Buna binaen bir toplumsal bilinç ve ruhsal derinlik yolculuğudur. Her yıl milyonlarca insanın İmam Hüseyin’in (as) şehit edildiği Kerbela’ya doğru yürüyerek gerçekleştirdiği bu ibadet, İslam dünyasında zulme karşı direnişin ve adaletin sembolü haline gelmiştir. Yürüyüş yalnızca geçmişte yaşanan bir trajediyi anmakla sınırlı kalmamaktadır. Günümüz dünyasında adalet, birlik, sabır ve paylaşma gibi Kur’ani değerlerin kolektif düzeyde yaşandığı nadir olaylardan biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu sebeple Erbain yürüyüşü, bir taraftan bireyin içsel dönüşümünü sağlarken, diğer yandan toplumun Muhammedi değerler etrafında yeniden inşasına katkı sunmaktadır. Ayrıca, bu uzun ve zorlu yürüyüş bir anlamda ahiret yolculuğunun dünyevi bir yansıması olarak da yorumlanabilir. Her adımda nefsini terbiye eden, sabırla sınanan insan, bu Hüseyni yolculukta dünyayı arkasında bırakıp hakikate ve sonsuzluğa yönelmektedir. Bu çalışmada, Erbain yürüyüşü hem toplumsal tekamül hem de ahiret yolculuğu metaforu bağlamında ele alınarak Kur’an ayetleri ışığında birey-toplum ilişkisinde nasıl bir dönüştürücü güç barındırdığı ortaya konacaktır.
Erbain yürüyüşü, zahiren bir beden hareketi gibi görünse de, özünde ruh, vicdan ve toplum sac ayakları üzerine kurulan derin bir bağın pratiği özelliğini taşımaktadır. Bu yürüyüşte milyonlarca insan, sınırları aşarak Kerbela’ya doğru yola çıkar ancak bu yolculuk aslında dışsal bir yolculuktan çok, içsel bir tekamül sürecidir. Bu süreçte insan, hem bireysel anlamda nefsine karşı mücadele verir hem de toplumsal değerlerle yeniden bütünleşir.
Kur’an-ı Kerim, bireyin toplumsal sorumluluğunu ve kardeşlik bilincini pek çok ayette vurgulamaktadır. Erbain yürüyüşünde bu ilkelerin sahada yaşandığını görmek mümkündür. Örneğin “Hepiniz Allah’ın ipine sımsıkı sarılın; ayrılığa düşmeyin” (Âl-i İmrân 3/103) ayeti, bu yürüyüşte somut bir gerçekliğe dönüşmektedir. Farklı coğrafyalardan, mezheplerden ve kültürlerden gelen insanlar, İmam Hüseyin’in davası etrafında birleşmektedir. Bu birliktelik, İslam ümmetinin potansiyel birliğinin sembolik ve pratik bir örneğini sunmaktadır.
Bir diğer dikkat çekici yön, karşılıksız hizmet ve yardımlaşma ruhudur. Yol boyunca kurulan binlerce hizmet çadırı, hiçbir maddi karşılık beklemeden yürüyenlere yiyecek, içecek, barınma ve sağlık desteği sunmaktadır. Bu uygulama, “İyilik ve takva üzerinde yardımlaşın” (Maide 5/2) ayetinin en canlı örneklerinden biridir. Katılımcılar sadece ihtiyaçlarını karşılamakla kalmaz, aynı zamanda yardımlaşma, paylaşma ve başkasını gözetme gibi erdemleri içselleştirmektedir.
Yürüyüş büyük bir sabır ve sebat sınavıdır. Günde onlarca kilometre yürümek, yoğun kalabalık içinde ilerlemek ve fiziki rahatsızlıklara rağmen vazgeçmemek, bireyin sabır duygusunu güçlendirmektedir. Bu noktada “Gerçekten Allah sabredenlerle beraberdir” (Bakara 2/153) ayeti, yürüyüş boyunca adım adım hissedilir hale gelmektedir. Bu sabır, bireysel olduğu kadar toplumsal da bir sabırdır. İnsanlar birbirlerine tahammül ederek, yardımlaşarak, birlikte yürüyerek kolektif bir ruh üretirler. Bununla birlikte bu Zeynebi Yürüyüş, şehadet kavramının anlamını yeniden düşünmeye davet etmektedir. Kur’an’da geçen “Allah yolunda öldürülenlere ‘ölüler’ demeyin. Onlar diridirler” (Bakara 2/154) ayeti, İmam Hüseyin (as) ve yoldaşlarının Kerbela’daki kıyamının canlı tutulduğunu ifade etmektedir. Erbain yürüyüşü bu canlılığı her yıl yeniden üretmektedir. Yani bu yürüyüş, şehadet bilincini diri tutan bir toplumsal hafıza aktarımı özelliğine sahiptir. Nesiller boyunca süren bu gelenek, İmam Hüseyin’in (as) direnişini sadece tarihte değil, toplumun manevi genetik kodlarında da yaşatmaktadır. Birey burada kendini aşarken, toplum da adalet, kardeşlik, dayanışma ve sabır gibi değerlerle yeniden şekillenir. Dolayısıyla Erbain, bireyin kendini bulduğu, toplumun ise kendini inşa ettiği bir ortak hakikat yürüyüşüdür.
İmam Hüseyin’in (as) Kerbela’daki şehadeti nasıl ki İslam’ın şahlanışı ise Erbain yürüyüşü de bu şahlanışın milyonlarca insan tarafından Hz.Zeyneb (as) merkezli olarak her yıl yeniden diri tutulmasını ifade etmektedir. Böylece bu yolculuk, ahirete hazırlık niteliğinde bir dünya provasına dönüşmekte ve hem bireyi hem toplumu sıfır noktası olan fıtrati saflık düzeyine yakınlaştırmaktadır.
Hamd, Allah’a mahsustur.
Ehlibeyt Alimleri - Ali Ekber Karagöz