Dine muhalif gruplar, aklın ve fıtratın rehberliğine dayanan Allah’ı bilme hakikatine karşı çıkarak Allah inancının cehaletten kaynaklandığını söylüyorlar! Onlar insanların nedenini bilmedikleri olay ve olgulara bir cevap vermek için kendilerine bir Allah’ın tasavvur ettiklerini ve bunu ‘Bu Allah’ın işidir’ dediklerine inanıyorlar.
Mesela güneş tutulması, ay tutulması, deprem ve diğer olayların sebebini bilmedikleri için, bunların onun işi olduğunu söylemek için karşılarında bir Allah olduğunu tasavvur etmişlerdir.
Gerçek şu ki bu düşüncelerin zamanı geçti. Çünkü;
1-Eğer imanın kökü tabiat olaylarını bilmemekse o zaman daha cahil olanların imanı da çoktur!
2- Allah’a imanın kökü cehalet ise, ilâhî kitaplar insanları cahilliğe teşvik etmelidir! Kur’an’ın çeşitli ayetlerinde ilim ve faziletin önemi beyan edilmiş olup insanlar bunları öğrenmeye teşvik edilmiştir.
Mücadele suresi, 11. ayeti: “Ey iman edenler! Size, “Meclislerde yer açın” denildiği zaman açın ki, Allah da size genişlik versin. Size, “Kalkın”, denildiği zaman da kalkın ki, Allah içinizden inananların ve kendilerine ilim verilenlerin derecelerini yükseltsin. Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.”
Zümer suresi, 9. ayeti: “Böyle bir kimse mi Allah katında makbuldür,) yoksa gece vakitlerinde, secde hâlinde ve ayakta, ahiretten korkarak ve Rabbinin rahmetini umarak itaat ve kulluk eden mi? De ki: “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” Ancak akıl sahipleri öğüt alırlar.”
3- Allah’a olan inancın kökü cehalet ise, dini liderler cahil insanlar olmalıdır oysa onlar herkesten daha bilgilidirler.
4- Allah’a imanın kökü cehalet ise, kim ilmine bir şeyler katarsa ve cehaletinden eksiltirse daha çok imansız olmalıdır! Ve insan bazı olayların sebeplerini anladığı anda Allah’a inanmayı bırakmalıdır. Oysa Galileo, Einstein ve İbn-i Sina gibi birtakım tabiî sebepleri keşfeden kimseler Allah’a inanmışlardır. Bir ya da daha fazla doğa yasasının keşfi gerçekten de bir yasa koyucuya olan ihtiyacı ortadan kaldırır mı?
İnsanın tabiat kanunlarının keşfi ve yaratılış sırlarının farkına varmasının Allah’a yönelmesinde ve O’na iman etmesinde etkili olduğu apaçık ortadadır.
Muhsin Kıraati’nin İnanç İlkeleri (Tevhid) kitabından alıntıdır.