak bir yer ve ihtiyaç maddeleri vardır” dedik.”
“Bunun üzerine Âdem rabbinden bazı kelimeler aldı (bunlarla tövbe etti); rabbi de onun tövbesini kabul buyurdu. Şüphesiz O, tövbeleri kabul buyuran ve rahmeti sınırsız olandır.”
Bu ayetler Adem ve Havva’nın şeytanın aldatmacasına kanarak nasıl cennet kovulduklarını anlatmaktadır. Pek çok İslam müfessiri yasak meyvenin buğday olduğunu söylemiştir.
Bazı müfessirler ise yasak meyvenin bilgi ve marifet ağacı olduğunu söylemişlerdir. Hz Adem ve Havva yasak meyveyi yiyince ilk önce çıplaklıklarının farkına vardılar, hemen cennet ağaçlarının yapraklarıyla kendilerini örttüler. Böylece insanoğlunun sorumluluğu iyinin ve kötünün farkına varmasıyla başladı. Bu bir yandan kişinin kemale ermesi yolunda ilerlemesine yardımcı olurken, diğer yandan onu bazı yönlerden kısıtlar ve birçok nimetten alıkoyar.
Bazıları ise kadın ve erkek arasındaki fiziksel yakınlığı “bilme” olarak tefsir etmişlerdir. Adem ve havva birlikte olduktan sonra birbirlerini tanımışlardır.
Hem Doğu hemde Batı’daki arifler ise yasak meyveyi aşk olarak nitelendirmişlerdir. Yedikten sonra sevgiliden ayrılış, acı, sıkıntı çektiren bir meyvedir. Ve bu aşkın sırrı elmadır ve kadınların değil de erkeklerin boğazında bulunan Adem elması, Havva’nın aşkı için elmayı yiyerek Adem’in boğazının kapatıldığı şeklinde yorumlanmıştır.
Aslında o hırs insanı istemeden çeken şehvet ve aşkın kendisidir. Şeytan’ın cennete girişi ve Adem ile Havva’yı aldatma hikayesi de sürekli bir tarihi gerçektir. Çünkü insanlar sürekli olarak şehvet, açgözlülük, ihtiras, makam, mevki ve benzeri aldatmalara maruz kalır ve kendilerini cennetin zevk ve rahatlığından mahrum bırakırlar. Ancak insan İlahi fıtratıyla Allah’ın sesini duyarak Allah’ın dergahına nasıl geri döneceğini ve kayıp cenneti nasıl geri kazanacağını öğrenir.
İnsanoğlunun cennetten kovulmasıyla düşmanlıklar ve kinler başladı. Cennette herkes dosttur ve selamlaşır. Cennette hased, kışkançlık, kin yoktur. Bu niteliklerden kendimizi arındırmadıkça cennet giremeyiz.
Dünya bizim geçici meskenimiz olup bıraktığımız daha iyi bir cennete çağırılana kadar bu dünyada misafiriz. Herkes gene Allah’ın Rahmetine dönecektir.
Üstad Hüseyin Muhyiddin Kumşei’nin “Kur’an ile 365 gün sohbet” kitabından alıntıdır.
4120151