Fas’ta yaşayan Fransız kadın Denise Helen Marie Masson varlıklı bir ailede dünyaya geldi. 10 Kasım 1994’te vefat etti.
Babası tarihi sanat eserleri toplayan ünlü bir avukattı ve kendisi de babasının tarihi sanata olan sevgisini miras almıştı. Annesi ise sanat çevrelerinde ve parklarda piyano çalan bir piyanistti.
Denisse’nin hastalığı nedeniyle aile o zamanlar bir Fransız kolonisi olan Cezayir’e taşınmak zorunda kaldı. Araplar arasında yeni bir hayat kurdular ve Arapça öğrenmeye başladı.
Gençliğinde 1925 yılında anne ve babasının boşanmasının ardından inzivaya çekilip kiliseye yerleşti ve kutsal kitapları inceledi.
Hıristiyan bir rahibe ve hemşireydi. Doğu araştırmaları üzerine çalışmaya başladı. Arapça ve Fas lehçesini akıcı bir şekilde öğrendikten sonra Kur’an’ı Fransızcaya çevirdi. Gallimard yayınevinde çeviriyi bin nüsha olarak bastırdı.
Bu Fransız kadın ya tevazudan dolayı ya da dini duyguları uyandırmamak için Kur’an çevirisine tam ismini yazdırmadı, kitabın kapağına sadece “D” harfini yazdırdı.
Birçok araştırmacı ve akademisyen, onun Kur’an çevirisinin Kur’an ve İslam’a dair derin bir anlayış içerdiğini, akıcı ve anlaşılması kolay ve maneviyata sahip olduğunu düşünmektedir. Lübnanlı düşünür Subhi Salih, bunu Kur’an’ın anlamlarına sadık kalan en iyi çeviri olarak tanımlamıştır.
Fransız oryantalist, yazar ve çevirmen Jean Grosjean, Masson’un kitabının girişinde şöyle yazıyordu: “Kur’an’ın metni bir mucizedir, Kur’an’ın mütercimi bu mucizeyi ve hoşgörüyü çıkarırken tekrarlıyor mu?” öyle görünüyor ki bu, Kur’an metniyle iletişim kurmakla ve anlam çıkarmada sabırla mümkün olabilir ve Masson’un yaptığı da budur.
Masson, Mağrip Arap ülkelerini Fransız sömürgeciliğinden kurtarmaya çalışan Fas ulusal hareketinin öncülerinin destekçisiydi. Ayrıca Cezayir’de yaşadı ve Tunus ve Rabat’ta hemşire olarak çalıştı.
Arap kültürüne ve diline daha çok hayran olan Masson 1932 yılında hemşirelik mesleğini bırakarak Fas yerel Arapçası ve klasik Arapça eğitimi almak üzere Yüksek İslam Araştırmaları Enstitüsü’ne girdi. Daha sonra Ku’an’ı ve tek tanrılı dinleri incelemeye yöneldi. 1958’de Kur’an ve Yahudi-Hıristiyan Dini başlıklı bir çalışma yayınladı.
Masson Kur’an çevirisinde bazı ayetlerin anlaşılabilmesi için Zemahşerî’nin “Keşşaf” tefsiri, Bayzavi’nin “Enver-i Tenzil” ve Siyuti’nin “Celalîn” tefsirinden yararlandı.
Çevirinin uzun giriş bölümünde ise Kur’an, Tevrat ve İncil arasındaki benzerlik ve farklılıklara değinmiştir.
Çeviri edebi nitelikleri ve özlü üslubuyla övgüyle karşılandı. 1967 yılında “Pleiade” koleksiyonunda yayımlandı ve Eski Ahit ve Yeni Ahit çevirilerinin yanında yer aldı.
İslamolog Félix Arin Dennis Masson’un çevirisinde gereksiz yorumlardan, gereksiz konu dışı açıklamalardan ve belirsiz kısaltmalardan kaçındığını ve en canlı ama doğru eşdeğerleri verdiğini” belirtiyor.
Kur’an-ı Kerim’i Fransızcaya hissederek çevirdiğini ve bu özelliğinin onu akademik amaçlarla yapılan diğer tercümelerden farklı kıldığını söylüyor.
Masson’un 1977'de Beyrut’ta Arapça orijinaliyle birlikte yayımlanan çevirisi, El-Ezher alimleri tarafından “Kur’an-ı tercüme etmede eşsiz bir çaba” olarak övgüyle karşılandı.
Aynı halde Dennis Masson Kur’an-ı Kerim’e duyduğu derin saygı nedeniyle Kur’an çevirisinde en büyük motivasyonun bu olduğunu belirterek, Kur’an-ı Kerim’in orijinal anlamına ve üslup özelliklerine sadık kalmaya çalıştığını söyledi.
Yarım asır boyunca Fas’ta yaşayan Deniz Masson, “Riyad” adı verilen evinde dinler ve medeniyetler diyaloğu konulu bir konferans düzenleyerek Fransa ve Arap dünyasından araştırmacıları davet etti.
Müslüman âlimler ve şahsiyetler arasında saygı duyulan bir şahsiyetti.
4249959