IQNA

İnanç İlkeleri; Tevhid / 13

Dünya görüşlerindeki farklılığın sonucu

14:51 - February 06, 2023
Haber kodu: 3479200
İnsanlar çevrelerindeki dünya hakkında genel bir görüşe sahiptir. Davranışları üzerinde doğrudan etkisi olan fikirleri kabul ederler. İnsan hayatını anlamlı ve amaçlı kılan İlâhi bir dünya görüşüdür.

Dünya görüşü, varoluşun genel bir tefsiri anlamına gelir. Dünya görüş insan hayal ve havsalası dahilinde akla gelebilen her suale cevabı olan görüş demektir.

Bazı kimseler dünyaya bakarken, onu plan, düzen ve hesaba dayalı şuurlu bir destekle maksatlı bir varoluş olarak görürler ve bu görüşe ‘ilâhi dünya görüşü’ adını verirler.

Bazıları ise dünyanın ne bir planı, ne bir amacı, ne de bilinçli bir tasarımcısı olduğunu zanneder. Böyle bir görüş materyalist bir dünya görüşüdür.

Bu iki dünya görüşü arasındaki fark açıktır ve farklı sonuçlara sahip olduklarına şüphe yoktur. Eğer dünyanın sahibi olmayan bir ev olduğuna ve içinde bir düzen olmadığına inanıyorsak, neden bu evde canımızın istediği gibi davranmayalım?

Eğer bu ev koca ‘dünya’ ise bir hedefi olduğuna ve  sahibinin her şey için bir ölçü koyduğuna inanıyorsak; Talâk suresi 3. ayetinde şöyle buyruluyor: “Allah her şey için bir ölçü koymuştur.”  En’âm suresi 59. ayeti: “O’nun bilgisi dışında bir yaprak bile düşmez. O, yerin karanlıklarındaki tek bir taneyi bile bilir. Yaş ve kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır.”

Bizde bu dünyanın bir parçaşıysak Allah’ın isteği ve rızasına uymamız gerektiğini anlamalıyız. Eğer dünya amaçsız, düzensiz ve plansız olsaydı, insanın düzeni kabul etmesine, şartlara uyması için hiçbir sebep olmazdı.

Mü’minûn suresi 17. ayeti: “Andolsun biz üstünüzde yedi yol yarattık. Biz yaratılanlardan habersiz değiliz.”

Fecr suresi 14 ayeti: “Çünkü rabbin her şeyi yakından izlemektedir. “ sözüne inanan kişidir. Bu ayet Allah’ın ilminin sonsuz olduğunu, bütün kullarının tutum ve davranışlarını gözetleyip kontrol ettiğini bildiren kapsamlı bir uyarı ifadesidir.

İlâhi bir dünya görüşü ile sorumlu ve kararlı bir insan olabiliriz. Çünkü izlendiğimizde ve varoluşla ilgili sorgulandığımızda sorumluyuz.

İnsanoğlu sorumludur denilince, kime karşı sorumlu olduğu sorusu gündeme gelmektedir. Tüm evrenin bir sahibi olmadığına inanıyorsam, o zaman kime karşı sorumluyum? Ben insanlara karşı sorumluyum dese bu kabul edilemez çünkü onlar da benim gibi varlıklar.

Materyalist bir insan açısından, tüm varoluşun bir planı yoktur ve zamanla bu hale gelmiştir. Ve tüm insanlar hiçliğe doğru giderler ve ölerek yok olurlar. Dünyanın amacı mutlu olamak ve sonra ölmektir. Bu düşünce tarzıyla şöyle denebilir: Neden intihar etmeyeyim? Yıllarca acı çektikten sonra öleceksem, neden kendimi şu anda acıdan kurtarmayayım?

Ama ilâhi dünya görüşü insana huzur verir. Ra’d suresi 28. ayeti: “Bunlar, iman edenler ve Allah’ı zikrederek gönülleri huzura kavuşanlardır. Bilesiniz ki gönüller ancak Allah’ı zikrederek huzura kavuşur.”

Allah’ın hidayete erdirdiği kimseler Allah’a ve Kur’an’a gönülden ve samimi olarak inanan, Kur’an-ı Kerîm’i okumakla ve Allah’ın adını anmakla kalpleri huzur, ruhları sükûnet bulan kimselerdir.

Muhsin Kıraati’nin İnanç İlkeleri (Tevhid) kitabından alıntıdır.

 

captcha